MeHaPe Milletvekilleri, Osmanlı Hanedân mensupları'na maaş bağlanması, çocuklarına yurt ve burs sağlanması için yasa teklifi vermiş!
Sadâkati gördünüz mü? Alkışlar! Tebrîkler!
Bunu ne geçmişte Milli Görüşçüler, ne Büyük Doğucular, ne de 14 yıldır AKP'liler yapamamışlardı!
Vefânın varlığını hatırlatan İslamoğlu ve Kalaycı'ya, onların şahsında "Baş Paralelci"ye, onun şahsında da, Yeniden Osmanlıcılar'a tebrikler!
Ama eksik var!
150'likler'in yani Hiyânet-i Vataniye'den suçlu bulunarak vatandaşlıktan çıkarılanların çocukları ve torunları ne olacak?
Türkiye Cumhuriyeti ve Muhteşem Türk Atatürk ile bu hesaplaşmada; "Herkese ve her şeye rağmen milli meselelerde Hükumete desteğimiz sürecektir" tavrıyla "çuval ağzı" olmayı, "Yavru Muhalefet MeHaPe" üstlenmiş, o zaman İskilipli Atıf Hoca'nın ahfâdı ne olacak?
Menemen'de, testereli bıçak ile Kubilay'ın başını kesen Derviş Mehmet'in torunları ne olacak?
Kıssam var:
Yıllar önce memleketten göçen biri döner ve çocukluk arkadaşına misafir olur. Görüşmeyeli uzun yıllar olmuş, her ikisi de evlenip barklanmış, çoluk-çocuğa karışmışlardır. Yemek sonrası sohbet başlar. Konuk, ev sahibi arkadaşının ahvâlini sorar. Çok dertlidir! Oğlunun biri süflî bir hayat yaşarmış, diğer oğlu bir kaç sefer babasını dövmüşmüş! Kızı ise söz ve öğütlerini dinlemezmiş!
Konuk, arkadaşının haline üzülür. Gençlikten sevdasını bilmektedir ve bundan cesaretle;
- Canın sağ olsun. Allah sabır versin. Peki, Yenge nasıl? Diye soracak olur.
Tam o sırada Yenge elindeki çaydanlıkla soluyarak içeri girer, kocasına öfkeyle bakarak çaydanlığı, köpeğe kemik atarcasına sofraya gümletir! Ev sahibi, sesini kısıp boynunu bükerek;
- Yenge de aha böyle! der...
Hissem:
Bizim kuşak, ömrümüzü mücadele içinde yaşadık!
Sağcısı-solcusu, dincisi-laiki yıllarca; "Halklar" dediler, "Halklara eşitlik" dediler ve "Halklara özgürlük" diyerek İleri Demokrasiye terfi edip Millet Birliğini parçaladılar!
Siyasetlerini din temeli üzerine kuran, "Dinci-Kindarlar", Cumhuriyetle Medeni Kanunla, kıyafetlerle, Milli Eğitim müfredatıyla, İmam Hatiplileri yönetimin her kademesine doldurarak Atatürk ve Cumhuriyet'ten intikama soyundular!
Solcu-sosyalist-komünist geçinenler; önce Filistin'de gerilla eğitimi alanları tirajlı gazetelerde milyon dolarlarla istihdam etti/rdi/ler, sonra bölücü terör örgütüyle el-ele, kol-kola Vatan Bütünlüğü ve Üniter Devlet 'le savaşa tutuştular!
Terör örgütü elebaşısı bebek katilinin kız kardeşini dokunulmaz olarak Meclis'e taşıttılar!
En milliyetçi(!) partinin Bilge Genel Başkanı da; "Gel Hasip! Gel, Gâzi Meclis'in rengini tamamlayalım" diyerek tokalaşıp kucaklaştı!
Biliyor musunuz? Benimle tokalaştığında ellerini üç kolonyalı mendille silmiş ve 10 dakika yıkamıştı! Vallahi hem de abdestliydim!
Bütün bunlar, alenen gerçekleştirildi!
Türk Milliyetçisi(!) olarak, Türklüğün, Atatürk ve silah arkadaşlarının, Şühedâ emeklerinin savunucusu olması beklenen MeHaPe de, "Aha böyle işte!"
Bir Batılı ilahiyatçının; "İslâm âleminin düştüğü sahipsizliğe Hıristiyan alemi düşse, 24 saatte yok olur" sözleri geldi aklıma!
