logo
25 NİSAN 2024

2001 yılının portresi ve Türkiye

31.12.2001 00:00:00
Geride bıraktığımız 2001 yılı globalleşen dünya düzeninde dengelerin yeniden belirlenmeye başladığı bir yıl olmuştur.

20. yüzyılın ilk yarısı sanayi devrimini tamamlamış pazar kaygısındaki emperyalist devletlerin ekonomik nedenli savaşlarına sahne olurken, 2. Dünya Savaşı sonrası, can kaybına sebep olmayan, mal kaybını en aza indirgeyen "küreselleşme" kavramı ortaya atılarak, bu pazarlar daha kolay yollarla elde edilmeye başlanmıştır.

Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin her türlü kaynağını emperyalist güçlerin sömürmesi anlamındaki "küreselleşme" kavramı, bugün uyguladığı taktiklerle ülkelerin bağımsızlığını ve bütünlüğünü tehdit etmektedir.

Dış borca dayalı kalkınma modelleri, dış destekli ekonomik programlar, tarım, sanayi, maliye vs. sahalarda sözde tavsiye edilen reformlarla amaçlanan sadece o ülkenin kaynaklarına sahip olmaktır.

Üretimi sıfırlayan, parayla para kazanmayı hedefleyen bir yaklaşımla piyasalara hakim olan, yön veren bu sistemde, alınan borçlar karşılığı siyasi ve sosyal talepler bir ülkenin modern sömürge olmasını hızlandırmaktadır.

2001 yılının son günlerinde küreselleşmenin ekonomik ayağını oluşturan IMF ve Dünya Bankası'na olan borçlarını ödeyemeyerek konkordato ilan eden Arjantin bunun canlı bir örneğidir.

IMF ile önümüzdeki sene 19. stand-by anlaşmasını yapmaya hazırlanan Türkiye'nin geride bıraktığı yılı ve geleceğini de bu düzende değerlendirmek yerinde olacaktır.

Bilindiği gibi 2001 yılının en önemli olayı süper güç ABD'ye yapılan 11 Eylül saldırısıdır. Bu saldırının ardından başlayan süreçte, Afganistan bugün uluslararası bir barış gücünün denetimine bırakılmıştır.

Terör ve terörist tanımlarını yeniden belirlemeye çalışan barış yanlısı (!)

AB ülkeleri de, ABD'nin bu operasyonuna sessiz kalmayı ve yeni düzende söz sahibi olmayı tercih etmişlerdir.

Rastgele atılan bombaların altında can veren Afgan halkı, tıpkı Bosna'da, Çeçenistan'da hayatını kaybeden masum Müslümanlar gibi dünyayı, insan hakları konusunda hareket geçirmeye yetmemiştir.

ABD, şimdilerde dünyanın başka bölgelerinde barış güçleri tesis etme, istikrarı sağlama projelerindedir. Somali ve Irak'ın adı müdahale edilebilecek ülkeler arasında geçmektedir.

Bugüne kadar AB ve ABD yanlısı politikalar benimseyen Türkiye, yeni dünya düzeninin oluşmaya başladığı bu dönemde, sınır ötesindeki bir harekâta karşı tavrını çok net ortaya koymalıdır.

Asya'nın hakimiyetine soyunan Birleşik Devletler, komşumuz Irak'taki düzeni değiştirmek için Türkiye'nin desteğini beklemektedir.

Böyle bir destek ise, birçok Avrupa devletince zaten yok sayılan doğu ve güneydoğu sınırlarımızın gerçekten kalmaması anlamındadır. Bozulacak Irak mozaiğinde savaşın Türkiye'ye sıçraması kaçınılmazdır.

Böyle bir ortamda, IMF'nin destek kredileri karşılığı istediği reformlardan biri olan "orduyu küçültün" tavsiyesi de bu tür tehditler ışığında değerlendirilmelidir. Ayrıca; geçmişte Osmanlı İmparatorluğu'nun Japonya'dan Viyana kapılarına kadar geniş bir sahada cihan devleti olarak hükmetmesini sağlayan, bu büyük ordumuzdu. Ve bu bölgede can, mal, namus, din, vatan emniyetinin simgesi olmuştu. O dönemin bir devamı niteliğinde bugün dünyanın pek çok bölgesi, ordusu küçültülmüş bir Türkiye'yi değil, eskisi gibi her türlü hürriyeti teminat altına alacak büyük Türk ordusunu beklemektedir.

