Dalgalar onları yoldan alamaz? Dağlar gibi dalgalar gelir; onları altına almak ister. Fakat Hakk'ın yardımı onları korur. Onlar da bunu bilir. Yine de yalvarmadan edemezler; her biri:- "Yâ Rabbi, beni mübarek bir menzile indir. Çünkü menzil sahiplerinin hayırlısı sensin?" (21/101)diyerek yalvarmaya başlar?Bu menzil ne olabilir ki?? Lika ve Hazret-i Hakk'a yakınlıktan başka? Ne var ki, her yerde olduğu gibi burada da istidadlar konuşur?Yalvarırlar? Yakarırlar? Ama:- "O kimseler ki, haklarında tarafımızdan iyilik fermanı çıkmıştır?" (21/101)Cümlesindeki manasından başka elde bir şey yoktur? O yolda kaybolan canları kim arar ki?? Kesilen başları kim sorabilir ki?? Yalnız, kurtulması mukadder olanlar kurtulur? Çünkü ezelî istidad öyle gelmiştir?Deniz kabarsın; dalgalar, o aşk yolcularını içine alsın isterse? Hak ezelde kurtulmasını dilemişse; bir an içinde onları:- "Cudi?" (11/44)dağına salimen indirir?Artık onlara Rahman'ın cezbelerinden bir cezbe gelmiştir? Ellerinden tutmuş:- "Doğruluk makamı?" (54/55)tabir edilen yere çekmiştir?Bu makam, ezeli istidada göre lütuf ve ihsanların yağdığı bir makamdır?Makam bir değil bir çoktur. Her makamı aşıp öbürüne geçmek için arada; şahsa göre değişen bir veya birkaç durak olur? Aslında tek olarak bilinen ama aşılması oldukça zor bir durak var ki, o hepsinin uğrayacağı bir duraktır? Işte o durak:- "Ben sizin Rabb'iniz değil miyim??" (7/172).meâlindeki cümlede gizlidir? Bu durağı aşanın artık yolu, vuslat âlemine doğru uzar? Buraya kadar gelebilen istidadlı olsa gerek? Bunu o yolcular da anlar; neşe ve huzur içinde mest olurlar? Hayran olurlar?Sonra onlara ilahî nimet sofraları serilir. O sofralardan bol bol nasib alırlar? Çünkü o nimetler:- "O kimselerdir ki; onlar ihsan ettiler? Sonra bunlar için HÜSNÂ ve ZIYÂDE'si vardır." (10/26).Âyet-i kerimesi ile tarif edilmektedir? Burada HÜSNÂ'yı tümden nimetler; ZIYÂDE'yi ise, likâ-i ilahi olarak anlatabiliriz?Hakk'a vasıl olmak isteyen herkes, bahsi geçen dalgalı ve engin denizleri aşmak zorundadır. Onları aşıp, Hakk'a varmak için, bu yolda insana tek şey lazımdır: AŞK? Bu olduktan sonra korkma? Her denizi, deryayı aşarsın? Ummanlar önünde bir hendek kadar ufalır? Dağlar ve ovalar sana bir adımlık yol olur?Her yolcuyu bu yolda AŞK yürütür? AŞK bu yolda Hak erlerine bir ateş? Bu ateş, onların herdem içini yakar kavurur?Yansın? Yanana su mu esirgenir; hastaya tabib mi gelmez ki? Hele bir de; yanan, Hak âşıkının kalbi, hasta olan da onun gönlü olursa? Işte böyle olanların içi yandıkça, aşk şarabı imdatlarına yetişir? Aşk şarabından başka onların ateşini ne söndürebilirdi ki, zaten?Onlara aşk şarabı getiren kadehin adı, KURBIYYET'tir (yakınlıktır)? VISAL (kavuşma) camıdır?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.