Dünya alem biliyor ve üzerinde ittifak ediyor ki, altın suya düşse ıslanmaz, toprağa-çamura düşse paslanmaz.
Altın, her hal ve şartta ve her zaman ve zeminde altınlığını muhafaza eder, değerinden hiçbir şey kaybetmez.
Lise yıllarından hatırlıyorum, nerdeyse mezun olana kadar her sene, her sınıfta kompozisyon derslerinin değişmez konularından biri; "Söz gümüşse sükut altındır" ata sözünden anladıklarınızı yazınız idi.
Becerebildiğimiz kadar uzun uzun "altın-gümüş" mukayesesinden hareketle "sükutun" ne kadar değerli, kıymetli bir vasıf olduğunu yazmaya çalışarak yüksek notlar almayı hedeflerdik hep.
Şimdilerde, yeni yeni anlıyoruz ki, sükut, gerektiği zaman konuşmamak, hep altın mesabesinde diye sükutu tercih etmek hem bize hem de tüm İslam toplumlarına çok şeyler kaybettirmiş.
"Söz gümüşse sükut altındır" denilerek toplumlar susturulmuş, konuşması gerekenler dahi sürekli susmayı tercih etmiş ve her dönemde ayaklarının altındaki altınlarını haramilere kaptırmışlar.
Sahip olduğunuz altınlar, altın değerindeki çeşitli kaynaklar, çeşitli kurum ve kuruluşlar birileri tarafından pay edilirken, hatta talan edilirken hep susmayı tercih etmişiz.
Altın olduğuna inandırıldığımız 'sükut' vaziyetinde kaldığımız için nice altınlarımız, nice altın yıllarımız, nice altından daha kıymetli on yıllarımız ve gelecek nesillerin hakkı olan gerçekten altın kaynaklarımız heba edilmiş ve sadece seyretmişiz.
Peki, hayatımızın çok temel yanlışı olan bu durumdan kurtulmuş muyuz?
Ne gezer, aynı yanlış katlanarak, katmerleşerek devam ettiriliyor.
Meclisimize yasa teklifleri geliyor fakat konunun uzmanları "teklif bizim partiden" diyerek konuşmuyor, "söz gümüşse sükut altındır" vaziyetini tercih ediyor, hatta o kadar ki gözü kapalı 'evet' anlamında el kaldırıyor.
Aradan fazla zaman geçmeden anlaşılıyor ki yasalaşan teklif, milletin ve devletin temelini oyan bir düzenleme imiş.
Yani altın 'mangıra' dönüşüyor ve önümüze geliyor.
Bugünlerde Mecliste tartışılan "çoklu baro" meselesinin detaylarını bilen, yol açabilecek derin yaraları şimdiden tahmin edebilen nice değerli hukukçular var, hem iktidar partisinde hem de ortakları içinde.
Ama gel gör ki susmayı tercih ediyorlar.
Yaklaşık on yıl evvel, meşhur "İstanbul sözleşmesini" bir çay içimlik zaman diliminde Meclisten geçirenler, şimdi "okumadık, incelemedik, pişmanız" diyerek yaptıkları yanlışları itiraf ediyorlar.
Altın mangıra dönüştükten sonra bu pişmanlığın kaç para edeceğini sormak lazım bu arkadaşlara.
Belki bu önermenin tersi doğru olabilir; sükut gümüş ise söz, konuşmak, hakkını savunmak her zaman altın gibidir.
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024