Ramazan ayı ile birlikte gıda fiyatlarına çok ciddi oranda zam yapılmasını rakamlarla gizlenmeye çalışılan enflasyonun röntgeninin tam olarak görünmesi olduğunu söyleyen BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Türkiye'de enflasyon düştü iddiası tamamen ekonomik bir cehalettir" dedi.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Haftanın Sohbeti'nin bugünkü bölümünde Ramazan ayı ile birlikte gıda fiyatlarının ciddi derecede yükselmesine değindi. Bu fiyat artışlarının tüccarın insafsızlığından kaynaklanmayıp rakamlarla gizlenmeye çalışılan enflasyonun gerçek boyutuyla piyasada kendini göstermesi olduğunun altının çizdi.
Muhterem Hocam Ramazan ayına giriyoruz. Medyada, "Ramazan sebebiyle gıda ürünlerine marketler vs. çok ciddi oranda zam yaptı" şeklinde haberler var. Resmi rakamlara göre enflasyonun %6'lar seviyesinde olduğu söyleniyor. Bu habere göre de gıda ürünlerine bir anda %60-70 zam olmuş. Siz bu enflasyon rakamlarına katılıyor musunuz?
Prof. Dr. Haydar Baş -Benim görebildiğim kadarıyla bunlar saptırmadan ibaret. Enflasyon rakamlarla gizlenmeye çalışılıyordu. Vatandaş zaten pazara gidemiyordu. Pazara gidip baktığı zaman her şey ateş pahası. Dolayısıyla bu olan tüccarın insafsızlığı değil. Olan enflasyonun röntgeninin tam görünmesidir, ortaya çıkmasıdır. Hadi % 5 arttırsın. % 30-40 arttırması mümkün mü? Dolayısıyla bu olan mevcut olan enflasyonun piyasa değerleri üzerinde görülmesidir. Bundan evvel olan zaten stagflasyondu. Türkiye'de enflasyon düştü iddiası tamamen ekonomik bir cehalettir. Enflasyonun düşmesi tabii seyrinde olur. Vatandaşın alım gücü olur, müşteri olur, mal ucuza satılırsa buna enflasyon düştü denir. Eğer vatandaş müşteri olamıyorsa, bu kabiliyetini kaybetmişse, cebinde parası yoksa, mal da satılmıyorsa, ucuzluyorsa, buna enflasyon düştü denmez. Ekonomi dilinde deflasyon denir. Ardından da stagflasyon gelir. Türkiye bu süreçleri yaşıyor. Biz zaten baştan beri hep bunu anlatmaya çalışıyoruz. Hatırlarsanız bir ara KOBİ'lere çok az faizle kredi verilecek denmişti. Biz birtakım sohbetlerimizde hiç kimse bir tek kuruş kredi almasın, dedik. Niye dedik? Sıfır faizle de vermiş olsa sizin yapacağınız üretim kendine pazar bulmayacaktır. Vatandaşın şu andaki derdi tüketmek değil, tüketim kabiliyetini kaybetmektir. Vatandaş bunu kaybetti. Toplumda eğer üretim problemi olmuş olsaydı esnafın kredi alması, üreticinin kredi alması çok doğru olurdu. Hangi iş yerine giderseniz gidin, hangi pazara giderseniz gidin, ayakkabı var, gömlek var, yiyecek var. Mal var. Ama müşteri yok. O zaman yapılacak olan iş nedir? Tüketici kesimi hükümetin bizzat desteklemesidir. Tüketici kimdir? İşçidir, memurdur vs. Alım gücüne sahip olacak. Adam 800-900 lira maaş alıp, 500 lirasını kiraya verirse nasıl mala müşteri olacak ki. Dolayısıyla biz onun geçim standartlarını yükselteceğiz. Ona siyasi manevralarla beni anlatsın, benim adımı söylesin mantığıyla değil, vatandaş rahat etsin, kazancıyla hayatını rahatlıkla sürdürsün inancıyla tüketen kesimin cebini dolduracağız. Geliri 100 ise 200, 300 ise 600 yapacağız. % 100 bir rahatlığa kavuşacak. Müşteri olma kabiliyeti artacak. O zaman senin kredi almana gerek kalmayacak. Çünkü o sana gelecek, elindeki kalmış mallarını alacak. Sen bunu paraya çevirecek, istediğini yapacaksın. Olay bundan ibarettir. Türkiye'nin ve dünyanın şu anda geldiği nokta tüketim problemi noktasıdır, üretim problemi noktası değil. Dolayısıyla yapılacak olan iş tüketiciyi güçlendirmektir.
