Emekliye ayrıldıktan sonra peşpeşe üç gün gördüğü rüya O'na yepyeni bir ufkun müjdecisi olur. Rüyasında kendisine İstanbul'dan dışarıya çıkması, Beşiktaş taraflarına gitmesi ve orada işaret edilen mevkide kendisine bir yer edinmesi emredilir.
Yahya Efendi gördüğü bu rüyaların tesiri ile dördüncü gün evinden sessizce ayrılır, hiç kimse ile konuşmaz ve görüşmez. Doğruca sahile giderek bir kayık kiralar ve kayıkçıya kendisini Beşiktaş sahillerine götürmesini, oradaki yalıları tek tek kendisine göstermesini ister.
Yahya Efendi, kiraladığı kayık ile Beşiktaş önlerine gelince yalıları tek tek gözden geçirmeye başlar, en sonunda rüyasından kendisine işaret buyurulan yerleri görür. Kayıkçıya kıyıya yanaşmasını ister, kayıktan inip, büyükçe bir ağacın gölgesi altında biraz istirahat eder. Öğle Namazı vakti gelince, kalkar, yüksek ve gür bir sesle Ezan-ı Muhammedi'yi okumaya başlar.
Biraz uzakta eski bir kilise vardır. Ezan sesini işiten papazlar hem korkarlar, hem de ezanı okuyanın kim olduğunu öğrenmesi için içlerinden birini Yahya Efendi'ye gönderirler. Adam gelir:
"Buralarda tek başınıza dolaşmanız tehlikelidir; başınıza bir iş gelebilir!" diye ikazda bulunur.
Yahya Efendi:
"Ben buralara geri dönmek üzere gelmedim! Aksine, buralara yerleşeceğim!" diye cevap verir.
Rivayete göre; Yahya Efendi, şimdiki dergahının bulunduğu yerde büyükçe bir ağacın altında günlerce ikamet eder.
Yahya Efendi'nin evden çıkıp bir daha dönmemesi üzerine hanımı Tasasız Sultan ve iki oğlu O'nun hayatından endişe ederek her yerde O'nu aramaya başlarlar.
Derken, Beşiktaş sahillerinde kayıkla seyreden birisi O'nu uzaktan görerek tanır ve hemen kıyıya çıkarak yanına gelir. Halini, hatırını sorar, her yerde kendisinin aranmakta olduğunu söyler ve birlikte İstanbul'a dönmeyi teklif eder. Yahya Efendi söylenenlerin hiç birine iltifat etmez. Gördüğü rüyasını o zata anlatır, burada kalmakta keskin kararlı olduğunu bildirir.