Ege’deki Türk adalarında Yunan işgali üzerine ilginç bir dava
Eminağaoğlu, “Kendi toprağımızı, ‘Bakın bizim sınırlarımız içinde kalmaktadır’ diye mahkemeye ispatlamak durumunda bırakıldık” dedi.
15.09.2024 15:22:00
Bülent Tapıcı
Bülent Tapıcı





Türkiye'nin Ege'de Yunanistan tarafından işgal edilen adaları ve kayalıkları Türkiye'de ilginç bir dava konusu oldu.
Konuyla ilgili yaptığı araştırmalarla bilinen Eski Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım'ın Türk topraklarını savunmadığı gerekçesi ile eleştirdiği dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin kendisine hakaret davası açtı.
Söz konusu dava Ümit Yalım lehine sonuçlanırken Duruşmaya katılan Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu önemli açıklamalarda bulundu.
Eminağaoğlu, "Kendi toprağımızı, kendi ülke bütünlüğümüzü, 'Bakın bizim sınırlarımız içinde kalmaktadır' diye mahkemeye ispatlamak durumunda bırakıldık. Bir tartışma yaşanmadığı için sonuçta beraat kararı ortaya çıktı" dedi.
Ömer Faruk Eminağaoğlu şunları söyledi;
"Ege Denizi'nde Aydın iline ve Muğla iline bağlı ikişer ada ve bir kayalık. Bunlar Lozan Anlaşması ile Türkiye Cumhuriyetinin egemenliği altında olan yerler. Bu konuda hiçbir tartışma yok ancak şu an bu yerlerde bir fiili müdahale, bir işgal hali ve Yunanistan'ın hükümranlığı söz konusu. Bunları yazısında bir makalesinde dile getiren geçmişte Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreterliği yapmış Ümit Yalım bu durumun bu şekilde devam etmesinin Türkiye'nin egemenlik haklarına aykırılık taşıdığı, Jandarma Genel Komutanı olarak kendisinin kamu düzeni ve iç güvenlikten sorumlu olduğu Arif Çetin'in bu görevini yapsa böyle bir durumun ortaya çıkmayacağını belirterek bir makale kaleme alır. Bu makale nedeniyle Arif Çetin suç duyurusunda bulunarak Ümit Yalım hakkında kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan dolayı dava açılır. Bu davanın anlamı şu; eğer kendi ülke topraklarınızın güvenliğinden sorumlu bir kişiye görevini hatırlatsanız burada hiçbir sorumluluk söz konusu olmaz. Siz ifade özgürlüğünüzü kullanıyorsunuz. Siz ülkenin bütünlüğünü, anayasal sorumluluğunuzu dile getiriyorsunuz.
Eğer hukuk diyorsak, anayasa diyorsak, Lozan'a bağlılık diyorsak bunun anlamı bu. Ancak bu bir davaya konu oluyorsa o zaman bizim ülke topraklarımızın neresi olduğunu bilmemek demek veya bu dört ada ve bir kayalık ülke toprakları dışında olduğu için asıl bir suç ithamında bulunularak, bu şekilde kişilik haklarıma saldırı ve hakaret söz konusudur gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin Lozan'da kazandığı adalar bizim değildir gibi bir sonuç da ortaya çıkıyor ki Lozan öncesine gidersek Sevr anlaşmasıyla buradaki bütün adalar İtalya'ya devredilmişti.
Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Meclisi Sevr'in yok hükmünde olduğunu, Sevr'i kabul eden, imzalayan Osmanlı Meclisi'nin görevlilerinin bu şekilde vatan hainliği yaptığını ifade ederek böyle bir karar da almıştı. Şimdi Sevr'i tanımayan, yok hükmünde olduğunu söyleyen, bunun vatan hainliği olduğunu söyleyen bir devletiz. Doğal olarak kurucu Meclis'in aldığı karar yürürlükte, Lozan gereği de bu topraklar Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenliği altında. Şimdi bu davanın açılması, 'Bu topraklar bizim değildir, bizim olmayan topraklarda ben ne görevi yapacağım, bana böyle bir şey söylenmesi benim kişilik haklarıma saldırıdır' demektir.