Fakat Türkiye'deki fiili durum çok daha farklı. Hükümet % 6 enflasyondan yola çıkarak kamu kesimine yıllık % 6 civarında zam yapıyor.
Prof. Dr. Haydar Baş -Bu, tüketim gücünün sıfırlanması manasına geliyor ki bu insanların hiç biri hiç bir yerde pazar olamaz. Hangi esnaf hayatından, iş şartlarından memnun. Kaldı ki Türkiye şartlarında bu mevsim en yoğun işlerin yapıldığı mevsimdir. Tüketicinin desteklenmesi şarttır. Memuru, işçisi, emeklisi idi, hatırınıza ne geliyorsa bunların tamamının desteklenmesi lazım.
Ramazan milletimize hayırlı olsunHocam, mübarek Ramazan ayına başlıyoruz. Bu münasebetle neler söylersiniz?
Prof. Dr. Haydar Baş -Ramazan milletimize hayırlı olsun. Cenab-ı Hak, tekrarını nasip eylesin. Oruç, hm ibadettir, hem de insanların sağlığı için Allah'ın bir emridir. Nitekim bir hadis-i şerifte Peygamberimiz, "Oruç tutun ki sıhhat bulasınız" buyuruyor. Televizyonlardan orucun hikmetleri, faziletleri, Ramazan'ın ne manaya geldiği anlatılacak. Bu konuları halkımızın takip etmesini ve varsa noksanları gidermesini tavsiye ediyorum. Tabii bu ay ibadetlerin çokça yapılmaya gayret edildiği, bilakis Kur'an-ı Kerim'in tilavet edildiği, hatmedildiği, ayrıca mukabele ile okunduğu bir aydır. Sevabı çok fazladır. Her kim Kur'an'ı, bu güzel ay içerisinde okur ise onun da ruz-i mahşerde şefaati olacaktır, okuyanın da şefaati olacaktır. Her müslümanın böyle bir yetkiye sahip olması mümkün. Hangi müslüman arzu ederse böyle bir donanımı Allah ona ihsan eder. İçinde bulunduğumuz mevsim münasebetiyle hem orucumuzu tutalım, hem de böyle bir sıfat, böyle bir makam elde etmeye çalışalım.
Cenab-ı Hak, "Recep benim ayım, Şaban Habibimin ayı, Ramazan da mü'min kullarımın ayıdır" diyor. Kullar olarak bizim bundan ne anlamamız lazım?
Prof. Dr. Haydar Baş -Kullar olarak bu ayda affolunmayı, Allah'ın istediği manada kemale yükselmeyi, Peygambere arkadaş, dost olmayı, temizlenmeyi, ayrıca orucu sadece midemizi aç bırakmak gibi kaba bir idrak içinde değil bütün organlarımıza tutturmayı gaye haline getirelim ki Allah da bizden bu yaptığımız güzel işleri kabul edip, bizleri mağfiret eylesin. Malumunuz bu ayın içerisinde bin aydan hayırlı Kadir gecesi de var. Ramazan'ın 27. Gecesi olduğunu cumhur, İslam alimleri buyurmuşlarsa da bence birinci geceden itibaren "bu gece Kadir gecesidir" demek suretiyle gecelerimizi değerlendirelim, diyorum.
