Adamın adı Necmu’d din/dinin parlayan yıldızı, soyadı da nur saçan olacak, sonra da bu kadar iddialı özelliklere sahip bu adam kalkacak, Rahmet ve Şefaat Nebî’si Hazret-i Muhammed’in (aleyhissalatü vesselam) kaleme alıp hayata geçirdiği “Medine Vesikasını”, Papa VI Poul tarafından başlatılan ve devam etmekte olan “Dinlerarası Diyalog” süreci ile mukayese edecek ve ikisi de aynı şeydir diyecek.
Vallahi olacak şey değil.
Muhtevaları ve ana gayeleri bir yana, sadece bu iki sürecin kimler tarafından başlatılıp hayata geçirildiğini dikkate almak bile yeter aynı şey asla olmadıklarını anlamak ve mukayese zilletine düşmemek için.
Dedik ya, birini muvahhid, yani Allah’ın birleyen bir Nebî/Resûl başlatıyor, diğerini –haşa- O’nu üçleyen bir papaz başlatıyor.
İnkârı gayr-i kabil bu hakikate rağmen sen kalkacaksın bu iki şey aynıdır diyeceksin.
Vallahi olacak şey değil.
23 yıllık Risalet görevini Ehl-i Kitap’a muhalefetle geçiren bir Nebî’ye yapılabilecek, bundan daha büyük bir hakaret asla olamaz.
Bu öylesine ciddi, şuurlu ve örnek bir muhalefet idi ki, karşı taraf, yani dönemin Yahudi ve Hıristiyanları şöyle diyordu: “Muhammed bize muhalefet etmedik hiçbir bir şey bırakmadı.”
Söz konusu muhalefet sadece iman-amel yönünden değildi. Resûlüllah Ehl-i Kitap’a en basit ifadeyle, kostüm ve aksesuar sayılacak şeylerde bile muhalefet etmiş, ashabına da bu muhalefeti sürdürmeyi emretmiştir.
Bütün bu hakikatler ortada iken O’na ümmet olduğunu iddia eden biri kalkacak böylesi bir kıyas cinayetini işleyecek.
Vallahi olacak şey değil.
Allah akıl-fikir, izan ve feraset nasip etsin diye dua etmek bile yetersiz.
Bir yanda, İslam’ın Medine’de kökleşip ardından da bütün cihana yayılmasına vesile olan Medine Sözleşmesi, diğer yanda ise İslam coğrafyasını yeniden Haçlı coğrafyasına çevirmeyi ana gaye edinen Dinlerarası Diyalog.
Bu kıyas asla bir gafletin, cehaletin mahsulü olamaz.
Hani iman, hani feraset?
Hani takva, hani basiret?
Mümin ehl-i ferasettir, muttaki ehl-i basirettir.
Mümin bir adım sonrasını, muttaki bin adım sonrasını görüp ona göre duruş sergileyen insandır.
Gözünün önünde,
Kulağının dibinde,
İki elinin beyninde/arasında olandan bile habersiz olmak ne büyük gaflettir.
Sadece çevresinde olup biteni görüp doğru okumak bile yeter bir takım hakikatleri kavramak için.
Bu ne biçim körlüktür?
Bu nasıl bir sağırlıktır?
“Yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı ki, kendileri için onlar ile düşünecekleri kalpler olsun veya onlar ile işitecekleri kulaklar olsun. Velhasıl (onların) gözleri körleşmez; velâkin sineleri içindeki kalpleri körleşir” (Hac, 22/46).
Basiret fukaralığı.
Ayetin beyanını biraz güncelleştirelim.
Hiç mi -en azından- televizyonun düğmesine basıp etraflarında meydana gelen olayları görmüyor zat-ı muhteremler?
Yoksa sadece Saman’a mı takılıyor?
Ne tuhaf, ya da ne yaman çelişki, Haçlının İslam coğrafyasının harim-i ismetine girmesine ses çıkarmayanlar evlerine günah diye televizyon sokmuyor.
