Îman sahibinin kalbi, "niçin ve neden oldu" gibi sözleri bilmez. Belki "şundan veya bundan oldu" gibi yersiz lafları da dile getirmez. Bildiği tek şey vardır, o da;"Baş üstüne, hoş geldi, sefalar getirdi!" diye karşılamaktır.* * *Nefis, tümüyle muhalefet safında durur. Durmadan niza çıkarır, daima karışıklık ister. Onun ıslahını dileyen, cihad ehli olsun. Tâ şerrinden emin oluncaya kadar. O nefis, şer içinde şerdir. Onunla cihad edersen emin olabilirsin. Neticede göreceksin ki, hayır için de hayır oluyor.Cihad devam ettiği müddetçe, onu her iyiliğe uyar bulursun. İbadetleri hoşlukla yapmaya koyulur. Ve bu uyarlık mükâfatı olarak şu ilâhî hitap ona gelir:"Ey mutmainne -sakin, Hakk'a uyar- nefis, Rabb'ine dön! O, senden razı; sen de O'ndan hoşnut olarak!" (el-Fecr, 89/27-29)Bu cihad sonunda, nefse itimat caiz olur. Çünkü şerli yönü ıslah olmuştur. Nefsi halkın eline bırakma! Ta ki, manevî pederi İbrahim'e (a.s) nispeti yerinde olsun.O ki, nefsi bir yana atmıştı. Ve herkesten ayrı tutmuştu. Şahsî hevesini söndürmüştü. Boşlukta uçuyordu. Bütün varlığı ile sakin di. Her şey onu ateşten korumaya geliyordu. Ama onun bunlara al dırış ettiği yoktu. Allah'tan başka kimseden talebi yoktu. "O'nun hâlimi bilmesi, bana yeter!" diyordu.Çünkü tam teslim olmuştu. Hakkıyla tevekkül etmiş, Rabb'ın zatına sığınmıştı. İşte bu sığınmadır ki;"Biz ateşe, 'İbrahim'e yakıcı olma, serin ve selâmet üzere ol!' dedik." (el-Enbiyâ, 21/69) mealinde gelen ilâhî fermanın inzaline sebep oldu. Sabırlı kullara, Allah'ın bu dünyada hesapsız yardımı olur. Âhirette ise sayısız nimetleri? Şu âyet-i kerime sözümüze şahittir:"Sabırlı kulların mükâfatı bol ve hesapsız verilir." (ez-Zümer, 39/10).Sabırlı kulların bu âlemde çektiği cefa, O'nun gözünden kaçmaz.Siz, bir an olsun O'nun uğruna sabır yolunu tutun; yıllarca ecrini alırsınız. Zaten ömür boyunca "Kahraman" lakabıyla gezen, onu, bir anlık cesaret sonunda almıştır."Allah sabırlı kişilerle olur." (el-Bakara, 2/153) Bu oluş, maddî bir terim değildir, manevîdir.Sabırlıyı Allah zafere ulaştırır, yardımını bol eder. Siz sabra devam ettikçe her an yardımcınız O olur. Yeter ki, O'na bağlanmayı ve O'nun varlığına sığınmayı bilesiniz. O'nunla sabredin, O'nunla ayık olun; gaflet uykusundan uyanın.Uyanmayı, ölüm anına bırakmayın; önceden uyanın. Biliniz ki, o anda uyanmanız sizi felâketin kucağından çeviremez. O'nun huzuruna varmadan uyanın. O'nun şedit emirlerini duymadan gözlerinizi açın. Sonra pişman olursunuz; ama ne çare ki, faydasız olur.* * *Kalplerinizi ıslâh etmeye çalışın. Çünkü onun salâh bulması, bütün varlığın salâha ermesi sayılır. Bu mevzuda, Peygamber (s.a.v) Efendimiz'in şu hadîs-i şerifini anlatmak yerinde olur:"Ayık olun, insanda bir et parçası vardır. O iyi olunca, bütün duygular güzelleşir. O fesada uğrarsa bütün duygular iyiliğini kaybeder. İşte o et parçası 'kalp'tir."
Fethû'r-Rabbanî, Abdülkâdir Geylanî