Ramazan bereket ayıdırRamazan'ın bir de sosyal bir yönü var. Türk milleti zekatlarını genellikle bu ayda veriyor. Toplumsal kaynaşma açısından bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Prof. Dr. Haydar Baş -Biz neticede müslüman insanlarız. Kazandığımız servetin zekatını bu ayda verirsek Ramazan dışında verdiğimiz zekattan bu daha efdaldir. Çünkü bu ayda ne yaparsanız yapın, yapılan ibadetlerin büyük efdaliyeti var. Bundan dolayı bu ayda malımızı temizleyelim. Zekat malın temizlenmesidir. Malımızı temizleyelim. İftar sofraları hazırlayarak karınca kaderince herkes üç-beş kişi davet ederek dostluğu, arkadaşlığı pekiştirmesinde büyük fayda var. Bir de toplumda dar gelirli insanlarımız hayli miktarda fazla. Türk milletinin iftar sofraları zengin olur. Onları da özellikle davet ederek hem onların gönlünü kazanmak, hem Cenab-ı Hakk'ın rızasını kazanmak gibi bir tutum içine girmek lazım. Bir de Ramazan geceleri malayani, dedikodu, fitne, gıybet vs gibi sözlerden, davranışlardan kaçınmak, faydalı olan güzel şeyleri sohbet etmek, dini malumatlarımızı geliştirmek lazım. Öyle arkadaşlarımız var ki iman ehli, müslüman, ama namaz kılmasını bilmiyor. Bunlar bir kaç kişi bir bahane ile biraraya gelip öğrenmeleri lazım. Mesela teravih sünnet-i müekkededir. Peygamberimizin her dönem kıldığı müekked sünnettir. Türkiye'de her ne hikmetse bilen de konuşur, bilmeyen de konuşur. Sanki vatandaşa faydası varmış gibi "yok teravih namazı 12 rekat kılınır, yok şu kadar kılınır" deyip dururlar. Vatandaş bunu 20 kılsa ne kaybeder. Niye illa "sen 8 rekat kılsan olur" deyip duruyorsun. Bu, ona ruhsat tanımak değildir. İbadet ruhunu öldürmektir. İbadetin insana kazandırdığı bir zevk-i manevi vardır. Buna biz feyiz deriz. İbadeti ne kadar fazla yaparsanız yapma arzunuz, işin içine girme arzunuz o kadar fazla olur. Ne kadar azaltırsanız o kadar kaçarsınız. Bu, çok farklı bir şeydir. Yaptıkça iştahınız, feyziniz, muhabbetiniz artar. Adama kapıları kapatıyor. Aklı sıra birşeyler yapıyor. Güya ruhsatmış. İbadete yeni başlayan insanlara dikkat edin, bütün yaptıklarını az görür. Çünkü onun gönül kapısı Cenab-ı Hakk'a açılmıştır. O, sahibinden sinyal alıyor. O varlığı bütün bünyesinde yaşamaya başlıyor. Dolayısıyla günde beş vakte beş vakit daha katmaya çalış. Ramazan'ın getirdiği havayla herkes teravihe seve seve gidiyor. Bunu sürekli hale getirip tabiatımıza, ahlakımıza mal etmemiz, lazım gelmeyi ifade etmek gerekirken "şu kadar kılınabilir" diye başlar. Sanki ona soran oldu. Yaşlıdır. Elbette sekiz rekat kılabilir. Allah'ın zorlaması hiç bir ibadette yok. Ama adam ibadet edecek. Onun önünü niye kesmek istiyorsun? Bizi takip eden kardeşlerimiz bu Ramazan'da olur olmaz herkesi dinlemesin. Bütün vatandaşlarımıza hayırlı Ramazanlar diliyorum.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Haftanın Sohbeti'nin bugünkü bölümünde Ramazan ayı ile birlikte gıda fiyatlarının ciddi derecede yükselmesine değindi. Bu fiyat artışlarının tüccarın insafsızlığından kaynaklanmayıp rakamlarla gizlenmeye çalışılan enflasyonun gerçek boyutuyla piyasada kendini göstermesi olduğunun altının çizdi.
Muhterem Hocam Ramazan ayına giriyoruz. Medyada, "Ramazan sebebiyle gıda ürünlerine marketler vs. çok ciddi oranda zam yaptı" şeklinde haberler var. Resmi rakamlara göre enflasyonun %6'lar seviyesinde olduğu söyleniyor. Bu habere göre de gıda ürünlerine bir anda %60-70 zam olmuş. Siz bu enflasyon rakamlarına katılıyor musunuz?
