Türkiye’nin suları mikroplastik tehlikeyle karşı karşıya
Türkiye'nin denizleri, gölleri ve nehirlerinde yoğun derecede mikroplastik bulunması denizin içinde yaşayan canlıları, suyu tüketen vatandaşları ve hayvanları etkileyerek ciddi sorunlara yol açabilir
28.11.2025 17:00:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Türkiye'de yapılan son akademik araştırmalar ve bilimsel derlemeler, denizler, göller ve nehir sedimanları ile su kolonlarında mikroplastik kirliliğinin yaygın ve giderek artan bir sorun olduğunu ortaya koyuyor. Bu kirlilik, sucul canlılar, ekosistem dengesi ve dolayısıyla balıkçılık‑su ürünleri ile insan sağlığı için ciddi riskler barındırıyor.
AKADEMİK ARAŞTIRMALAR NEYİ GÖSTERİYOR?
2025 yılında yayımlanan bir derleme çalışması, Marmara Bölgesi'ndeki farklı ekosistemlerde "deniz suyu, tatlı su, deniz sedimenti, tatlı su sedimenti ve toprak "mikroplastik varlığının yaygın olduğunu raporladı. Çalışma, mikroplastik dağılımı ve bileşimindeki benzerliklere dikkat çekiyor.
Aynı yıl yapılan bir yüksek lisans tez çalışması, bölgedeki 30 deniz istasyonu ve 12 nehir istasyonundan alınan sediman örneklerinde mikroplastik parçacıkları tespit etti. Özellikle sanayi ve tersane bölgelerine yakın kıyı sedimanlarında plastik kirliliği dikkat çekici durumda.
İçsular da tehlike dışında değil. 2025'te açıklanan bir araştırma, Türkiye'nin farklı bölgelerindeki yedi gölde hem su sütununda hem sedimanda mikroplastik tespiti yaptığını ortaya koydu. Bazı göllerde 1 litre suda ortalama 0,14–0,69 adet, sedimanda ise kilogram başına onlarca yüzlerce mikroplastik parçacık bulundu.
Karadeniz için yayımlanan kapsamlı bir makale ise, Türkiye kıyılarında mikroplastiklerin büyük kısmının "fiber / lif" formunda olduğunu; yaygın polimer tiplerinden birinin PET olduğunu; beyaz renkli parçacıkların öne çıktığını belirtiyor.
Genel olarak, mikroplastiklerin sucul ekosistemlerde ve gıda zincirinde önemli bir "görünmez kirletici" olduğu, plastik atıkların parçalanması, sediman birikimi ve su‑sediment etkileşimleriyle mikroplastik oluşumunun sürekli olduğu vurgulanıyor.
NEDEN BU DURUM KRİTİK
Araştırmalar, mikroplastiklerin yalnızca su kolonunda değil; sediman, kum ve çamur gibi dip bölgelerinde de biriktiğini gösteriyor. Bu durum, dip yaşamı, bentik organizmalar ve sediment‑besin zinciri açısından ciddi bir risk oluşturuyor.
Tatlı su gölleri ve nehirler de etkileniyor, yani kirlilik sadece denizlerle sınırlı değil. "Fiber / lif" plastiklerin kaynağı yalnızca plastik ambalaj değil; tek kullanımlık plastikler, tekstil lifleri, misina ve ağ gibi günlük kullanım unsurları da mikroplastik kirliliğine katkıda bulunuyor.
Mikroplastiklerin suda hem serbest hem de sedimanda yaygın bulunması, sucul ekosistemlerin genel sağlığını tehdit ediyor ve balıkçılık, su ürünleri tüketimi ile biyolojik çeşitlilik açısından uzun vadeli etkiler yaratıyor.
BİLİM İNSANLARININ UYARISI
2025'te yayımlanan çalışmalar, Türkiye'de mikroplastik kirliliğinin artık tekil bir vaka olmadığını, yaygın çevresel bir krize dönüştüğünü gösteriyor. Bilim insanları, şu önerilerde bulunuyor:
-Mikroplastik izleme ağının kurulması ve su kalitesi izlemlerinin artırılması
-Sediman su dinamiği analizleri ve plastik atık yönetiminin sıkılaştırılması
-Hem tatlı su hem deniz suyu hem de sediment bazında çok katmanlı araştırmalara ihtiyaç var.
BU DURUMDA NE YAPILMALI
Bu veriler, mikroplastik kirliliğinin artık münferit bir akademik konu olmaktan çıkıp Türkiye'nin tüm su kaynaklarını, denizlerini, göllerini ve kıyılarını kapsayan uzun vadeli bir çevresel ve halk sağlığı sorunu olduğunu ortaya koyuyor.
