Tuhaf bir başlık ama, böyle giderse uzak bir ihtimal olmayabilir.Ne yiyip ne içtiğimiz belli değil.İsimleri,Markaları, hatta son kullanım tarihleri belli de neyi ihtiva ettikleri meçhul.Bir yandan zehir soluyup bir yandan zehir yutuyoruz.Hep Rusya'dan Karadeniz'e postalanan radyasyonu konuşuruz da Irak'tan Türkiye'ye savaş sebebiyle kaç ton radyoaktif maddenin geldiğini düşünmek bile istemeyiz.Ne demek?Şu demek.Beş yıldır Irak bombalanıyor.Ne içerdiğini tam olarak bilmesek de Irak'a atılan bu bombaların insan sağlığı açısından zararlı unsurlar içerdiğini tahmin etmek zor değil.Peki Irak'tan mesela İstanbul'a kaç saate ulaşır radyoaktif duman?Rüzgarın etkisiyle kısa bir zamanda ulaşır.Önceleri Karadeniz'de bolca görülen kanser illeti ülkenin tamamını kuşatmış durumda.Kimsede ses yok.ABD ile olan dostluk zedelenmesin diye mi bu sessizlik.Ne de olsa Rusya eski bir ateist ülke.Ateizme karşı ABD'nin yanında olmak kaç yıllık sevda.ABD'yi mesken eden zevat işi biliyor.Diş sağlığı değil asıl mesele.Hatta şöyle bir iddiayı bile yakında duyabilirsiniz.Amerika Birleşik Devletleri'nin kısaltılmış hali ABD.Ne demek ABD?Arapça kul demek.Yani ABD kul bir ülke.Kul ABD'ye kul, yani abd olmak ne büyük şeref(!)ABD'ın merkezinde yılardır ikamet etmenin başka ne ile izahı olabilir?Ne önemi var öldürülen iki milyon Iraklının?Mühim mi tecavüze uğramış on binlerce Iraklı Müslüman kadının onuru?Yanılıyor isem beni bağışlayın ama savaş aynı zamanda korkunç bir kirliliktir.Yavaş yavaş ortaya çıkar, yılları alır.Soluduğumuzun yanında ya yediklerimiz.Bakın nasıl bir e-posta ulaştı dostlardan. İçimizdeki TehlikePrens Charles'in Türkiye ziyaretini herkes başka bir açıdan değerlendirdi. Kimi için cami ziyaretleri, kimi için Mevlana hayranlığı, benim için ise ayrılırken uçağına doldurduğu kasalar dolusu sebze önemliydi.Koca Prens Türkiye'nin domatesine muhtaç değildi herhalde. Öyleyse bir anlamı olmalıydı bu kasaların. Evet, Prens yanılmıyorsam Kaz Dağı'nda kendisi için yetiştirilen organik sebzeleri ülkesine götürüyordu. Meğer o civarda yaşayan birkaç aile sürekli kraliyet ailesinin sebzesini yetiştiriyormuş ve kraliyet ailesi sadece bu sebzeleri kullanıyormuş. Tarım ve Köy işleri Bakanlığı'nda 115 bin kişi çalışıyor. 70 tane üniversitemiz, 30 tane ziraat fakültemiz, 50 tane tarım araştırma enstitümüz, 10 bin işsiz ziraat mühendisimiz var. Buna rağmen Türkiye tohumda tamamen dışa bağıımlı.Tek kelimeyle tohumun patronu ise İsrail.Domuz geni yerleştirilmiş domates, AIDS mikrobu bulaştırılmış kavun haberleri biraz spekülatör olabilir ama İsrail tohumu olayının kesinlikle öbür madalyon tarafı da var.İsrailli araştırmacıların, genleriyle oynayarak, gül ile limon kokulu domates yetiştirdiğini Şalom Gazetesi'nin internet sayfasından okumuştum.İstediğiniz şekle sahip domatesleri bile bulabilirsiniz; çekirdeksiz, kalp şeklinde, salatalık şeklinde, dilimli... Yani genlerle oynama meselesi yüzde yüz doğru.Gelelim başka doğrulara. Bu tohumların bir ekimlik olduğunu bilmeyen yok. Yani İsrail'den bir defa tohum almakla kurtulamıyorsunuz. Bir gram tohumun fiyatı her dönemde bir gram altına denk oldu.Üstelik İsrail tohumunu toprağa bir ektin mi artık isteseniz de yerli tohuma dönemiyorsunuz.Genetik tohum o toprağa da zarar veriyor. Artık hep bu genetik tohumu kullanmak zorundasınız.50-70 yıl sonra ise toprak kanserojen maddelerle dolduğu için artık tamamen kullanılmaz hale geliyor. Buna en güzel örnek Türkiye'nin patates deposu olan Niğde ve Nevşehir bölgelerinde yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye rastlandığı için artık patates ekimine izin verilmemesidir. Yani İsrail tohumu tek başına satmıyor. Tohum alana hastalığı bedava... Tohumların içine hastalık yerleştiren İsrail bu sayede zirai ilaç satımını da garanti altına almış oluyor. Bütün bu acı tabloya rağmen Türkiye'de yabancıların menfaatine çalışan bir patent sistemi işletiliyor. Ne korkunç. Köylü kendi bahçesinde tohum bırakamayacak. Yoksa uluslararası mahkemede yargılanacak!Şu anda dünyada İsrail tohumu kullanma yasası çıkartan ilk ülke işgal altındaki Irak'tır. İkincisi de biz olacağız. Ey vatandaş aklını başına devşir. Sor soruştur, boş durma.Diye bitiyor e-posta.Bu sıcak yaz gününde canınızı sıktıysa okumayın.Okuyup da boşuna terlemeyin.Böyle giderse yakında tırlarsınız zaten.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024