Prof. Dr. Haydar Baş -Benim görebildiğim kadarıyla bunlar saptırmadan ibaret. Enflasyon rakamlarla gizlenmeye çalışılıyordu. Vatandaş zaten pazara gidemiyordu. Pazara gidip baktığı zaman her şey ateş pahası. Dolayısıyla bu olan tüccarın insafsızlığı değil. Olan enflasyonun röntgeninin tam görünmesidir, ortaya çıkmasıdır. Hadi % 5 arttırsın. % 30-40 arttırması mümkün mü? Dolayısıyla bu olan mevcut olan enflasyonun piyasa değerleri üzerinde görülmesidir. Bundan evvel olan zaten stagflasyondu. Türkiye'de enflasyon düştü iddiası tamamen ekonomik bir cehalettir. Enflasyonun düşmesi tabii seyrinde olur. Vatandaşın alım gücü olur, müşteri olur, mal ucuza satılırsa buna enflasyon düştü denir. Eğer vatandaş müşteri olamıyorsa, bu kabiliyetini kaybetmişse, cebinde parası yoksa, mal da satılmıyorsa, ucuzluyorsa, buna enflasyon düştü denmez. Ekonomi dilinde deflasyon denir. Ardından da stagflasyon gelir. Türkiye bu süreçleri yaşıyor. Biz zaten baştan beri hep bunu anlatmaya çalışıyoruz. Hatırlarsanız bir ara KOBİ'lere çok az faizle kredi verilecek denmişti. Biz birtakım sohbetlerimizde hiç kimse bir tek kuruş kredi almasın, dedik. Niye dedik? Sıfır faizle de vermiş olsa sizin yapacağınız üretim kendine pazar bulmayacaktır. Vatandaşın şu andaki derdi tüketmek değil, tüketim kabiliyetini kaybetmektir. Vatandaş bunu kaybetti. Toplumda eğer üretim problemi olmuş olsaydı esnafın kredi alması, üreticinin kredi alması çok doğru olurdu. Hangi iş yerine giderseniz gidin, hangi pazara giderseniz gidin, ayakkabı var, gömlek var, yiyecek var. Mal var. Ama müşteri yok. O zaman yapılacak olan iş nedir? Tüketici kesimi hükümetin bizzat desteklemesidir. Tüketici kimdir? İşçidir, memurdur vs. Alım gücüne sahip olacak. Adam 800-900 lira maaş alıp, 500 lirasını kiraya verirse nasıl mala müşteri olacak ki. Dolayısıyla biz onun geçim standartlarını yükselteceğiz. Ona siyasi manevralarla beni anlatsın, benim adımı söylesin mantığıyla değil, vatandaş rahat etsin, kazancıyla hayatını rahatlıkla sürdürsün inancıyla tüketen kesimin cebini dolduracağız. Geliri 100 ise 200, 300 ise 600 yapacağız. % 100 bir rahatlığa kavuşacak. Müşteri olma kabiliyeti artacak. O zaman senin kredi almana gerek kalmayacak. Çünkü o sana gelecek, elindeki kalmış mallarını alacak. Sen bunu paraya çevirecek, istediğini yapacaksın. Olay bundan ibarettir. Türkiye'nin ve dünyanın şu anda geldiği nokta tüketim problemi noktasıdır, üretim problemi noktası değil. Dolayısıyla yapılacak olan iş tüketiciyi güçlendirmektir.
Fakat Türkiye'deki fiili durum çok daha farklı. Hükümet % 6 enflasyondan yola çıkarak kamu kesimine yıllık % 6 civarında zam yapıyor.
Prof. Dr. Haydar Baş -Bu, tüketim gücünün sıfırlanması manasına geliyor ki bu insanların hiç biri hiç bir yerde pazar olamaz. Hangi esnaf hayatından, iş şartlarından memnun. Kaldı ki Türkiye şartlarında bu mevsim en yoğun işlerin yapıldığı mevsimdir. Tüketicinin desteklenmesi şarttır. Memuru, işçisi, emeklisi idi, hatırınıza ne geliyorsa bunların tamamının desteklenmesi lazım.
Ramazan milletimize hayırlı olsunHocam, mübarek Ramazan ayına başlıyoruz. Bu münasebetle neler söylersiniz?
Prof. Dr. Haydar Baş -Ramazan milletimize hayırlı olsun. Cenab-ı Hak, tekrarını nasip eylesin. Oruç, hm ibadettir, hem de insanların sağlığı için Allah'ın bir emridir. Nitekim bir hadis-i şerifte Peygamberimiz, "Oruç tutun ki sıhhat bulasınız" buyuruyor. Televizyonlardan orucun hikmetleri, faziletleri, Ramazan'ın ne manaya geldiği anlatılacak. Bu konuları halkımızın takip etmesini ve varsa noksanları gidermesini tavsiye ediyorum. Tabii bu ay ibadetlerin çokça yapılmaya gayret edildiği, bilakis Kur'an-ı Kerim'in tilavet edildiği, hatmedildiği, ayrıca mukabele ile okunduğu bir aydır. Sevabı çok fazladır. Her kim Kur'an'ı, bu güzel ay içerisinde okur ise onun da ruz-i mahşerde şefaati olacaktır, okuyanın da şefaati olacaktır. Her müslümanın böyle bir yetkiye sahip olması mümkün. Hangi müslüman arzu ederse böyle bir donanımı Allah ona ihsan eder. İçinde bulunduğumuz mevsim münasebetiyle hem orucumuzu tutalım, hem de böyle bir sıfat, böyle bir makam elde etmeye çalışalım.
Cenab-ı Hak, "Recep benim ayım, Şaban Habibimin ayı, Ramazan da mü'min kullarımın ayıdır" diyor. Kullar olarak bizim bundan ne anlamamız lazım?
