Âlemlerin Efendisi'ni her halükarda himaye eden Hz. Ebu Talib'in (r.a.) 80 yaşındayken Bi'set'in 10. yılında vefat etmesiyle Kureyş müşriklerinin başta Resulüllah'a (s.a.a.) olmak üzere Müslümanlara yönelen küfrü zembereğinden boşalmış yay gibi şiddetlenmişti.
Çok sevdiği amcasını kaybeden Resulüllah, "Allah'a andolsun amcama öyle bir şefaatte bulunacağım ki, ins ve cin topluluğu şaşıracaktır" diye haykırıyordu.
O yılın Resulüllah (s.a.a.) için 'hüzün yılı' olmasına neden olan bir başka acı ise Hz. Ebu Talib'in vefatından 35 gün sonra gerçekleşen Hz. Hatice'nin de dar-u bekaya göçmesi olmuştu.
Resulüllah'a yönelen küfrün şiddeti önce Müslümanlara baskı ve işkencelerin artması olarak tezahür etti.
Hz. Ebu Talib'in vefatının üzerinden 3 çetin yıl geçmişti.
Müslümanlara akıllara durgunluk veren işkenceleri reva gören Kureyşli müşriklerin ileri gelenleri, fitne ve fesat meclisi Dar'ün Nüdve'de toplanıp âlemlere rahmet olarak gönderilmiş Peygamberden kurtulmanın planlarını yapıyorlardı.
Toplantıda müşriklerden biri ortaya atılarak;
- 'Muhammed'in özgürlüğünü kısıtlamalıyız. O'nu ya öldürmeliyiz, ya hapse atmalıyız ve yahut da sürgüne göndermeliyiz. İstediği yere çekip gitsin ki şerrinden kurtulalım' dedi.
Herkes Resulüllah'ın (s.a.a.) akrabalarının tepkisinden endişe ediyordu. Bu korku yüzünden ne yapacaklarına bir türlü karar veremiyorlardı.
Tam bu noktada orada bulunan hiçbir müşrikin tanımadığı Necdli olduğunu söyleyen yaşlı bir adam oradakilerin hangi amaçla toplandıklarını da bildiğini ortaya koyarak, "Kureyş'in toplandığı konu hakkında benim de bir görüşüm var" dedi ve izin alıp içeri girdi.
Ne yapacaklarını bilmeden her kafadan bir sesin çıktığı müşrikler topluluğu bu yaşlı adama dikkat kesildiler.
Adam söze başladı ve;
- 'Bir adam gönderip Muhammed'i (s.a.a.) öldürürseniz Beni Haşim kabilesi Muhammed'in intikamını mutlaka alır. Öldürüleceğini kesin bilen biri böyle bir işe girişmez' dedi.
'Doğru' diyerek baş sallayan müşrikler;
- 'O halde Muhammed'i (s.a.a.) hapsedelim' dediler.
'Bu da olmaz' diyen yaşlı adam şunları söyledi:
- Bu da uygun değil, çünkü Beni Haşim kabilesindekiler, kendilerinden birinin hapsedilmesine dayanamazlar. Hac mevsiminde bir araya toplandıklarında Muhammed'i hapisten kurtarırlar.
Müşrikler, 'Muhammed'i (s.a.a.) sürgüne gönderelim' deyince yine yaşlı adam 'bu hepsinden daha tehlikelidir' diyerek kendinden emin bir şekilde şunları söyledi:
- Muhammed (s.a.a.) hoş simalı ve hoş konuşan biridir. O, şimdi bu şehirde sizin akrabalarınızı tek başına ikna etmektedir. Eğer başka bir yere gönderirseniz Arap kabileleri arasında binlerce kişiyi tarafına çekip, sonra sizin karşınıza çok daha güçlü bir şekilde dikilecektir. O'nu her kabileden bir kişi seçerek öldürebilirsiniz. Böylece Beni Haşim kabilesi de kan davası güdemez.
Yaşlı adamın söyledikleri müşriklerin de aklına yatmıştı.
Plana göre Beni Haşim kabilesinden de bir kişi 40 kişilik suikast ekibine dahil edilecek ve böylece Resulüllah öldürüldükten sonra Beni Haşim bir şey iddia ederse, 'sizin kabilenizin de bu işte parmağı var' diyeceklerdi.
Hapse atmak ve sürgüne göndermeyi düşünen müşrikleri Resulüllah'ı öldürmeye ikna eden ismi meçhul bu adam, tarih kitaplarında "Necdli yaşlı" diye yazılıdır. Daha sonra Hz. Peygamber bu adamın insan kılığına girmiş şeytan olduğu bildirilmiştir.