Yeni yılda, firasetli siyasilerimize ve istikrarlı iç ve dış politikalara her zamankinden daha çok ihtiyacımız olacaktır. Çünkü dengeler oluşana kadar bu taktik savaşlarının süreceği muhakkaktır.

Sayın Başbakanımızın 2002 yılının ilk günlerinde IMF ve Dünya Bankası'nda söz sahibi ABD'ye yapacağı ziyarette, bu hassas konumumuzu en iyi şekilde koruyacağına inanıyoruz.

Siyasetteki tıkanmalar, ekonomik krizler, toplumsal buhranlar, adalet, eğitim, sağlık sorunları bu senede AB'ye üyeliğe endekslenmiştir.

Uyum ve istikrarın yolunun AB'ye üyelikten geçtiğine inanılarak bu uğurda ciddi tavizler verilmiştir.

Türkiye, 2001 yılını pekçok uyum yasası çıkararak tamamlamasına rağmen, son yapılan Laeken Zirvesi'nden lehimize bir karar çıkmamıştır.

Bir paragraf halinde bahsedilen uyum çalışmalarımız, bazı çevrelerce üyeliğe çok yaklaştığımız yorumlarıyla karşılanmıştır.

Bir Hıristiyan Birliği olduğu kendi devlet adamlarınca defalarca ilan edilen bu topluluğa dahil edilmek istenmediğimizin açık kanıtı olan bu karar, sadece farklı kulvarlara yönelmemizi önlemek içindir.

Zira, haçlı savaşlarından bu yana ülkemiz üzerinde pekçok hesabı olan Batı, bölgesinde ve dünyada lider bir Türkiye'ye tahammül etmeyeceği için, 2001 yılı boyunca da tıpkı daha önceki senelerde olduğu gibi, bu tür laf oyunlarıyla bizi oyalamıştır.

Egemenliğin devri anlamındaki AB'ne azınlık konumunda dahil olmaya hazır Türkiye'ye yıllardır yapılan, istenilen tavizler alınana kadar çeşitli bahaneler ileri sürmekten başka bir şey değildir.

Laeken Zirvesi'nde birliğe üyelik için kabul edilen en temel şartlar bir kez daha açıklanmıştır. Kopenhag Kriterlerinin özü sayılan bu şartlar serbest seçim, hukuk devleti ve azınlıklara saygıdır. Bu şartlar objektif olarak incelendiğinde ülkemiz, tam üyeliği hak ettiği halde neden hâlâ bu kapıdan giremediğimiz yeni yılda tekrar düşünülmelidir.

AB'ye üyelik sürecinde istenenler 2001 yılında da devam etmiştir.

Lozan Antlaşması'na göre azınlık statüsünde olan dini farklı kardeşlerimizin yanına; AB muktesebatına göre her türlü etnik grup azınlık tanımına sokularak eklenmiş, 2001 senesinde de azınlıklara hak denilerek bütünlüğümüz hedeflenmiştir.

Bugün 2 tarafın liderleri arasında sıcak görüşmelerin geçtiği söylense de, Kıbrıs meselesi Yunanistan ve Türkiye için hâlâ halledilememiş bir sorundur.

Federasyon hatta konfederasyon halinde bile AB'ne üyelikte tek söz hakkına sahip olacak Rum Kesimi karşısında azınlık konumuna düşecek Türk halkının geleceğini korumak da yine bizim vazifemizdir.

Her konuda istikrarlı bir dış politika izlemesi gereken Türkiye bu sene en ciddi tavrını AGSP'nde sergilemiştir.

Askeri kanadın geri adım atmayan tutumuyla alınan kararda, NATO imkânlarından yararlanması düşünülen Avrupa Ordusu Kıbrıs meselesine karışmayacağı gibi; Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkanlar'da yapacağı operasyonlarda Türkiye'ye danışacaktır.

