Ettik bir kere bi hata be abi

Ben asıl hatayı baştan yaptım. Aslında ben değil, hatayı rahmetlik babam yaptı.

Yooo, rahmetli olmadan yapmış o hatayı.

Tutturdu beni müftü yapacak.

Gerçi o tarihler fena da bir meslek değildi hani.

Lojmanı var,

Maaşı iyi,

Önüne gelen evraka atıyorsunuz imzayı işlem tamam.

Fetva soran yok.

Fetvayı, ayakkabı tamircisi, berber, ganyan bayii veriyor.

Kim bu?

Müftü efendi.

Nerenin müftüsü?

Vilayetin.

O küçükken de belli idi, çok büyük adam olacaktı.

Asıl suçlu babam da değildi.

O vakitler anarşi ve terör kasıp kavuruyor.

Bir yandan komünizm gelmesin diye can siperane mücadele veren Anadolu'nun masumları,

Diğer yandan saplı elma şekeri gibi kendilerine sunulan süslü komünizm illetini bir şey zannedip peşine koşan yine Anadolu'nun mazlumları.

Bunlardan biri olmamam için babam beni müftü yapmaya karar verdi.

Babadır, neylersin, ne dese kanundur,

Uzun hikaye, bugün olduğumuz yere, laik olmadığımız halde, bulunduğumuz yere geldik.

Allah sebep olanlardan razı olsun.

Bu sene yine Ramazan programı bana ve sevgili Okan'a düştü.

Her Ramazan ümmet-i Muhammet Zekeriya Beyaz'dan çeker, ben de Mustafa Uğurulu'dan.

Program öncesi bazı hazırlıklar yapalım dedik.

Adettendir, kostüm lazım olur.

Eee, Meltem TV biliniyor, tanınıyor.

Kostüm için Ümraniye'de bir firmaya gittim, yanıma da bir bürokrat aldım.

Olur ya;

Dilimiz dönmez,

Pilimiz yanmaz,

Adam inanmaz,

Ya da kanmaz.

Her ihtimale karşın arkadaşımı yanıma kattım.

Vardık kuruma,

Kapıda bizi ikbal eden arkadaşa meramımızı anlattık.

Arkadaşı da işaret ederek.

Bak ben öyle sıradan bir adam değilim ha!

Beni sıradan bir adam gibi görme.

Çok tanıyanım,

bir o kadar hayranım,

ekşi ayranım,

bir o kadar da kayıranım var.

Adam mevzuat çekti bize.

Burası bir kurum,

Bu kurumu soba borusundaki, ya da paçadaki kurumla karıştırmayım.

Faks çekin bize, cevap verelim size.

Çektik faksı, fakat benim programdan çok sevgili Recep Şahin'in programı için kostüm talebim oldu.

İnanın yıllar önce sunduğumuz "Onuncu Köy" programından kalan, çok az giydiğim kostüm var elimde.

Amaaan isterseniz inanmayın.

Cevap geldi firmadan, biz falan TV'deki "müzik programına kostüm verdik, ne size ne de Kur'an öğreniyorum" programına kostüm veremeyeceğiz.

Şunu da eklemek lazım; kostüm, programcıdan çok, firma için bir reklamdır.

Ben de Recep'e varıp şunu dedim

Sana ne Kur'an öğretmekten.

Bana ne "dinsel" içerikli programdan.

Öğrenseydik şu zımbırtıyı, sesimiz de fena değil. Bak o zaman kostümü,

Tanırdık ahbabı ile dostumu

Millet anlardı kastımı.

İşte böyle sevgili "zımbırtı çalanlar derneği" üyeleri. Şu sermayeye bulaşan yeşil rengi, hangi tonda olduğunu bir bilsek.