Türkiye ve dünya gündemi bir anda Türkiye'de düşen Libya uçağına odaklandı.
Uçak düştü mü, yoksa bir şekilde düşürüldü mü, bunun cevabını resmi olarak hiçbir zaman alamayacağız, ama bu elim olay hususunda şüpheler de hiçbir zaman bitmeyecek.
Paramparça olan uçakta herkes hayatını kaybetti, Libya'da 3 gün milli yas ilan edildi, birçok lider taziye mesajı yayımladı.
Malum, düşen uçak Falcon 50 tipi iş jetiydi.
Üç motorlu olan ve Fransız üretici Dassault tarafından tasarlanan Falcon 50 tipi iş jetinin 6,5 saat havada kalabiliyor. Uçağın menzili ise 5 bin 800 kilometre.
Bu uçağa "uçan tank"deniyor, yani normalde oldukça sağlam ve güvenilir.
Bu kadar teknik özelliklere sahip bir uçağın normal yollardan düşmesi gerçekten zor görünüyor.
Bir de içinde taşıdığı yolculara baktığımızda sabotaj ihtimalinin ne kadar yüksek olduğu da açıkça görülüyor.
Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed Al Haddad:
Eylül 2020'de Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından Libya Genelkurmay Başkanı olarak atandı.
Göreve başladığı dönemden itibaren Türkiye ile yoğun askeri temaslarda bulunan Haddad önce Ekim 2020'de, daha sonra da 2024 ve 2025 yıllarında Ankara'yı birçok kez ziyaret etti.
Al Haddad ülkesinin Türkiye'yle ilişkilerini geliştirmesinde önemli rol oynamıştı.
Libya Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Futuri Gribel: Ülkenin en üst düzey askeri yetkililerindendi.
Tuğgeneral Mahmud Al Katavi: Askeri İmalat Kurumu Komutanı olarak Libya'nın askeri üretim programlarının denetlenmesinden sorumluydu.
Muhammed Al Assavi Diyab: Libya Genelkurmay Başkanı Muhammed Ali Ahmed Al Haddad'ın danışmanıydı ve doğrudan ona bağlı çalışıyordu.
Kısaca hepsi üst düzey askeri yetkili ve hepsi Türkiye-Libya ilişkilerine olumlu bakıyor ve de bu konuda gayret sarfediyor.
Bu durum şüpheleri daha da artırıyor.
Olayın zamanlaması oldukça önemli dedik, peki neden?
Bakın, kazadan bir gün önce, Libya tezkeresi Meclis'ten geçmişti. Libya'da görevli TSK unsurlarının görev süresinin 2 yıl süreyle uzatılmasını öngören Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmişti.
Son zamanlarda en önemli gelişmelerden birisi, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Doğu Akdeniz denkleminde, Türkiye aleyhinde yakınlaşmalarıydı.
İsrail Başbakanı Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ve GKRY lideri Hristodulidis, "savunma" vurgusunu öne çıkararak Batı Kudüs'te bir araya geldi.
Netanyahu, basın toplantısında yaptığı konuşmada, zirvede güvenlik başta olmak üzere enerji, teknoloji ve diğer alanlarda işbirliğini ayrıntılı şekilde tartıştıklarını kaydetti.
Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridorunun (IMEC) hayata geçirilmesi için birlikte çalışacaklarını belirten Netanyahu, deniz yolu, demiryolu ve enerji hattından oluşan bu fikrin gerçeğe dönüşmesi gerektiğini, bunun nasıl ilerletileceğini tartıştıklarını ve ABD Başkanı Trump ile yapacağı görüşmede bu konuyu da gündeme getireceğini ileri sürdü.
Yani Türkiye Doğu Akdeniz'deki enerji denkleminden komple dışlanıyor ve Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit edecek bir şekilde askeri hamlelere hazırlanılıyor.
Zirvede Abraham Anlaşmalarını genişletme isteklerini ve Lübnan'ın geleceğine destek verdiklerini iddia eden İsrail Başbakanı, Yunanistan ve GKRY ile "Güvenlik ve savunma işbirliğini derinleştirme konusunda anlaştık" dedi.
Netanyahu, Yunanistan, GKRY ve İsrail üzerinde tarihsel hakimiyeti yeniden kurmak isteyenler olduğunu iddia ederek "Kendimizi savunmaya kararlıyız ve bunu yapabilecek gücümüz var" ifadesini kullandı.
Libya uçağının kritik isimlerle düşmesinin tam da bu döneme denk gelmesi, tesadüf olmasa gerek.
Bu üçlünün (İsrail, Yunanistan, GKRY) Doğu Akdeniz'de kendi aralarında ve bölge ülkeleriyle Türkiye'ye rağmen peş peşe münhasır ekonomik alan anlaşmaları yaparken, Türkiye'nin Libya ile yaptığı münhasır alan anlaşmasını kabul etmedikleri gibi her türlü engellemeyi yaptılar.
Halbuki Doğu Akdeniz'de en fazla kıyı uzunluğuna sahip Türkiye'nin bu enerji kaynaklarından en fazla hakka sahip olması gerekiyordu.
Özetlersek, Türkiye'nin Libya'da askeri varlığı, iki ülke arasındaki askeri, siyasi ve ticari ilişkiler, Türkiye'yi bölgede yalnızlaştırma ve kuşatma hesapları birilerini oldukça rahatsız ediyor.
Benim kanaatim, uçağın sabotajla düşürüldüğü yönünde. Hangi ülke bunu yapmış olabilir diye sorarsanız, bence Türkiye'nin Libya ile Doğu Akdeniz denklemindeki ilişkilerini en çok kabul etmeyen ülke ya da ülkeler diyebiliriz.
Bunlar herkesin malumu...
Türkiye, tam bağımsız bir duruşla, ekonomisini, diplomasisini, caydırıcılığını, ülkelerle ikili ilişkilerini güçlendirerek dosta güven, düşmana da korku vermelidir.
Aynen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye'si gibi.
- Terörsüz Türkiye sürecinde raporlar sadece formalite mi? / 24.12.2025
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025


















































