2001 yılında dış politikada belki de en önemli zaferimiz, NATO imkânlarının kullanılmasındaki bu tutumumuzdur.

Ülkemizde pek çok sivil toplum örgütü ve halk kesimi yıl boyunca sokaklara dökülerek erken seçim istemişlerdir.

Yönetimden memnun olmayan insanlar seslerini bu şekilde duyurmanın gayretindedir. Üzerine gaz döküp yakmak isteyenler, Başbakana kasa fırlatanlar geçtiğimiz yıl medyaya sık sık konu olmuştur.

Geçirdiğimiz şubat krizi sonrası iyice bozulan ekonomik istikrar, Derviş'in ekonomi yönetiminin başına getirilmesi, güçlü ekonomiye geçiş programı, IMF'nin rutin denetimleri, sürekli yenilenen stand-by anlaşmaları, Derviş yasaları, bu yıl ekonomi gündeminde önemli başlıklardı.

2001 yılının sonunda IMF'ye olan borçlarına karşı konkordato ilan eden Arjantin iyi bir ders iken, halen IMF programlarının desteklenmesi anlaşılmaz bir tutumdur.

Tarım ve hayvancılığı, sanayide üretimi bitme noktasına getiren bu programlar yeni yıldaki krediler için tütün ve özelleştirme yasalarının çıkartılmasını beklemektedir.

Borç para verme karşılığında iç işlerimize karışma yetkisini ele geçiren IMF tavsiyeleri doğrultusunda, yıl sonuna doğru devletin küçültülmesi gündeme gelmiş, bu uğurda, genel hizmet sahasındaki hizmetlilerden işçi çıkarılması düşünülmüştür.

Cumhuriyet tarihinde, en temel insan haklarından olan çalışma hürriyetine devletin son verdiği bir uygulama olarak tarihe geçmesi beklenen bu proje gelen tepkilerden sonra, isteğe bağlı erken emekliliğe çevrilmiştir. IMF, Devlet Bakanı Karakoyunlu'ya resen emeklilik çalışmalarını, Ulaştırma Bakanı Vural'a Telekom'un özelleştirilme zamanını sorma yetkisi bulmuştur.

Bakanların fona devredilmesi ve IMF kredilerinin bu kurumlara aktarılmasına devam edilen 2001 yılı ekonomik alanda Devletimizin tarihindeki rekor küçülmeyle kapanmıştır.

Bankalar, sermaye piyasası ve döviz sektöründe bloke edilen para ölü piyasalara inememiştir. Alındığı söylenen tedbirler, sorunu teşhis edemeyen yıl içindeki yanlış uygulamalar ekonomiyi düze çıkaramamıştır.

Piyasaları canlandırmak maksadıyla "Bu ülke için seve seve" kampanyalarıyla büyük indirimlerin yapıldığı özel günler sayesinde esnaf biraz nefes almıştır. Aynı amaçla birkaç kalemde ve geçici bir süreliğine yapılan KDV indirimi genele yayılsa ve devamlı hâle getirilse çok daha iyi netice alınması muhtemeldi.

Açlık sınırının altında yaşayan işçi kesimine, tüm itirazlara rağmen çok düşük miktarda bir asgari ücret belirlenmiş ve Resmi Gazete'de yayımlanarak kabul edilmiştir.

Uluslararası para güçlerinin borçlarını ödeyememiz halinde teminatları olarak gördükleri kaynaklarımız, stratejik noktalarımız bu zaman bile beklenilmeden Devlet İhale Kanunu ile şimdiden feda edilmek üzeredir.

2001 yılının en stratejik tasarılarından olan bu düzenleme ile ülke mahremiyetimiz kalmayacağı gibi, yabancı şirketler en hassas noktalara ortak olabilecektir.

Ülkemizde bu yıl pek çok fabrika kapatılmış veya yabancılara bırakılmak zorunda kalınmıştır.

AB ve ABD'ye endeksli politikalar neticesinde gelinen bu acı tablo dileriz ki 2001 yılında milli politikalarla menfaatlerimiz istikametinde tekrar şekillenir.

Unutulmamalıdır ki, Kıbrıs, Ege, Güneydoğu, Pontus konularındaki Batının tavrı yıllardır aynıdır.

