İmam Bakır’ın (a.s.) Kur’an tefsirlerinden örnekler -1-
İbn Uzeyne, Zürâre’den şöyle rivayet etmiştir: “Ebu Câfer’e (Muhammed Bâkır) ‘Allah için O’na şirk koşmayan hanifler olun’ ayetini sordum
25.11.2023 18:54:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





İbn Uzeyne, Zürâre'den şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır) 'Allah için O'na şirk koşmayan hanifler olun' ayetini sordum.
Buyurdu ki: 'Haniflik, fıtratın bir gereğidir ki Allah, insanları bu fıtrat üzere yaratmıştır.'
Zürâre dedi ki: 'Hani Rabbin Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve, 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' diye onları kendilerine şahit tutmuştu da onlar da, 'evet, şahidiz' demişlerdi. Kıyamet günü, 'bizim bundan haberimiz yoktu' demeyesiniz diye' ayetini sordum.
Buyurdu ki: 'Allah Adem'in (a.s.) sırtından kıyamet gününe dek gelecek olan bütün zürriyetleri çıkardı. İnsanlar zerreler halinde çıktılar. Allah, Kendini onlara tanıttı ve gösterdi. Eğer böyle olmasaydı, hiç kimse Rabbini tanıyamazdı.'
İmam (a.s.) buyurdu ki: 'Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 'Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar.'
Yani Allah'ın (Azze ve Celle) yaratıcısı olduğu bilgisine sahip olarak doğar. Nitekim 'And olsun, onlara, 'gökleri ve yeri kim yarattı?' diye sorsan mutlaka, 'Allah' derler' ayetinde buna işaret edilmiştir."
Ebu Hamza şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır), 'Mü'minlerin kalplerine güven indirdi' ayetinin anlamını sordum.
Buyurdu ki: 'Bundan maksat imandır.'
Sonra, 'Sonra, onları kendinden bir Ruh ile desteklemiştir' ayetinin anlamını sordum.
Buyurdu ki: Bundan maksat da imandır."
Câbir b. Yezid rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır), 'İnsanlara güzel söz söyleyin' ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu: İnsanlar hakkında, sizin hakkınızda söylenmesini istediğiniz şeyleri söyleyin."
Fudayl b. Yesar rivayet eder: "Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır), 'Her kim bir canı kurtarırsa, bütün insanları diriltmiş gibi olur' ayetinin anlamını sordum.
Buyurdu ki: 'Bir mü'mini yanmaktan veya boğulmaktan kurtarması kastedilmiştir.'
Dedim ki: 'Sapıklıktan hidayete çıkarması da bu kapsama girer mi?'
Buyurdu ki: Bu söylediğin bu ayetin en büyük tevilidir."
Zürâre rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) buyurdu ki:
"Hiçbir kul yoktur ki, kalbinde beyaz bir nokta bulunmasın. Kul günah işlediği zaman bu beyaz noktanın ortasında siyah bir nokta belirir.
Kul, tevbe edince, siyah leke silinir. Günahlara devam ederse, siyahlık gittikçe büyür, derken beyaz noktayı bütünüyle kaplar. Beyaz nokta da bütünüyle kaybolunca, artık kişinin hayra dönmesi ebediyen mümkün olmaz. İşte, 'Hayır, doğrusu onların işleyip kazandıkları şeyler, kalplerinin üzerine pas olmuştur' ayetinde buna işaret edilmiştir."
İbn Bukeyr rivayet eder: "Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır) Resûlullah'ın (s.a.v.), 'Adam, zina edince iman ruhu onu terk eder' sözünü sordum.
Buyurdu ki: Burada, 'kendisinden bir ruh ile onları desteklemiştir...' ayetinde sözü edilen ruha işaret edilmiştir."
Câbir rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır), 'Onlar işledikleri günahlarda, bile bile ısrar etmezler' ayetiyle ilgili şöyle buyurdu:
Günahta ısrar etmek, kişinin günah işleyip de Allah'tan bağışlanma dilememesi, içinden de tevbe etme isteğini geçirmemesi demektir."
Ebu Bâsir rivayet eder: Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) buyurdu ki:
"Allah, bir zâlimden ancak başka bir zâlim aracılığıyla intikam alır. Çünkü Allah Azze ve Celle, bir ayette şöyle buyurmuştur: İşte Biz, zâlimlerin bir kısmını bir kısmına böyle musallat ederiz."
Muhammed b. Müslim rivayet eder: "Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır), 'Rablerine boyun eğmediler, tazarru ve niyazda bulunmuyorlar' ayetini sordum.
Buyurdu ki: el-İstikâne; boyun eğme; tazarru ise; elleri kaldırarak yalvarmak demektir."
Zürâre rivayet eder: "Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır), 'Diğer bir grup da Allah'ın emrine bırakılmışlardır' ayetini sordum.