Deniz ürünleri tüketen vatandaşlar, balıkçılık ve su ürünleri sektörü ile su koruma ve çevre politikası hazırlayan devlet kurumları ve STK'lar, bu konuda hem izlemeyi artırmalı hem de önleyici tedbirleri hayata geçirmeli.
AKADEMİK ARAŞTIRMALAR NEYİ GÖSTERİYOR?
2025 yılında yayımlanan bir derleme çalışması, Marmara Bölgesi'ndeki farklı ekosistemlerde "deniz suyu, tatlı su, deniz sedimenti, tatlı su sedimenti ve toprak "mikroplastik varlığının yaygın olduğunu raporladı. Çalışma, mikroplastik dağılımı ve bileşimindeki benzerliklere dikkat çekiyor.
Aynı yıl yapılan bir yüksek lisans tez çalışması, bölgedeki 30 deniz istasyonu ve 12 nehir istasyonundan alınan sediman örneklerinde mikroplastik parçacıkları tespit etti. Özellikle sanayi ve tersane bölgelerine yakın kıyı sedimanlarında plastik kirliliği dikkat çekici durumda.
İçsular da tehlike dışında değil. 2025'te açıklanan bir araştırma, Türkiye'nin farklı bölgelerindeki yedi gölde hem su sütununda hem sedimanda mikroplastik tespiti yaptığını ortaya koydu. Bazı göllerde 1 litre suda ortalama 0,14–0,69 adet, sedimanda ise kilogram başına onlarca yüzlerce mikroplastik parçacık bulundu.
Karadeniz için yayımlanan kapsamlı bir makale ise, Türkiye kıyılarında mikroplastiklerin büyük kısmının "fiber / lif" formunda olduğunu; yaygın polimer tiplerinden birinin PET olduğunu; beyaz renkli parçacıkların öne çıktığını belirtiyor.
Genel olarak, mikroplastiklerin sucul ekosistemlerde ve gıda zincirinde önemli bir "görünmez kirletici" olduğu, plastik atıkların parçalanması, sediman birikimi ve su‑sediment etkileşimleriyle mikroplastik oluşumunun sürekli olduğu vurgulanıyor.
NEDEN BU DURUM KRİTİK
Araştırmalar, mikroplastiklerin yalnızca su kolonunda değil; sediman, kum ve çamur gibi dip bölgelerinde de biriktiğini gösteriyor. Bu durum, dip yaşamı, bentik organizmalar ve sediment‑besin zinciri açısından ciddi bir risk oluşturuyor.
Tatlı su gölleri ve nehirler de etkileniyor, yani kirlilik sadece denizlerle sınırlı değil. "Fiber / lif" plastiklerin kaynağı yalnızca plastik ambalaj değil; tek kullanımlık plastikler, tekstil lifleri, misina ve ağ gibi günlük kullanım unsurları da mikroplastik kirliliğine katkıda bulunuyor.
Mikroplastiklerin suda hem serbest hem de sedimanda yaygın bulunması, sucul ekosistemlerin genel sağlığını tehdit ediyor ve balıkçılık, su ürünleri tüketimi ile biyolojik çeşitlilik açısından uzun vadeli etkiler yaratıyor.
BİLİM İNSANLARININ UYARISI
2025'te yayımlanan çalışmalar, Türkiye'de mikroplastik kirliliğinin artık tekil bir vaka olmadığını, yaygın çevresel bir krize dönüştüğünü gösteriyor. Bilim insanları, şu önerilerde bulunuyor:
-Mikroplastik izleme ağının kurulması ve su kalitesi izlemlerinin artırılması
-Sediman su dinamiği analizleri ve plastik atık yönetiminin sıkılaştırılması
-Hem tatlı su hem deniz suyu hem de sediment bazında çok katmanlı araştırmalara ihtiyaç var.
BU DURUMDA NE YAPILMALI
Bu veriler, mikroplastik kirliliğinin artık münferit bir akademik konu olmaktan çıkıp Türkiye'nin tüm su kaynaklarını, denizlerini, göllerini ve kıyılarını kapsayan uzun vadeli bir çevresel ve halk sağlığı sorunu olduğunu ortaya koyuyor.
Deniz ürünleri tüketen vatandaşlar, balıkçılık ve su ürünleri sektörü ile su koruma ve çevre politikası hazırlayan devlet kurumları ve STK'lar, bu konuda hem izlemeyi artırmalı hem de önleyici tedbirleri hayata geçirmeli.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.

















































































