BTP Gen. Bşk,Yrd. Prof. Dr. Eyercioğlu, ABD'nin Talat'ı Washington'a davet ederek sadece sırtını sıvazladığını belirtti BTP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın 28 Ekim'de yaptığı ABD gezisi ile birlikte son dönemde üstü örtülen, gündemde gerilere itilen Kıbrıs konusunun yeniden gündemin ön sıralarına çıktığını belirtti. ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın özel ricası üzerine KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'a randevu verdiğini hatırlatan Eyercioğlu, dikkatleri Talat'ın ABD'den hiçbir konuda somut bir şey almadan döndüğünü ifade ettiğine çekti. Talat eli boş döndüKKTC Cumhurbaşkanı'nın"ABD'ye somut birşey için gelmedim. Bu davette Kıbrıs Türklerinin çözüm vizyonu takdir edildi'' şeklindeki açıklamasını hatırlatan Prof. Dr. Eyercioğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Talat, sonuç olarak gezinin 'sembolik anlamda' hedefine ulaştığını ifade etti. Aynı tarihte ABD tarafından yapılan açıklamada ise görüşmenin, KKTC'yi tanıma anlamında bir jesti ifade etmediği, Talat'ın Kıbrıslı Türkler'in bir lideri olarak kabul edildiği, görüşmelerin çözüme destek amacıyla gerçekleştirildiği ifade edildi. KKTC'nin 1. Cumhurbaşkanı Denktaş, Talat'ın ABD ziyaretine ilişkin, 'Sırf bir sırt okşama şeklinde geçmiştir. Elde elle tutulacak bir şey olmamıştır, maalesef daha da olmayacaktır' değerlendirmesini yaptı."Kıbrıs'ın önemi çok büyükGerçekten de yapılan görüşmelerin sembolik bir anlam taşıdığına işaret eden BTP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Eyercioğlu, bu sembolün son dönemde Kıbrıs konusunda ABD'nin etkin bir rol üslenme istekliliğinin açıkça ilanı olduğuna işaret etti. Eyercioğlu, şunları söyledi: "Daha doğru bir ifadeyle, BOP kapsamında Türkiye ve Kıbrıs'ta başlatılan 'değişim' sürecinin kilometre taşlarından birisidir. BOP kapsamında Kıbrıs'ın ABD'nin bir ileri karakolu olarak kullanılacağı, binlerce askerinin konaklayacağı bir lojistik merkez haline getirileceği ve özellikle Karpaz Yarımadası'nın fiili ABD üssü haline getirileceği artık gizlenen bir gerçek olmaktan çıkmış, çeşitli şekillerde gündem edilmeye başlanmıştır. Rum kesiminin AB'ye tam üyeliğiyle beraber ABD, kısa vadede Kıbrıs'ın kuzeyini bu amaçla kullanma politikasına hız vermiştir. Uzun vadede ise (AB'nin ömrü göz önüne alınarak) asıl amaç, adanın tamamı ele geçirmektir. Kıbrıs'ın Akdeniz ve Ortadoğu'ya ve dolayısıyla zengin enerji, yeraltı ve yerüstü kaynaklarına olan yakınlığı, BOP hedefinin gerçekleştirilmesinde ABD'nin vazgeçemeyeceği bir yer tutmaktadır. Bu bakımdan bölgede gerçekleşen olayların analizinde mutlaka bu amacın göz önüne alınması gerekmektedir. ABD'nin Türkiye'nin AB sürecine desteği, Kıbrıs'ta ekonomik ambargoların kaldırılmasına dair iyi niyet demeçleri gibi yaklaşımlarla kamuoyuna verilmek istenen stratejik ortak ABD imajının, aslında ne kadar yapay olduğu ortadadır. AB'nin Kıbrıs konusundaki dayatmalarının arttığı bir dönemde, ABD'nin desteğini almak adına tilkiye kümesin teslim edildiği unutulmamalıdır. Annan Planı'na evet kampanyasıyla Kıbrıs üzerindeki etkinliğini kaybeden Türkiye'nin yerini ABD almaktadır. Yunanistan ve Rum Kesimi, bu gerçeği görerek kendi menfaatlerini koruyacak politikaları devreye koymaktayken, mevcut iktidarın bu konudaki icraatları maalesef ABD'nin menfaatleri doğrultusunda yürütülmektedir. İş işten geçmeden bu yanlıştan dönülmelidir. Türkiye istikbali ve istiklali adına Kıbrıs'a sahip çıkmalı ve bu oyunu bozmalıdır. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın 'Kıbrıs vatandır' anlayışı düstur olmalıdır."