Aşağıdaki yazıyı sevgili A.Rıza Bayzan kardeşim mail çekti. Değişimiyle ünlü "çıplak uyarıcı" yine değişime uğrayarak aday olduğu CHP'nin lideri ve Moondaşı hakkında bakın neler yazmış, 7 Mayıs 1999'da "Seçimin Gösterdikleri" başlıklı yazısında.
Noktasına virgülüne,
Kantarına baskülüne,
Sütlacına keşkülüne,
Hımbılına herkülüne,
Kaktüsüne ve mor gülüne dokunmadan, kazara yaptığı isabetli yorumlara da müdahale etmeden ünlü değiş-tokuş/çıplak uyarıcı Yaşar Nuri beyin yazısı aynen şöyle:
"Seçimlerle ilgili olarak seçim tarihinden önce tek satır yazmadım; çünkü bu, birileri için kamuoyu oluşturmak istediğim şeklinde yorumlanabilirdi. Oysa ki benim böyle bir işim ve niyetim yoktu. Başka bir deyişle bu, aktif siyasetin içinde olanların işi idi.
Ama sonuçları belli olmuş bir seçimle ilgili değerlendirmeler yapmak, bu ülkenin bir vatandaşı, özellikle "aydın'' ünvanı taşıyan bir vatandaşı olarak benim de hakkım ve görevimdir.
Şimdi bu hakkımı kullanacak, bu görevimi yapacağım. Bunu yaparken sadece ülkemizin ve insanımızın geleceğini düşüneceğim. Kimseyi kırmak, küçük düşürmek veya övüp yüceltmek gibi bir amacım yoktur.
Düşündüklerimi, eveleyip gevelemeden, mertçe ve "dost acı söyler'' özdeyişine uygun bir biçimde ifadeye koyacağım. Beğenen katılır, beğenmeyen katılmaz.
Ben, düşüncelerimi şu başlıklar altında vermek istiyorum:
LİDERSİZLİK SANCISI
Bana göre, seçimlerin tahlilinden çıkarabilecek ilk genel sonuç şu: Türk siyasetinde bol miktarda parti başkanı var, ama lider yok. Tek partinin iktidara getirilmemesinin ilk ve en önemli anlamı bence bu. Lideri burada, lügat anlamıyla değil, siyaset felsefesindeki anlamıyla, hatta felsefedeki anlamıyla alıyorum. Bu anlamda lider; ufuk açıcı, yaratıcı, yarınları kuşatıcı, tarihe özel kayıt sayfası açtırıcı, karizmatik devlet adamıdır. Türk siyasetinde işte bu anlamıyla lider yok. Cemal Kutay, "Lider yok, parti ağaları var'' diyor. Ben, o kadar sert söylemiyorum. "Lider yok, parti başkanları var'' diyorum.
Eğer lider olsaydı, seçimlerden üç yüz-üç yüz elli milletvekiliyle tek kadroya defalarca iktidar çıkaran bu millet yine aynı şeyi yapardı. İstikrar ve sürekliliğe en çok muhtaç olduğumuz bir zamanda ülkenin kaderini birkaç yamalı bir bohçaya neden sarsın?
Ben şöyle düşünmekteyim: Genelde İslam dünyasının, özel olarak da Türk siyaset hayatının en ciddi problemi gerçek anlamıyla lider problemidir. Türkiye, 21. Yüzyıl'a girerken bu problemi maalesef çözememiş görünüyor.
Ne diyeyim, Allah parti başkanlarımıza kolaylık ve bol şans ihsan eylesin!
SEÇİMİN VURDU?U TOKATLAR
1999 seçimleri, bazı zihniyetleri, bazı kadroları ağır ihtarlarla uyaran, hatta tokatlayan bir seçim olarak da dikkat çekmektedir. Bu tokatların en ağırını yiyen anlayışın siyasal-kurumsal (veya kategorik) adı "merkez sağ''dır. Merkez sağın nasıl tokat yediğini, bu tokatlamanın hep görmezlikten gelinen arka planını ve ortaya koyduğu ibret tablolarını ayrı bir yazıda ele alacağım.