Tam da yeri gelmişken burada ısrarla yaptığım bir çağrımı tekrarlayacağım:
Aklım kesti keseli siyaset hareketliliğinin tam ortasında çırpınan ama siyaset yapmayan bir Müslüman Türk olarak biliyorum ki; Muhteşem Türk Atatürk'ten sonraki bütün siyasîler, -istisnasız- Dîni siyasetlerine alet ettiler!
Kimi güya dincilik yaparak, kimi din karşıtlığıyla güya Atatürkçülük yaparak, çıkarları için Dîni insafsızca, merhametsizce kullandılar!
Dincilere göre; "Kavmiyetçilik şeytanlık" diye tarif edildi; din karşıtlarına göre Dîn gericilik-yobazlık-bağnazlık diye tarif edildi ama ortak bir tavırla millet paramparça edilerek yok edilmeğe çalışıldı!
Türkiye Cumhuriyeti siyaset tarihinde ilk defa; "Dinde birlik sağlanamazsa millî birlik sağlanamaz!" gerçeğini vurgulayan Prof. Dr. Haydar BAŞ, aynı zamanda; "Türkoğlu Türk'üm" diye kükreyerek, Asakîrullah (Allah'ın askerleri) sıfatlı tek millet olan Türk Milleti'ne iâde-i itibâr yaptı!
"Bozkurtçu kardeşlerim! Bozkurt arıyorsanız burada. Devrimci-Halkçı Kardeşlerim, gerçek devrimci arıyorsanız burada! Milliyetçi kardeşlerim; gerçek milliyetçi arıyorsanız Vallahi de burada, Billahi de burada!" Diye Türk'çe yaptığı Birlik Çağrısı'nı artık duymayacak mıyız?
Yıllardır; "Elden (yabancıdan) gelen öğün olmaz, olsa vaktinde bulunmaz, olsa da karın doyurmaz" öğüdünü dinleyerek büyümedik mi?
Yabancı ve çoğunlukla Batılı-Haçlı üretimi "...izm"lerle başımıza örülen çorapları, geçirilen çuvalları, "İleri Demokrasi" adıyla kendi ayağımıza sıktığımız mermileri artık görmeyelim mi?
Kadim Atamız Oğuz Kağan'ın; "Gök çadırım, güneş bayrağım" diye sınırlarını çizdiği dünya hakimiyeti ülküsünün adını, "Kâinat Türk Devleti" şeklinde güncelleyerek, Turan'ı bir Türk Semtine dönüştüren ülkü sahibini, artık duymayalım mı?
Atalarımız; "Çağrıldığın yere erinme, çağrılmadığın yere görünme!" Dememiş mi?
Hiçbirimizi davete tenezzül etmeyen; milliyetçileri MeHaPe'ye, halkçıları CeHaPe'ye, mütedeyyin Müslümanları AKP'ye mecbur sayan bu ukala tavırlara karşı, karşı tavrımızı koymayalım mı?
Hz. Peygamber (s.a.a.)'in; "Nuh'un Gemisi gibidir, binen kurtulur" diye tarif ettikleri Ehl-i Beyt Gemisi'ne binerek imânî ve millî birliğimizi sağlayıp, "KÂİNAT TÜRK DEVLETİ SEFERİ"ne katılmayalım mı?
Bağımsızlık karakterli Türk Milleti, biz değil miyiz?
Bu Kutlu Sefere katılmakta göstereceğimiz gecikmenin aynı zamanda millet ve devlet istikbaliyle oynamak olduğunu ve vebâli olduğunu bilelim artık Allah aşkına!
Müteyakkız, duyarlı, heyecanlı ve îmanlı Türk Milleti mensupları olarak; "İki el bir baş içindir" inancımızla davranarak, "Dipdiri meyyît!/ Yaşayan ölü!" tarifinin utancından kurtulalım!
"Para cimride, silah korkakta, yetki câhilde olursa düzen bozulur" diyen Ebubekr-i Sıddîk'ı duymamakta ısrar eden -güya sünnî- Emevistlerden olmayalım!
Vallahi Ehl-i Beyt Gemisi'nde herkese yer var!
Buyurun Allah aşkına, buyurun!...
Sen gelmezsen de bu Kutlu Sefer devam edecek ama sadece; "Sen yoksan bir eksiğiz" gerçeği ile karar senin!...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Sadâkati gördünüz mü? Alkışlar! Tebrîkler!