Buyurdu ki: Burada bir topluluk kastediliyor ki, bunlar müşriktiler; Hamza ve Câfer gibi mü'minleri öldürmüşlerdi. Sonra, İslam'a girdiler, Allah'ın bir olduğunu kabul ederek şirki terk ettiler.
İmanı kalpleri ile bilmedikleri için haklarında cennet vâcip olan kâfirlerden de olmadılar. Bunlar o halde kalakaldılar. Allah, ya onlara azab eder ya da onların tevbelerini kabul ederek bağışlar."
Zürâre rivayet eder: "Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır), '... Kalpleri ısındırılanlar...' ayetini sordum.
Buyurdu ki: Bunlar, Allah'ın (Azze ve Celle) bir olduğunu kabul eden, Allah'tan başkasına ibadet etmekten sıyrılan, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın Resûlü olduğuna şahitlik eden, ancak, Muhammed'in (s.a.v.) getirdiği bazı şeylerle ilgili olarak kuşku içinde olan bir topluluktu.
Allah, Peygamberine (s.a.v.), mal vererek, bağışta bulunarak onları İslam'a ısındırmasını emretti, ki Müslümanlıkları güzel olsun, girdikleri ve karar kıldıkları dinleri üzerinde sebat etsinler.
Resûlullah (s.a.v.), Huneyn Savaşı'nın olduğu gün Kureyş'ten ve Mudar'ın diğer kabilelerinden Arap liderlerini İslam'a ısındırmaya çalıştı.
Bunlar arasında Ebu Süfyan b. Harb ve Uyeyne b. Husayn el-Ferâzî gibi kimseler de vardı. Bu uygulama karşısında Ensâr'ın canı sıkıldı. Sa'd b. Muaz'ın yanında toplandılar. O da Cu'rane denilen yerde bulunan Resûlullah'ın (s.a.v.) yanına götürdü onları.
Dedi ki: 'Yâ Resûlallah! Konuşmama izin verir misin?' 'Evet' diye buyurdu.
Dedi ki: 'Eğer kavmin arasında bölüştürdüğün bu mal meselesi Allah'ın Sana indirdiği ise buna râzıyız. Yok, eğer böyle bir şey yoksa o zaman bu uygulamaya râzı değiliz.'
Resûlullah (s.a.v.), 'Ey Ensâr topluluğu! Siz de efendiniz Sa'd gibi mi düşünüyorsunuz?' buyurdu.
Dediler ki: 'Efendimiz Allah ve Resûlüdür (s.a.v.).'
Sonra üçüncüsünde şöyle dediler: 'Biz onun görüşünü ve sözünü kabul ediyoruz.'
Zürâre dedi ki: 'Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır) şöyle dediğini duydum: Bunun üzerine Allah, onların nurlarını düşürdü. Kur'an'da kalpleri ısındırılanlar için bir pay verilmesini farz kıldı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Buyurdu ki: 'Haniflik, fıtratın bir gereğidir ki Allah, insanları bu fıtrat üzere yaratmıştır.'
Zürâre dedi ki: 'Hani Rabbin Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve, 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' diye onları kendilerine şahit tutmuştu da onlar da, 'evet, şahidiz' demişlerdi. Kıyamet günü, 'bizim bundan haberimiz yoktu' demeyesiniz diye' ayetini sordum.
Buyurdu ki: 'Allah Adem'in (a.s.) sırtından kıyamet gününe dek gelecek olan bütün zürriyetleri çıkardı. İnsanlar zerreler halinde çıktılar. Allah, Kendini onlara tanıttı ve gösterdi. Eğer böyle olmasaydı, hiç kimse Rabbini tanıyamazdı.'
İmam (a.s.) buyurdu ki: 'Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 'Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar.'
Yani Allah'ın (Azze ve Celle) yaratıcısı olduğu bilgisine sahip olarak doğar. Nitekim 'And olsun, onlara, 'gökleri ve yeri kim yarattı?' diye sorsan mutlaka, 'Allah' derler' ayetinde buna işaret edilmiştir."
Ebu Hamza şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır), 'Mü'minlerin kalplerine güven indirdi' ayetinin anlamını sordum.
Buyurdu ki: 'Bundan maksat imandır.'
Sonra, 'Sonra, onları kendinden bir Ruh ile desteklemiştir' ayetinin anlamını sordum.
Buyurdu ki: Bundan maksat da imandır."
Câbir b. Yezid rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır), 'İnsanlara güzel söz söyleyin' ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu: İnsanlar hakkında, sizin hakkınızda söylenmesini istediğiniz şeyleri söyleyin."
Fudayl b. Yesar rivayet eder: "Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır), 'Her kim bir canı kurtarırsa, bütün insanları diriltmiş gibi olur' ayetinin anlamını sordum.
Buyurdu ki: 'Bir mü'mini yanmaktan veya boğulmaktan kurtarması kastedilmiştir.'
Dedim ki: 'Sapıklıktan hidayete çıkarması da bu kapsama girer mi?'
Buyurdu ki: Bu söylediğin bu ayetin en büyük tevilidir."
