Yaşadığımız zaman diliminde doğru ile yanlış birbirine karışmış durumda. Çağımıza “Deccaliyet” damgasını vurmuş vaziyette. Teknolojik imkânlar toplum mühendislerinin ellerini rahatlatıyor. Yıllardan beri ölçüleri elinden alınan milletimizi bazen tanımakta zorluk çekiyoruz. Sürü psikolojisi ile hareket ediliyor; kişisel menfaatlerin toplum menfaatlerinin önüne çıktığını, günü birlik hesapların kalıcı faydalarının önüne geçtiğini görüyoruz.
Türk milletinin tarihi misyonunu hepimiz biliyoruz. Hep haklının ve mağdurun yanında olmuştur. Büyük Selçuklu Devletini, Anadolu Selçuklu Devletini, Osmanlı Devletini düşünün. Türk denince İslam; İslam denince Türk hatıra gelmiştir. Türkler, ‘asakirullah’ sıfatına sahip olmuşlar. Haçlı seferleri ilk defa Türklere karşı Anadolu’yu işgal için gerçekleşmiş, daha sonraki seferlerde Türkler, Haçlının karşısında göğüslerini siper etmişler. Genel tablo bu şekilde.
Gelelim son döneme… AKP döneminde her şey olduğu gibi tarihi algılama da ters yüz edildi. “Çanakkale Şehitliği’ne giderseniz Kosovalı, Boşnak şehit mezarlarını görürsünüz. Kimse Boşnaklara, Makedonlara Çanakkale’de ne işiniz var diye sormadı, bu ne gaflet ne cehalettir?” diyen Başbakan Erdoğan meselenin özünü ya görmüyor veya gözden kaçırmaya çalışıyor. İşin bam teli tam da burası. Dün, Müslüman devletler Haçlıya karşı yanımızda yer almışken, biz ise bu ülkelerde Haçlı adına bulunuyoruz. Hatta Birleşmiş Milletler’e rağmen, NATO’nun oldu bittileriyle Batı adına hareket ediyoruz. Son gelişmelerle artık İslam ülkeleri içinde de deşifre olmuş durumdayız. Düne kadar saygı duyulan, sevgi beslenen Türkiye artık aynı kabulle karşılanmıyor. Düne kadar Müslümanların lideri olarak görülen Erdoğan, artık Batının bir taşeronu olarak görülüyor. Erdoğan, yine konuşmasında “Kim nerede duruyor, bu çok önemli, kim kiminle beraber hareket ediyor. Kişi arkadaşının dinindendir, bunu unutmayın. Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu, bunu unutmayın ve bunların hepsini oturup değerlendireceğiz” derken Hollywood mantığı ile konuşuyor. Amerikan emperyalizminin hazmettiricisi görevi de olan Hollywood, yapılan yanlışları önce kendisi ifade eder. Bu ifade ediş itirazdan ziyade, hazmettirmeye yöneliktir.
Gelelim güncel gelişmelere... Muhaliflerin Öncüpınar Gümrük Kapısı’nın hemen karşısındaki Esseleme Gümrük Kapısı’nı ele geçirmek istemesiyle çıkan çatışmalarda, Kilis’te sınıra sıfır noktadaki konteyner kente isabet eden kurşunları Başbakan Erdoğan, ‘sınır ihlali’ olarak değerlendiriyor. Sınır ihlalinden dolayı ülkemizi korusunlar diye kısık sesle de olsa NATO’yu göreve çağırıyor. Zaten bütün hazırlıklar, provokatif kamp planlaması, Birleşmiş Milletler kararına muhalefetin neticesidir. BM kararlarını delmek adına yapılmaktadır. Güya bir NATO ülkesinin sınırı ihlal edildi. Bizi çağırdılar bundan dolayı Suriye’ye bomba yağdırdık demek içindir.
Bakın sonraki gelişmeye Suriye - Türkiye sınırında akşam saatlerinde çatışma oluyor, muhalifler mayınlı alandan geri çekilirken mayına basıyorlar. Patlama sonucu ölen de var, yaralı olarak Türkiye’ye sığınan da. Bu da mı sınır ihlali. Bunun adını koymak gerekir. Çatış ve Türkiye’ye sığın. Bunun Türkiye’ye gelip eylem yapıp ta Kuzey Irak’a kandile kaçan PKK’lı teröristten ne farkı var acaba. Bugün zorlama yorumlarla batının ekmeğine yağ sürenler yarın kendi başlarına geçecek çuvalı örmüş olurlar.