Çok partili hayata geçişimizden beri tam anlamda asla iktidar sahibi kılınmamış solun yediği tokat, ikinci sırada bile değildir. Sol, zaten kırk küsur yıldır "iktidarsızlığa mahkûmiyet'' kulvarında çırpınmaktadır. Bu seçimdeki kaybı, o kulvar içinde bir basamak kaybıdır. Bunun sebebi ise CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın (bizi bağışlasın), son zamanlarda "siyaset'' zannıyla sergilediği "tutarsızlık, hırçınlık ve oyunbozanlık politikası'' olmuştur. Bence CHP, dışarıdan desteklediği 55. hükümetin içinde bizzat yer almalıydı. En azından, verdiği desteği sonuna kadar sürdürerek erken seçim macerasıyla hükümet bunalımının sebebi olmamalıydı. Bunu yapmak yerine bir "bozgun'' politikası izledi. Ve bu "politika''nın yarattığı can sıkıntısına cevap olarak millet, CHP'yi bir buçuk okkalık bir tokatla barajın derin sularına gömdü. Şimdi orada dinlensin... Umarız, aklını başına alır da "Atatürk'ün partisi, Atatürk'ün devamı'' gibi iri lokmaları yutmaya kalkmaz. Atatürk'ün partisi ha!.. "Atatürk'ün emanetini berbat eden parti'' demek daha doğru olmaz mı? Aksini söylersek, "Bu millet, Atatürk'ü mü baraja gömdü?'' diye sormazlar mı?
Kavramsal başlıklar atarak baktığımızda bu seçimin en ağır tokadını ikiyüzlülük yemiştir."
Yolu Rahip Moon'da kesiştiği Deniz Baykal'ı bu sertlikte eleştiren Yaşar Nuri, geçmişiyle paralel bir tablo ortaya koydu aslında.
Şöyle ki; 1986'ya kadar savunageldiği fikirleri ve o fikirlerin temelini oluşturan kimlikleri elinin tersiyle itip yeni bir kişi olarak çıktığı gibi, dün "iktidarsızlık", "oyun bozanlık", "hırçınlık" ve daha bilmem ne hakaretlerle yerden yere vurduğu adamın partisinden aday oldu.
Tıpkı akademik kariyerini borçlu olduğu tasavvuf büyüklerine daha sonra ağzına geleni söylediği gibi.
Dedik ya, değişimi bir virüstür salgılayan, tabi varsa algılayan.
Noktasına virgülüne,
Kantarına baskülüne,
Sütlacına keşkülüne,
Hımbılına herkülüne,
Kaktüsüne ve mor gülüne dokunmadan, kazara yaptığı isabetli yorumlara da müdahale etmeden ünlü değiş-tokuş/çıplak uyarıcı Yaşar Nuri beyin yazısı aynen şöyle:
"Seçimlerle ilgili olarak seçim tarihinden önce tek satır yazmadım; çünkü bu, birileri için kamuoyu oluşturmak istediğim şeklinde yorumlanabilirdi. Oysa ki benim böyle bir işim ve niyetim yoktu. Başka bir deyişle bu, aktif siyasetin içinde olanların işi idi.
Ama sonuçları belli olmuş bir seçimle ilgili değerlendirmeler yapmak, bu ülkenin bir vatandaşı, özellikle "aydın'' ünvanı taşıyan bir vatandaşı olarak benim de hakkım ve görevimdir.
Şimdi bu hakkımı kullanacak, bu görevimi yapacağım. Bunu yaparken sadece ülkemizin ve insanımızın geleceğini düşüneceğim. Kimseyi kırmak, küçük düşürmek veya övüp yüceltmek gibi bir amacım yoktur.
Düşündüklerimi, eveleyip gevelemeden, mertçe ve "dost acı söyler'' özdeyişine uygun bir biçimde ifadeye koyacağım. Beğenen katılır, beğenmeyen katılmaz.