Zürâre rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) buyurdu ki:
"Hiçbir kul yoktur ki, kalbinde beyaz bir nokta bulunmasın. Kul günah işlediği zaman bu beyaz noktanın ortasında siyah bir nokta belirir.
Kul, tevbe edince, siyah leke silinir. Günahlara devam ederse, siyahlık gittikçe büyür, derken beyaz noktayı bütünüyle kaplar. Beyaz nokta da bütünüyle kaybolunca, artık kişinin hayra dönmesi ebediyen mümkün olmaz. İşte, 'Hayır, doğrusu onların işleyip kazandıkları şeyler, kalplerinin üzerine pas olmuştur' ayetinde buna işaret edilmiştir."
İbn Bukeyr rivayet eder: "Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır) Resûlullah'ın (s.a.v.), 'Adam, zina edince iman ruhu onu terk eder' sözünü sordum.
Buyurdu ki: Burada, 'kendisinden bir ruh ile onları desteklemiştir...' ayetinde sözü edilen ruha işaret edilmiştir."
Câbir rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır), 'Onlar işledikleri günahlarda, bile bile ısrar etmezler' ayetiyle ilgili şöyle buyurdu:
Günahta ısrar etmek, kişinin günah işleyip de Allah'tan bağışlanma dilememesi, içinden de tevbe etme isteğini geçirmemesi demektir."
Ebu Bâsir rivayet eder: Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) buyurdu ki:
"Allah, bir zâlimden ancak başka bir zâlim aracılığıyla intikam alır. Çünkü Allah Azze ve Celle, bir ayette şöyle buyurmuştur: İşte Biz, zâlimlerin bir kısmını bir kısmına böyle musallat ederiz."
Muhammed b. Müslim rivayet eder: "Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır), 'Rablerine boyun eğmediler, tazarru ve niyazda bulunmuyorlar' ayetini sordum.
Buyurdu ki: el-İstikâne; boyun eğme; tazarru ise; elleri kaldırarak yalvarmak demektir."
Zürâre rivayet eder: "Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır), 'Diğer bir grup da Allah'ın emrine bırakılmışlardır' ayetini sordum.
Buyurdu ki: Burada bir topluluk kastediliyor ki, bunlar müşriktiler; Hamza ve Câfer gibi mü'minleri öldürmüşlerdi. Sonra, İslam'a girdiler, Allah'ın bir olduğunu kabul ederek şirki terk ettiler.
İmanı kalpleri ile bilmedikleri için haklarında cennet vâcip olan kâfirlerden de olmadılar. Bunlar o halde kalakaldılar. Allah, ya onlara azab eder ya da onların tevbelerini kabul ederek bağışlar."
Zürâre rivayet eder: "Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır), '... Kalpleri ısındırılanlar...' ayetini sordum.
Buyurdu ki: Bunlar, Allah'ın (Azze ve Celle) bir olduğunu kabul eden, Allah'tan başkasına ibadet etmekten sıyrılan, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın Resûlü olduğuna şahitlik eden, ancak, Muhammed'in (s.a.v.) getirdiği bazı şeylerle ilgili olarak kuşku içinde olan bir topluluktu.
Allah, Peygamberine (s.a.v.), mal vererek, bağışta bulunarak onları İslam'a ısındırmasını emretti, ki Müslümanlıkları güzel olsun, girdikleri ve karar kıldıkları dinleri üzerinde sebat etsinler.
Resûlullah (s.a.v.), Huneyn Savaşı'nın olduğu gün Kureyş'ten ve Mudar'ın diğer kabilelerinden Arap liderlerini İslam'a ısındırmaya çalıştı.
Bunlar arasında Ebu Süfyan b. Harb ve Uyeyne b. Husayn el-Ferâzî gibi kimseler de vardı. Bu uygulama karşısında Ensâr'ın canı sıkıldı. Sa'd b. Muaz'ın yanında toplandılar. O da Cu'rane denilen yerde bulunan Resûlullah'ın (s.a.v.) yanına götürdü onları.
Dedi ki: 'Yâ Resûlallah! Konuşmama izin verir misin?' 'Evet' diye buyurdu.
Dedi ki: 'Eğer kavmin arasında bölüştürdüğün bu mal meselesi Allah'ın Sana indirdiği ise buna râzıyız. Yok, eğer böyle bir şey yoksa o zaman bu uygulamaya râzı değiliz.'
Resûlullah (s.a.v.), 'Ey Ensâr topluluğu! Siz de efendiniz Sa'd gibi mi düşünüyorsunuz?' buyurdu.
Dediler ki: 'Efendimiz Allah ve Resûlüdür (s.a.v.).'
Sonra üçüncüsünde şöyle dediler: 'Biz onun görüşünü ve sözünü kabul ediyoruz.'
Zürâre dedi ki: 'Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır) şöyle dediğini duydum: Bunun üzerine Allah, onların nurlarını düşürdü. Kur'an'da kalpleri ısındırılanlar için bir pay verilmesini farz kıldı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.