Şimdi Türkiye Cumhuriyeti topraklarının tartışıldığı bir dava oldu. Böyle bir davanın gündeme getirilmesi, açılması, yürütülmesi son derece abes ve son derece acıdır. Bir devlet ki düşünün Jandarma Genel Komutanı, o devletin Cumhuriyet Savcısı, o devletin kara parçalarını, ülkesinin bütünlüğünün neresi olduğunu mahkeme önünde tartışılabilir duruma getiriyor. Oysa anayasa 5. Madde, 'Hiçbir biçimde ülkenin bütünlüğü tartışılamaz' der.
Bu konuda maalesef ülkenin bütünlüğü, ülkenin toprakları, ülkenin sınırları neresidir bir mahkeme önünde ispatlamak durumunda bırakıldık. Bu son derece acı. Ümit Yalım'ın peşinen suçlu kabul edilip, suçsuzluğunu ispatlamak durumunda bırakıldık. Bu konuda Kardak Kayalıkları ile ilgili yaşanan kriz döneminde bilimsel çalışma yapan kişilerin çizmiş olduğu haritalardan, yazmış olduğu açıklamalardan, Türk Tarih Kurumu'nca yayınlanan bir kitaptan ve geçmişte Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapan Sayın Yusuf Halaçoğlu'nun bilimsel bir görüşünden yine Kıbrıs, Yunanistan Daire Başkanlığı yapmış Emekli Tümamiral Mücahit Şişlioğlu'nun bilimsel bir görüşünden, yine Cemalettin Taşkıran'ın bilimsel görüşlerinden hareket ederek 9 ayrı harita üzerinde bu adalar ve kaya parçalar nerededir, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde midir değil midir, bunu tek tek mahkemenin önüne koyduk. Kendi toprağımızı, kendi ülke bütünlüğümüzü, 'Bakın bizim sınırlarımız içinde kalmaktadır' diye mahkemeye ispatlamak durumunda bırakıldık. Bir tartışma yaşanmadığı için sonuçta beraat kararı ortaya çıktı."
Konuyla ilgili yaptığı araştırmalarla bilinen Eski Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım'ın Türk topraklarını savunmadığı gerekçesi ile eleştirdiği dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin kendisine hakaret davası açtı.
Söz konusu dava Ümit Yalım lehine sonuçlanırken Duruşmaya katılan Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu önemli açıklamalarda bulundu.
Eminağaoğlu, "Kendi toprağımızı, kendi ülke bütünlüğümüzü, 'Bakın bizim sınırlarımız içinde kalmaktadır' diye mahkemeye ispatlamak durumunda bırakıldık. Bir tartışma yaşanmadığı için sonuçta beraat kararı ortaya çıktı" dedi.
Ömer Faruk Eminağaoğlu şunları söyledi;
"Ege Denizi'nde Aydın iline ve Muğla iline bağlı ikişer ada ve bir kayalık. Bunlar Lozan Anlaşması ile Türkiye Cumhuriyetinin egemenliği altında olan yerler. Bu konuda hiçbir tartışma yok ancak şu an bu yerlerde bir fiili müdahale, bir işgal hali ve Yunanistan'ın hükümranlığı söz konusu. Bunları yazısında bir makalesinde dile getiren geçmişte Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreterliği yapmış Ümit Yalım bu durumun bu şekilde devam etmesinin Türkiye'nin egemenlik haklarına aykırılık taşıdığı, Jandarma Genel Komutanı olarak kendisinin kamu düzeni ve iç güvenlikten sorumlu olduğu Arif Çetin'in bu görevini yapsa böyle bir durumun ortaya çıkmayacağını belirterek bir makale kaleme alır. Bu makale nedeniyle Arif Çetin suç duyurusunda bulunarak Ümit Yalım hakkında kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan dolayı dava açılır. Bu davanın anlamı şu; eğer kendi ülke topraklarınızın güvenliğinden sorumlu bir kişiye görevini hatırlatsanız burada hiçbir sorumluluk söz konusu olmaz. Siz ifade özgürlüğünüzü kullanıyorsunuz. Siz ülkenin bütünlüğünü, anayasal sorumluluğunuzu dile getiriyorsunuz.
