Türk'ün dünya hâkimiyeti sona erdiğinden bu yana; genelde dünya insanlığının, özelde de Müslümanların yüzü asla gülmedi… Dünyanın her tarafında Müslümanlar ezilen, asimile edilen, soykırıma tabi tutulan bir konumdadır.
Şöyle bir lise yıllarımı hatırlamaya çalışıyorum da, ne büyük idealler taşırdık. Bırakın kendi ülkemizi ta ötelerde yaşayan Türk soydaşlarımızın, ezilen diğer Müslüman milletlerin dertlerini dert edinirdik. Onlara dahi mutluluğu, zenginliği, bağımsızlığı taşımayı ve tattırmayı hayal ederdik.
Dünyanın değişik yerlerinde Türk soydaşlarımızın esaret altında olduğunu, Türk'ün dünyaya tekrar egemen olduğu takdirde esir milletlerin özgürlüğüne kavuşacağını dillendirir, hafızalarımızda Türk Milletinin dünya hâkimiyetini hayal eder dururduk…
Dini meselelerde daha doğru, daha rahat ve daha takva bir hayat sürmek düşüncesi vardı. Sömürülen ve işgal altında bulunan İslam beldelerinin bağımsızlığına kavuşturulma düşüncesi vardı. Ümmetçilik diye bir kavram vardı. Dünya İslam birliği diye hayaller vardı.
Ama maalesef kimsenin böyle bir derdi de kalmadı... Umut bağlanan siyasi partiler bu hayallerin yok olmasına sebep oldular.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın bir ifadelerinde; "en dini meselelerimiz en dini partilere, en milli meselelerimiz en milli partilere tarumar ettirilmektedir" sözünün tecellisi midir nedir? Türk Milletini kendi başının derdine düşürdüklerinden midir nedir? Bir şekilde milletimizin hayallerini ideallerini yok ettiler. Daha doğrusu insanları aidiyet duygusundan uzaklaştırarak kimlik bunalımına düşürdüler.
Küreselleşme sürecinde milli ve dini duyguları öğütülen aziz milletimizin fertleri, kendi komşusunun dahi aç mı tok mu, hastamı, ölü mü, farkında bile değil… Bu hâldeyken başına örülen küresel çoraplardan haberdar olması nasıl beklenebilir ki?
Milletimiz yüce ideallerden soyutlanmış başının derdine düşürülmüştür. Zaten istenilen sonuç da buydu.
İnsanlığın yüzünün gülebilmesi, huzur ve selamet içerisinde yaşayabilmesi için, bağımsız, güçlü ve zengin bir Türkiye idealinin mutlaka gerçekleşmesi lazımdır. Çalışmalar bu yönde olmalı, fikirler düşünceler bu yönde kuvvet bulmalıdır. Aidiyet duygusu acilen canlandırılmalıdır. Yoksa bir millet dünyanın her yerinde lime lime edilmeye mahkûm olacaktır…
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, ısrarla "Türkiye'yi Kâinat devleti yapmaya ben varım siz de var mısınız?" diye haykırırken, Onun ne kadar haklı olduğunu her geçen gün ve her yaşanan olaydan sonra daha iyi anlıyorum. Ah bir de milletimiz anlayabilse…
Şöyle bir lise yıllarımı hatırlamaya çalışıyorum da, ne büyük idealler taşırdık. Bırakın kendi ülkemizi ta ötelerde yaşayan Türk soydaşlarımızın, ezilen diğer Müslüman milletlerin dertlerini dert edinirdik. Onlara dahi mutluluğu, zenginliği, bağımsızlığı taşımayı ve tattırmayı hayal ederdik.
Dünyanın değişik yerlerinde Türk soydaşlarımızın esaret altında olduğunu, Türk'ün dünyaya tekrar egemen olduğu takdirde esir milletlerin özgürlüğüne kavuşacağını dillendirir, hafızalarımızda Türk Milletinin dünya hâkimiyetini hayal eder dururduk…
Dini meselelerde daha doğru, daha rahat ve daha takva bir hayat sürmek düşüncesi vardı. Sömürülen ve işgal altında bulunan İslam beldelerinin bağımsızlığına kavuşturulma düşüncesi vardı. Ümmetçilik diye bir kavram vardı. Dünya İslam birliği diye hayaller vardı.
Ama maalesef kimsenin böyle bir derdi de kalmadı... Umut bağlanan siyasi partiler bu hayallerin yok olmasına sebep oldular.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın bir ifadelerinde; "en dini meselelerimiz en dini partilere, en milli meselelerimiz en milli partilere tarumar ettirilmektedir" sözünün tecellisi midir nedir? Türk Milletini kendi başının derdine düşürdüklerinden midir nedir? Bir şekilde milletimizin hayallerini ideallerini yok ettiler. Daha doğrusu insanları aidiyet duygusundan uzaklaştırarak kimlik bunalımına düşürdüler.
Küreselleşme sürecinde milli ve dini duyguları öğütülen aziz milletimizin fertleri, kendi komşusunun dahi aç mı tok mu, hastamı, ölü mü, farkında bile değil… Bu hâldeyken başına örülen küresel çoraplardan haberdar olması nasıl beklenebilir ki?
Milletimiz yüce ideallerden soyutlanmış başının derdine düşürülmüştür. Zaten istenilen sonuç da buydu.
İnsanlığın yüzünün gülebilmesi, huzur ve selamet içerisinde yaşayabilmesi için, bağımsız, güçlü ve zengin bir Türkiye idealinin mutlaka gerçekleşmesi lazımdır. Çalışmalar bu yönde olmalı, fikirler düşünceler bu yönde kuvvet bulmalıdır. Aidiyet duygusu acilen canlandırılmalıdır. Yoksa bir millet dünyanın her yerinde lime lime edilmeye mahkûm olacaktır…
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, ısrarla "Türkiye'yi Kâinat devleti yapmaya ben varım siz de var mısınız?" diye haykırırken, Onun ne kadar haklı olduğunu her geçen gün ve her yaşanan olaydan sonra daha iyi anlıyorum. Ah bir de milletimiz anlayabilse…
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024
- Bayramı fırsat bilmelidir / 09.04.2024
- Elveda ey Ramazan / 08.04.2024
- ‘Oldum’ diyen insan azarmış / 06.04.2024
- Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır / 05.04.2024
- Konjonktürel değişim! / 04.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024
- Bayramı fırsat bilmelidir / 09.04.2024
- Elveda ey Ramazan / 08.04.2024
- ‘Oldum’ diyen insan azarmış / 06.04.2024
- Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır / 05.04.2024
- Konjonktürel değişim! / 04.04.2024