IMF ve Dünya Bankası'nın kredileri bu tutumun hayata geçirilmesinde, Batının garantisi olarak görülmektedir.

Küreselleşmenin ekonomik ayağı olan bu kuruluşlara dünyadaki hedefleri dikkate alınarak yaklaşılmalıdır.

2001 yılında da devlet ile milletin; asker ve sivilin arası açılmaya çalışılmıştır. Dış destekli bir takım çevrelerce ortaya atılan suni gündemlerle ülke bir kaos ortamına sürüklenmek istense de, yüce milletimizin firaseti bu tür vahim hadiselerin meydana gelmesini engellemiştir. Ekonomik düzenin iyice bozulmasıyla, gasp, soygun, hırsızlık olaylarının çok yoğunlaştığı 2001 senesinde, hortumlamalar, rüşvet olayları da rutin olarak medyada yer almıştır.

Sosyal alanda bir patlamanın her an beklendiği bir yıl olmuştur 2001. Müslümanlığın bir vecibesi olan başörtüsü meselesi hâlâ çözümlenememesine rağmen, Diyanet İşleri yıl boyunca diyalog çalışmalarını sürdürmüştür. 3 din için kutsal sayılan topraklarımız bu çalışmalarla elde edilmeye uğraşılmaktadır. Gençlerimizin temel konulardaki itikadını bozmaya yönelik misyonerlik çalışmaları, bu sene TV ekranlarında sıkça tartışılmış ve bir manada halkımız konudan haberdar edilmiştir.

AB'ne girme uğruna bir kimlik problemi yaşayan Türk halkı bu tür propagandalarla benliğinden iyice soyutlanmak istenmektedir.

Siyasi irade ise, 2001 yılında insan meselesine gerektiği şekilde eğilememiş, ülke olarak maddi-manevi sorunlarımızın temel çözümü olan Hak adına, kendi yararına kazanılmış bireyleri yetiştirecek eğitim sistemini benimseyememiştir.

AB'den PKK ve DHKP-C'nin terör örgütü olmadığı yönünde çıkan kararlar ortadadır.

Gerek Avrupa Konseyi'nden, gerek Avrupa Birliği Parlamentosu'ndan bugüne kadar Türkiye lehine bir karar çıkmamıştır.

Kültürü ve dini farklı bu dünya ile bir ve beraber olmak uğruna ciddi kimlik problemi yaşayan Türk insanı, yeni yılda Hak adına, kendi yararına kazanılacağı milli projelerle kendine döndürülmelidir.

Türkiye, Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslarda beklenilen liderlik vasfını bu sene de ortaya koymamıştır. Bu bölgelerde yapılan zulümlere karşı kayıtsız kalmayı tercih etmiştir.

İç ve dış politikalarında istikrarı yakalamaya uğraşmasına rağmen elde edemeyen siyasi irademiz, bu sahalarda kendinden beklenileni vermemiştir.

Özetle bu çerçevede geçen 2001 yılı geride bırakılmış, yeni bir seneye girilmiştir.

Bu yeni dönemde, 200 yıllık Batı hayranlığı kesinlikle bırakılmalı; menfaatlerimiz dikkate alınarak gayri milli bütün projeler terk edilmelidir.

İstiklal Savaşı geçirmiş milletimizin 1923-38 yılları arası gösterdiği çaba örnek alınmalıdır. 7'den 70'e birlik ve beraberlik içinde, hiç durmadan çalışılmış, tamamen öz kaynaklara dayanılarak bugünlerin temeli atılmıştır.

Aynı mantık bugüne de hakim olmalı, Rabb'ine hesap vereceği şuurunu temel hareket noktası yaparak, milli değerler ve projeler etrafında halkımız sivil, asker, 7'den 70'e kenetlenmelidir.

Bunu gerçekleştirdiğimizde; böyle karamsar bir Türkiye değil, önce bölgesinde sonra dünyada lider bir Türkiye portresinden bahsedilecektir.
 
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
Kınalı kuzular dedelerinin yolunda yürüdü
"Dedeciğim ben geldim"
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
Kınalı kuzular dedelerinin yolunda yürüdü
"Dedeciğim ben geldim"
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.