Bunu ne geçmişte Milli Görüşçüler, ne Büyük Doğucular, ne de 14 yıldır AKP'liler yapamamışlardı!
Vefânın varlığını hatırlatan İslamoğlu ve Kalaycı'ya, onların şahsında "Baş Paralelci"ye, onun şahsında da, Yeniden Osmanlıcılar'a tebrikler!
Ama eksik var!
150'likler'in yani Hiyânet-i Vataniye'den suçlu bulunarak vatandaşlıktan çıkarılanların çocukları ve torunları ne olacak?
Türkiye Cumhuriyeti ve Muhteşem Türk Atatürk ile bu hesaplaşmada; "Herkese ve her şeye rağmen milli meselelerde Hükumete desteğimiz sürecektir" tavrıyla "çuval ağzı" olmayı, "Yavru Muhalefet MeHaPe" üstlenmiş, o zaman İskilipli Atıf Hoca'nın ahfâdı ne olacak?
Menemen'de, testereli bıçak ile Kubilay'ın başını kesen Derviş Mehmet'in torunları ne olacak?
Kıssam var:
Yıllar önce memleketten göçen biri döner ve çocukluk arkadaşına misafir olur. Görüşmeyeli uzun yıllar olmuş, her ikisi de evlenip barklanmış, çoluk-çocuğa karışmışlardır. Yemek sonrası sohbet başlar. Konuk, ev sahibi arkadaşının ahvâlini sorar. Çok dertlidir! Oğlunun biri süflî bir hayat yaşarmış, diğer oğlu bir kaç sefer babasını dövmüşmüş! Kızı ise söz ve öğütlerini dinlemezmiş!
Konuk, arkadaşının haline üzülür. Gençlikten sevdasını bilmektedir ve bundan cesaretle;
- Canın sağ olsun. Allah sabır versin. Peki, Yenge nasıl? Diye soracak olur.
Tam o sırada Yenge elindeki çaydanlıkla soluyarak içeri girer, kocasına öfkeyle bakarak çaydanlığı, köpeğe kemik atarcasına sofraya gümletir! Ev sahibi, sesini kısıp boynunu bükerek;
- Yenge de aha böyle! der...
Hissem:
Bizim kuşak, ömrümüzü mücadele içinde yaşadık!
Sağcısı-solcusu, dincisi-laiki yıllarca; "Halklar" dediler, "Halklara eşitlik" dediler ve "Halklara özgürlük" diyerek İleri Demokrasiye terfi edip Millet Birliğini parçaladılar!
Siyasetlerini din temeli üzerine kuran, "Dinci-Kindarlar", Cumhuriyetle Medeni Kanunla, kıyafetlerle, Milli Eğitim müfredatıyla, İmam Hatiplileri yönetimin her kademesine doldurarak Atatürk ve Cumhuriyet'ten intikama soyundular!
Solcu-sosyalist-komünist geçinenler; önce Filistin'de gerilla eğitimi alanları tirajlı gazetelerde milyon dolarlarla istihdam etti/rdi/ler, sonra bölücü terör örgütüyle el-ele, kol-kola Vatan Bütünlüğü ve Üniter Devlet 'le savaşa tutuştular!
Terör örgütü elebaşısı bebek katilinin kız kardeşini dokunulmaz olarak Meclis'e taşıttılar!
En milliyetçi(!) partinin Bilge Genel Başkanı da; "Gel Hasip! Gel, Gâzi Meclis'in rengini tamamlayalım" diyerek tokalaşıp kucaklaştı!
Biliyor musunuz? Benimle tokalaştığında ellerini üç kolonyalı mendille silmiş ve 10 dakika yıkamıştı! Vallahi hem de abdestliydim!
Bütün bunlar, alenen gerçekleştirildi!
Türk Milliyetçisi(!) olarak, Türklüğün, Atatürk ve silah arkadaşlarının, Şühedâ emeklerinin savunucusu olması beklenen MeHaPe de, "Aha böyle işte!"
Bir Batılı ilahiyatçının; "İslâm âleminin düştüğü sahipsizliğe Hıristiyan alemi düşse, 24 saatte yok olur" sözleri geldi aklıma!