Eğer hukuk diyorsak, anayasa diyorsak, Lozan'a bağlılık diyorsak bunun anlamı bu. Ancak bu bir davaya konu oluyorsa o zaman bizim ülke topraklarımızın neresi olduğunu bilmemek demek veya bu dört ada ve bir kayalık ülke toprakları dışında olduğu için asıl bir suç ithamında bulunularak, bu şekilde kişilik haklarıma saldırı ve hakaret söz konusudur gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin Lozan'da kazandığı adalar bizim değildir gibi bir sonuç da ortaya çıkıyor ki Lozan öncesine gidersek Sevr anlaşmasıyla buradaki bütün adalar İtalya'ya devredilmişti.
Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Meclisi Sevr'in yok hükmünde olduğunu, Sevr'i kabul eden, imzalayan Osmanlı Meclisi'nin görevlilerinin bu şekilde vatan hainliği yaptığını ifade ederek böyle bir karar da almıştı. Şimdi Sevr'i tanımayan, yok hükmünde olduğunu söyleyen, bunun vatan hainliği olduğunu söyleyen bir devletiz. Doğal olarak kurucu Meclis'in aldığı karar yürürlükte, Lozan gereği de bu topraklar Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenliği altında. Şimdi bu davanın açılması, 'Bu topraklar bizim değildir, bizim olmayan topraklarda ben ne görevi yapacağım, bana böyle bir şey söylenmesi benim kişilik haklarıma saldırıdır' demektir.
Şimdi Türkiye Cumhuriyeti topraklarının tartışıldığı bir dava oldu. Böyle bir davanın gündeme getirilmesi, açılması, yürütülmesi son derece abes ve son derece acıdır. Bir devlet ki düşünün Jandarma Genel Komutanı, o devletin Cumhuriyet Savcısı, o devletin kara parçalarını, ülkesinin bütünlüğünün neresi olduğunu mahkeme önünde tartışılabilir duruma getiriyor. Oysa anayasa 5. Madde, 'Hiçbir biçimde ülkenin bütünlüğü tartışılamaz' der.
Bu konuda maalesef ülkenin bütünlüğü, ülkenin toprakları, ülkenin sınırları neresidir bir mahkeme önünde ispatlamak durumunda bırakıldık. Bu son derece acı. Ümit Yalım'ın peşinen suçlu kabul edilip, suçsuzluğunu ispatlamak durumunda bırakıldık. Bu konuda Kardak Kayalıkları ile ilgili yaşanan kriz döneminde bilimsel çalışma yapan kişilerin çizmiş olduğu haritalardan, yazmış olduğu açıklamalardan, Türk Tarih Kurumu'nca yayınlanan bir kitaptan ve geçmişte Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapan Sayın Yusuf Halaçoğlu'nun bilimsel bir görüşünden yine Kıbrıs, Yunanistan Daire Başkanlığı yapmış Emekli Tümamiral Mücahit Şişlioğlu'nun bilimsel bir görüşünden, yine Cemalettin Taşkıran'ın bilimsel görüşlerinden hareket ederek 9 ayrı harita üzerinde bu adalar ve kaya parçalar nerededir, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde midir değil midir, bunu tek tek mahkemenin önüne koyduk. Kendi toprağımızı, kendi ülke bütünlüğümüzü, 'Bakın bizim sınırlarımız içinde kalmaktadır' diye mahkemeye ispatlamak durumunda bırakıldık. Bir tartışma yaşanmadığı için sonuçta beraat kararı ortaya çıktı."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.