Ne takva ama!
Sonrası malum.
Sap ile saman,
Yangın ile duman,
Çakal ile orman,
Dost ile düşman, vel-hasıl her şey karman çorman.
Vallahi olacak şey değil.
Muhtevaları ve ana gayeleri bir yana, sadece bu iki sürecin kimler tarafından başlatılıp hayata geçirildiğini dikkate almak bile yeter aynı şey asla olmadıklarını anlamak ve mukayese zilletine düşmemek için.
Dedik ya, birini muvahhid, yani Allah’ın birleyen bir Nebî/Resûl başlatıyor, diğerini –haşa- O’nu üçleyen bir papaz başlatıyor.
İnkârı gayr-i kabil bu hakikate rağmen sen kalkacaksın bu iki şey aynıdır diyeceksin.
Vallahi olacak şey değil.
23 yıllık Risalet görevini Ehl-i Kitap’a muhalefetle geçiren bir Nebî’ye yapılabilecek, bundan daha büyük bir hakaret asla olamaz.
Bu öylesine ciddi, şuurlu ve örnek bir muhalefet idi ki, karşı taraf, yani dönemin Yahudi ve Hıristiyanları şöyle diyordu: “Muhammed bize muhalefet etmedik hiçbir bir şey bırakmadı.”
Söz konusu muhalefet sadece iman-amel yönünden değildi. Resûlüllah Ehl-i Kitap’a en basit ifadeyle, kostüm ve aksesuar sayılacak şeylerde bile muhalefet etmiş, ashabına da bu muhalefeti sürdürmeyi emretmiştir.
Bütün bu hakikatler ortada iken O’na ümmet olduğunu iddia eden biri kalkacak böylesi bir kıyas cinayetini işleyecek.
Vallahi olacak şey değil.
Allah akıl-fikir, izan ve feraset nasip etsin diye dua etmek bile yetersiz.
Bir yanda, İslam’ın Medine’de kökleşip ardından da bütün cihana yayılmasına vesile olan Medine Sözleşmesi, diğer yanda ise İslam coğrafyasını yeniden Haçlı coğrafyasına çevirmeyi ana gaye edinen Dinlerarası Diyalog.
Bu kıyas asla bir gafletin, cehaletin mahsulü olamaz.
Hani iman, hani feraset?
Hani takva, hani basiret?
Mümin ehl-i ferasettir, muttaki ehl-i basirettir.
Mümin bir adım sonrasını, muttaki bin adım sonrasını görüp ona göre duruş sergileyen insandır.
Gözünün önünde,
Kulağının dibinde,
İki elinin beyninde/arasında olandan bile habersiz olmak ne büyük gaflettir.
Sadece çevresinde olup biteni görüp doğru okumak bile yeter bir takım hakikatleri kavramak için.
Bu ne biçim körlüktür?
Bu nasıl bir sağırlıktır?
“Yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı ki, kendileri için onlar ile düşünecekleri kalpler olsun veya onlar ile işitecekleri kulaklar olsun. Velhasıl (onların) gözleri körleşmez; velâkin sineleri içindeki kalpleri körleşir” (Hac, 22/46).
Basiret fukaralığı.
Ayetin beyanını biraz güncelleştirelim.
Hiç mi -en azından- televizyonun düğmesine basıp etraflarında meydana gelen olayları görmüyor zat-ı muhteremler?
Yoksa sadece Saman’a mı takılıyor?
Ne tuhaf, ya da ne yaman çelişki, Haçlının İslam coğrafyasının harim-i ismetine girmesine ses çıkarmayanlar evlerine günah diye televizyon sokmuyor.
Ne takva ama!
Sonrası malum.
Sap ile saman,
Yangın ile duman,
Çakal ile orman,
Dost ile düşman, vel-hasıl her şey karman çorman.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024