Türk milletinin tarihi misyonunu hepimiz biliyoruz. Hep haklının ve mağdurun yanında olmuştur. Büyük Selçuklu Devletini, Anadolu Selçuklu Devletini, Osmanlı Devletini düşünün. Türk denince İslam; İslam denince Türk hatıra gelmiştir. Türkler, ‘asakirullah’ sıfatına sahip olmuşlar. Haçlı seferleri ilk defa Türklere karşı Anadolu’yu işgal için gerçekleşmiş, daha sonraki seferlerde Türkler, Haçlının karşısında göğüslerini siper etmişler. Genel tablo bu şekilde.
Gelelim son döneme… AKP döneminde her şey olduğu gibi tarihi algılama da ters yüz edildi. “Çanakkale Şehitliği’ne giderseniz Kosovalı, Boşnak şehit mezarlarını görürsünüz. Kimse Boşnaklara, Makedonlara Çanakkale’de ne işiniz var diye sormadı, bu ne gaflet ne cehalettir?” diyen Başbakan Erdoğan meselenin özünü ya görmüyor veya gözden kaçırmaya çalışıyor. İşin bam teli tam da burası. Dün, Müslüman devletler Haçlıya karşı yanımızda yer almışken, biz ise bu ülkelerde Haçlı adına bulunuyoruz. Hatta Birleşmiş Milletler’e rağmen, NATO’nun oldu bittileriyle Batı adına hareket ediyoruz. Son gelişmelerle artık İslam ülkeleri içinde de deşifre olmuş durumdayız. Düne kadar saygı duyulan, sevgi beslenen Türkiye artık aynı kabulle karşılanmıyor. Düne kadar Müslümanların lideri olarak görülen Erdoğan, artık Batının bir taşeronu olarak görülüyor. Erdoğan, yine konuşmasında “Kim nerede duruyor, bu çok önemli, kim kiminle beraber hareket ediyor. Kişi arkadaşının dinindendir, bunu unutmayın. Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu, bunu unutmayın ve bunların hepsini oturup değerlendireceğiz” derken Hollywood mantığı ile konuşuyor. Amerikan emperyalizminin hazmettiricisi görevi de olan Hollywood, yapılan yanlışları önce kendisi ifade eder. Bu ifade ediş itirazdan ziyade, hazmettirmeye yöneliktir.
Gelelim güncel gelişmelere... Muhaliflerin Öncüpınar Gümrük Kapısı’nın hemen karşısındaki Esseleme Gümrük Kapısı’nı ele geçirmek istemesiyle çıkan çatışmalarda, Kilis’te sınıra sıfır noktadaki konteyner kente isabet eden kurşunları Başbakan Erdoğan, ‘sınır ihlali’ olarak değerlendiriyor. Sınır ihlalinden dolayı ülkemizi korusunlar diye kısık sesle de olsa NATO’yu göreve çağırıyor. Zaten bütün hazırlıklar, provokatif kamp planlaması, Birleşmiş Milletler kararına muhalefetin neticesidir. BM kararlarını delmek adına yapılmaktadır. Güya bir NATO ülkesinin sınırı ihlal edildi. Bizi çağırdılar bundan dolayı Suriye’ye bomba yağdırdık demek içindir.
Bakın sonraki gelişmeye Suriye - Türkiye sınırında akşam saatlerinde çatışma oluyor, muhalifler mayınlı alandan geri çekilirken mayına basıyorlar. Patlama sonucu ölen de var, yaralı olarak Türkiye’ye sığınan da. Bu da mı sınır ihlali. Bunun adını koymak gerekir. Çatış ve Türkiye’ye sığın. Bunun Türkiye’ye gelip eylem yapıp ta Kuzey Irak’a kandile kaçan PKK’lı teröristten ne farkı var acaba. Bugün zorlama yorumlarla batının ekmeğine yağ sürenler yarın kendi başlarına geçecek çuvalı örmüş olurlar.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024