Gözünü kan bürümüş katiller sürüsü toplu halde saldırıp hançerle Peygamberi öldürecekler ve 'kim öldürdü' diye sorulduğu zaman, 'herkes elindeki hançerle Muhammed'e bir darbe vurdu' diyeceklerdi. Özellikle kılıç kullanmayacaklardı. Çünkü kılıçla öldürdükleri takdirde 'Muhammed'i bir kişi öldürdü' denilmesinden korkuyorlardı.
Plan uygulamaya kondu.
Arap adetlerinde bir adamı evinde yatarken öldürmek çok kötü karşılanır, bunu yapanlar ayıplanırdı. Bundan dolayı müşrikler Resulüllah'ı sabah vakti öldürmek üzere geceden toplandı ve Peygamberin evini kuşatma altına aldılar.
Cenab-ı Hakk (c.c.) Habibi'ni bu komplodan haberdar etmişti ve Mekke'den hicret etmesini emir buyurmuştu.
Bu ilahi buyruk üzerine Resulüllah, Hz. Ali'yi çağırarak şunları söyledi:
- Kureyş müşrikleri, beni öldürme kararı aldılar. Bu yüzden Allah Mekke'yi terk etmemi emretti. Bu gece benim yatağımda yat ve yeşil Hazremi örtümü üzerine ört. Böylece onlar evde olduğumu zanneder ve beni takip etmezler.
Biraz sonra Resulüllah'ın (s.a.a.) yatağına ölümü göze alarak yatacak olan Hz. Ali kendini hiç düşünmüyordu. Tek endişesi Resulüllah'ın başına yolda bir şey gelme ihtimaliydi.
Bu yüzden Hz. Ali Resulüllah'a (s.a.a.) şu soruyu sordu:
- Ya Resulüllah! Kendimi sana feda edersem sen kurtulacak mısın?
Resulüllah, "Evet Rabbim bunu vaad etti" buyurunca Hz. Ali'nin endişesi yok oldu.
'Kardeşim' dediği Hz. Ali'yi eli hançerli müşriklerin kuşatması altındaki hanesinde yalnız bırakmak Resulüllah için de büyük bir imtihandı.
Ama yegâne sığınakları olan Cenab-ı Hakk'ın (c.c.) emri buydu. Yarın devam edecek...
Çok sevdiği amcasını kaybeden Resulüllah, "Allah'a andolsun amcama öyle bir şefaatte bulunacağım ki, ins ve cin topluluğu şaşıracaktır" diye haykırıyordu.
O yılın Resulüllah (s.a.a.) için 'hüzün yılı' olmasına neden olan bir başka acı ise Hz. Ebu Talib'in vefatından 35 gün sonra gerçekleşen Hz. Hatice'nin de dar-u bekaya göçmesi olmuştu.
Resulüllah'a yönelen küfrün şiddeti önce Müslümanlara baskı ve işkencelerin artması olarak tezahür etti.
Hz. Ebu Talib'in vefatının üzerinden 3 çetin yıl geçmişti.
Müslümanlara akıllara durgunluk veren işkenceleri reva gören Kureyşli müşriklerin ileri gelenleri, fitne ve fesat meclisi Dar'ün Nüdve'de toplanıp âlemlere rahmet olarak gönderilmiş Peygamberden kurtulmanın planlarını yapıyorlardı.
Toplantıda müşriklerden biri ortaya atılarak;
- 'Muhammed'in özgürlüğünü kısıtlamalıyız. O'nu ya öldürmeliyiz, ya hapse atmalıyız ve yahut da sürgüne göndermeliyiz. İstediği yere çekip gitsin ki şerrinden kurtulalım' dedi.
Herkes Resulüllah'ın (s.a.a.) akrabalarının tepkisinden endişe ediyordu. Bu korku yüzünden ne yapacaklarına bir türlü karar veremiyorlardı.
Tam bu noktada orada bulunan hiçbir müşrikin tanımadığı Necdli olduğunu söyleyen yaşlı bir adam oradakilerin hangi amaçla toplandıklarını da bildiğini ortaya koyarak, "Kureyş'in toplandığı konu hakkında benim de bir görüşüm var" dedi ve izin alıp içeri girdi.
Ne yapacaklarını bilmeden her kafadan bir sesin çıktığı müşrikler topluluğu bu yaşlı adama dikkat kesildiler.