Prof. Dr. Haydar Baş -Kullar olarak bu ayda affolunmayı, Allah'ın istediği manada kemale yükselmeyi, Peygambere arkadaş, dost olmayı, temizlenmeyi, ayrıca orucu sadece midemizi aç bırakmak gibi kaba bir idrak içinde değil bütün organlarımıza tutturmayı gaye haline getirelim ki Allah da bizden bu yaptığımız güzel işleri kabul edip, bizleri mağfiret eylesin. Malumunuz bu ayın içerisinde bin aydan hayırlı Kadir gecesi de var. Ramazan'ın 27. Gecesi olduğunu cumhur, İslam alimleri buyurmuşlarsa da bence birinci geceden itibaren "bu gece Kadir gecesidir" demek suretiyle gecelerimizi değerlendirelim, diyorum.
Ramazan bereket ayıdırRamazan'ın bir de sosyal bir yönü var. Türk milleti zekatlarını genellikle bu ayda veriyor. Toplumsal kaynaşma açısından bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Prof. Dr. Haydar Baş -Biz neticede müslüman insanlarız. Kazandığımız servetin zekatını bu ayda verirsek Ramazan dışında verdiğimiz zekattan bu daha efdaldir. Çünkü bu ayda ne yaparsanız yapın, yapılan ibadetlerin büyük efdaliyeti var. Bundan dolayı bu ayda malımızı temizleyelim. Zekat malın temizlenmesidir. Malımızı temizleyelim. İftar sofraları hazırlayarak karınca kaderince herkes üç-beş kişi davet ederek dostluğu, arkadaşlığı pekiştirmesinde büyük fayda var. Bir de toplumda dar gelirli insanlarımız hayli miktarda fazla. Türk milletinin iftar sofraları zengin olur. Onları da özellikle davet ederek hem onların gönlünü kazanmak, hem Cenab-ı Hakk'ın rızasını kazanmak gibi bir tutum içine girmek lazım. Bir de Ramazan geceleri malayani, dedikodu, fitne, gıybet vs gibi sözlerden, davranışlardan kaçınmak, faydalı olan güzel şeyleri sohbet etmek, dini malumatlarımızı geliştirmek lazım. Öyle arkadaşlarımız var ki iman ehli, müslüman, ama namaz kılmasını bilmiyor. Bunlar bir kaç kişi bir bahane ile biraraya gelip öğrenmeleri lazım. Mesela teravih sünnet-i müekkededir. Peygamberimizin her dönem kıldığı müekked sünnettir. Türkiye'de her ne hikmetse bilen de konuşur, bilmeyen de konuşur. Sanki vatandaşa faydası varmış gibi "yok teravih namazı 12 rekat kılınır, yok şu kadar kılınır" deyip dururlar. Vatandaş bunu 20 kılsa ne kaybeder. Niye illa "sen 8 rekat kılsan olur" deyip duruyorsun. Bu, ona ruhsat tanımak değildir. İbadet ruhunu öldürmektir. İbadetin insana kazandırdığı bir zevk-i manevi vardır. Buna biz feyiz deriz. İbadeti ne kadar fazla yaparsanız yapma arzunuz, işin içine girme arzunuz o kadar fazla olur. Ne kadar azaltırsanız o kadar kaçarsınız. Bu, çok farklı bir şeydir. Yaptıkça iştahınız, feyziniz, muhabbetiniz artar. Adama kapıları kapatıyor. Aklı sıra birşeyler yapıyor. Güya ruhsatmış. İbadete yeni başlayan insanlara dikkat edin, bütün yaptıklarını az görür. Çünkü onun gönül kapısı Cenab-ı Hakk'a açılmıştır. O, sahibinden sinyal alıyor. O varlığı bütün bünyesinde yaşamaya başlıyor. Dolayısıyla günde beş vakte beş vakit daha katmaya çalış. Ramazan'ın getirdiği havayla herkes teravihe seve seve gidiyor. Bunu sürekli hale getirip tabiatımıza, ahlakımıza mal etmemiz, lazım gelmeyi ifade etmek gerekirken "şu kadar kılınabilir" diye başlar. Sanki ona soran oldu. Yaşlıdır. Elbette sekiz rekat kılabilir. Allah'ın zorlaması hiç bir ibadette yok. Ama adam ibadet edecek. Onun önünü niye kesmek istiyorsun? Bizi takip eden kardeşlerimiz bu Ramazan'da olur olmaz herkesi dinlemesin. Bütün vatandaşlarımıza hayırlı Ramazanlar diliyorum.