Ben, düşüncelerimi şu başlıklar altında vermek istiyorum:
LİDERSİZLİK SANCISI
Bana göre, seçimlerin tahlilinden çıkarabilecek ilk genel sonuç şu: Türk siyasetinde bol miktarda parti başkanı var, ama lider yok. Tek partinin iktidara getirilmemesinin ilk ve en önemli anlamı bence bu. Lideri burada, lügat anlamıyla değil, siyaset felsefesindeki anlamıyla, hatta felsefedeki anlamıyla alıyorum. Bu anlamda lider; ufuk açıcı, yaratıcı, yarınları kuşatıcı, tarihe özel kayıt sayfası açtırıcı, karizmatik devlet adamıdır. Türk siyasetinde işte bu anlamıyla lider yok. Cemal Kutay, "Lider yok, parti ağaları var'' diyor. Ben, o kadar sert söylemiyorum. "Lider yok, parti başkanları var'' diyorum.
Eğer lider olsaydı, seçimlerden üç yüz-üç yüz elli milletvekiliyle tek kadroya defalarca iktidar çıkaran bu millet yine aynı şeyi yapardı. İstikrar ve sürekliliğe en çok muhtaç olduğumuz bir zamanda ülkenin kaderini birkaç yamalı bir bohçaya neden sarsın?
Ben şöyle düşünmekteyim: Genelde İslam dünyasının, özel olarak da Türk siyaset hayatının en ciddi problemi gerçek anlamıyla lider problemidir. Türkiye, 21. Yüzyıl'a girerken bu problemi maalesef çözememiş görünüyor.
Ne diyeyim, Allah parti başkanlarımıza kolaylık ve bol şans ihsan eylesin!
SEÇİMİN VURDU?U TOKATLAR
1999 seçimleri, bazı zihniyetleri, bazı kadroları ağır ihtarlarla uyaran, hatta tokatlayan bir seçim olarak da dikkat çekmektedir. Bu tokatların en ağırını yiyen anlayışın siyasal-kurumsal (veya kategorik) adı "merkez sağ''dır. Merkez sağın nasıl tokat yediğini, bu tokatlamanın hep görmezlikten gelinen arka planını ve ortaya koyduğu ibret tablolarını ayrı bir yazıda ele alacağım.
Çok partili hayata geçişimizden beri tam anlamda asla iktidar sahibi kılınmamış solun yediği tokat, ikinci sırada bile değildir. Sol, zaten kırk küsur yıldır "iktidarsızlığa mahkûmiyet'' kulvarında çırpınmaktadır. Bu seçimdeki kaybı, o kulvar içinde bir basamak kaybıdır. Bunun sebebi ise CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın (bizi bağışlasın), son zamanlarda "siyaset'' zannıyla sergilediği "tutarsızlık, hırçınlık ve oyunbozanlık politikası'' olmuştur. Bence CHP, dışarıdan desteklediği 55. hükümetin içinde bizzat yer almalıydı. En azından, verdiği desteği sonuna kadar sürdürerek erken seçim macerasıyla hükümet bunalımının sebebi olmamalıydı. Bunu yapmak yerine bir "bozgun'' politikası izledi. Ve bu "politika''nın yarattığı can sıkıntısına cevap olarak millet, CHP'yi bir buçuk okkalık bir tokatla barajın derin sularına gömdü. Şimdi orada dinlensin... Umarız, aklını başına alır da "Atatürk'ün partisi, Atatürk'ün devamı'' gibi iri lokmaları yutmaya kalkmaz. Atatürk'ün partisi ha!.. "Atatürk'ün emanetini berbat eden parti'' demek daha doğru olmaz mı? Aksini söylersek, "Bu millet, Atatürk'ü mü baraja gömdü?'' diye sormazlar mı?
Kavramsal başlıklar atarak baktığımızda bu seçimin en ağır tokadını ikiyüzlülük yemiştir."
Yolu Rahip Moon'da kesiştiği Deniz Baykal'ı bu sertlikte eleştiren Yaşar Nuri, geçmişiyle paralel bir tablo ortaya koydu aslında.
Şöyle ki; 1986'ya kadar savunageldiği fikirleri ve o fikirlerin temelini oluşturan kimlikleri elinin tersiyle itip yeni bir kişi olarak çıktığı gibi, dün "iktidarsızlık", "oyun bozanlık", "hırçınlık" ve daha bilmem ne hakaretlerle yerden yere vurduğu adamın partisinden aday oldu.
Tıpkı akademik kariyerini borçlu olduğu tasavvuf büyüklerine daha sonra ağzına geleni söylediği gibi.
Dedik ya, değişimi bir virüstür salgılayan, tabi varsa algılayan.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024