Adam söze başladı ve;
- 'Bir adam gönderip Muhammed'i (s.a.a.) öldürürseniz Beni Haşim kabilesi Muhammed'in intikamını mutlaka alır. Öldürüleceğini kesin bilen biri böyle bir işe girişmez' dedi.
'Doğru' diyerek baş sallayan müşrikler;
- 'O halde Muhammed'i (s.a.a.) hapsedelim' dediler.
'Bu da olmaz' diyen yaşlı adam şunları söyledi:
- Bu da uygun değil, çünkü Beni Haşim kabilesindekiler, kendilerinden birinin hapsedilmesine dayanamazlar. Hac mevsiminde bir araya toplandıklarında Muhammed'i hapisten kurtarırlar.
Müşrikler, 'Muhammed'i (s.a.a.) sürgüne gönderelim' deyince yine yaşlı adam 'bu hepsinden daha tehlikelidir' diyerek kendinden emin bir şekilde şunları söyledi:
- Muhammed (s.a.a.) hoş simalı ve hoş konuşan biridir. O, şimdi bu şehirde sizin akrabalarınızı tek başına ikna etmektedir. Eğer başka bir yere gönderirseniz Arap kabileleri arasında binlerce kişiyi tarafına çekip, sonra sizin karşınıza çok daha güçlü bir şekilde dikilecektir. O'nu her kabileden bir kişi seçerek öldürebilirsiniz. Böylece Beni Haşim kabilesi de kan davası güdemez.
Yaşlı adamın söyledikleri müşriklerin de aklına yatmıştı.
Plana göre Beni Haşim kabilesinden de bir kişi 40 kişilik suikast ekibine dahil edilecek ve böylece Resulüllah öldürüldükten sonra Beni Haşim bir şey iddia ederse, 'sizin kabilenizin de bu işte parmağı var' diyeceklerdi.
Hapse atmak ve sürgüne göndermeyi düşünen müşrikleri Resulüllah'ı öldürmeye ikna eden ismi meçhul bu adam, tarih kitaplarında "Necdli yaşlı" diye yazılıdır. Daha sonra Hz. Peygamber bu adamın insan kılığına girmiş şeytan olduğu bildirilmiştir.
Gözünü kan bürümüş katiller sürüsü toplu halde saldırıp hançerle Peygamberi öldürecekler ve 'kim öldürdü' diye sorulduğu zaman, 'herkes elindeki hançerle Muhammed'e bir darbe vurdu' diyeceklerdi. Özellikle kılıç kullanmayacaklardı. Çünkü kılıçla öldürdükleri takdirde 'Muhammed'i bir kişi öldürdü' denilmesinden korkuyorlardı.
Plan uygulamaya kondu.
Arap adetlerinde bir adamı evinde yatarken öldürmek çok kötü karşılanır, bunu yapanlar ayıplanırdı. Bundan dolayı müşrikler Resulüllah'ı sabah vakti öldürmek üzere geceden toplandı ve Peygamberin evini kuşatma altına aldılar.
Cenab-ı Hakk (c.c.) Habibi'ni bu komplodan haberdar etmişti ve Mekke'den hicret etmesini emir buyurmuştu.
Bu ilahi buyruk üzerine Resulüllah, Hz. Ali'yi çağırarak şunları söyledi:
- Kureyş müşrikleri, beni öldürme kararı aldılar. Bu yüzden Allah Mekke'yi terk etmemi emretti. Bu gece benim yatağımda yat ve yeşil Hazremi örtümü üzerine ört. Böylece onlar evde olduğumu zanneder ve beni takip etmezler.
Biraz sonra Resulüllah'ın (s.a.a.) yatağına ölümü göze alarak yatacak olan Hz. Ali kendini hiç düşünmüyordu. Tek endişesi Resulüllah'ın başına yolda bir şey gelme ihtimaliydi.
Bu yüzden Hz. Ali Resulüllah'a (s.a.a.) şu soruyu sordu:
- Ya Resulüllah! Kendimi sana feda edersem sen kurtulacak mısın?
Resulüllah, "Evet Rabbim bunu vaad etti" buyurunca Hz. Ali'nin endişesi yok oldu.
'Kardeşim' dediği Hz. Ali'yi eli hançerli müşriklerin kuşatması altındaki hanesinde yalnız bırakmak Resulüllah için de büyük bir imtihandı.
Ama yegâne sığınakları olan Cenab-ı Hakk'ın (c.c.) emri buydu. Yarın devam edecek...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024