Tam da yeri gelmişken burada ısrarla yaptığım bir çağrımı tekrarlayacağım:
Aklım kesti keseli siyaset hareketliliğinin tam ortasında çırpınan ama siyaset yapmayan bir Müslüman Türk olarak biliyorum ki; Muhteşem Türk Atatürk'ten sonraki bütün siyasîler, -istisnasız- Dîni siyasetlerine alet ettiler!
Kimi güya dincilik yaparak, kimi din karşıtlığıyla güya Atatürkçülük yaparak, çıkarları için Dîni insafsızca, merhametsizce kullandılar!
Dincilere göre; "Kavmiyetçilik şeytanlık" diye tarif edildi; din karşıtlarına göre Dîn gericilik-yobazlık-bağnazlık diye tarif edildi ama ortak bir tavırla millet paramparça edilerek yok edilmeğe çalışıldı!
Türkiye Cumhuriyeti siyaset tarihinde ilk defa; "Dinde birlik sağlanamazsa millî birlik sağlanamaz!" gerçeğini vurgulayan Prof. Dr. Haydar BAŞ, aynı zamanda; "Türkoğlu Türk'üm" diye kükreyerek, Asakîrullah (Allah'ın askerleri) sıfatlı tek millet olan Türk Milleti'ne iâde-i itibâr yaptı!
"Bozkurtçu kardeşlerim! Bozkurt arıyorsanız burada. Devrimci-Halkçı Kardeşlerim, gerçek devrimci arıyorsanız burada! Milliyetçi kardeşlerim; gerçek milliyetçi arıyorsanız Vallahi de burada, Billahi de burada!" Diye Türk'çe yaptığı Birlik Çağrısı'nı artık duymayacak mıyız?
Yıllardır; "Elden (yabancıdan) gelen öğün olmaz, olsa vaktinde bulunmaz, olsa da karın doyurmaz" öğüdünü dinleyerek büyümedik mi?
Yabancı ve çoğunlukla Batılı-Haçlı üretimi "...izm"lerle başımıza örülen çorapları, geçirilen çuvalları, "İleri Demokrasi" adıyla kendi ayağımıza sıktığımız mermileri artık görmeyelim mi?
Kadim Atamız Oğuz Kağan'ın; "Gök çadırım, güneş bayrağım" diye sınırlarını çizdiği dünya hakimiyeti ülküsünün adını, "Kâinat Türk Devleti" şeklinde güncelleyerek, Turan'ı bir Türk Semtine dönüştüren ülkü sahibini, artık duymayalım mı?
Atalarımız; "Çağrıldığın yere erinme, çağrılmadığın yere görünme!" Dememiş mi?
Hiçbirimizi davete tenezzül etmeyen; milliyetçileri MeHaPe'ye, halkçıları CeHaPe'ye, mütedeyyin Müslümanları AKP'ye mecbur sayan bu ukala tavırlara karşı, karşı tavrımızı koymayalım mı?
Hz. Peygamber (s.a.a.)'in; "Nuh'un Gemisi gibidir, binen kurtulur" diye tarif ettikleri Ehl-i Beyt Gemisi'ne binerek imânî ve millî birliğimizi sağlayıp, "KÂİNAT TÜRK DEVLETİ SEFERİ"ne katılmayalım mı?
Bağımsızlık karakterli Türk Milleti, biz değil miyiz?
Bu Kutlu Sefere katılmakta göstereceğimiz gecikmenin aynı zamanda millet ve devlet istikbaliyle oynamak olduğunu ve vebâli olduğunu bilelim artık Allah aşkına!
Müteyakkız, duyarlı, heyecanlı ve îmanlı Türk Milleti mensupları olarak; "İki el bir baş içindir" inancımızla davranarak, "Dipdiri meyyît!/ Yaşayan ölü!" tarifinin utancından kurtulalım!
"Para cimride, silah korkakta, yetki câhilde olursa düzen bozulur" diyen Ebubekr-i Sıddîk'ı duymamakta ısrar eden -güya sünnî- Emevistlerden olmayalım!
Vallahi Ehl-i Beyt Gemisi'nde herkese yer var!
Buyurun Allah aşkına, buyurun!...
Sen gelmezsen de bu Kutlu Sefer devam edecek ama sadece; "Sen yoksan bir eksiğiz" gerçeği ile karar senin!...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017



















































































