Bu felaket tellallığı falan değil, yaşananları doğru tercüme etmek. Herkesin ağzını da torba değil ki büzelim. "Türkiye'deki enflasyon talepten kaynaklanan değil, maliyetlerin artışından kaynaklanan enflasyondur" cümlesini Türk Halkı ilk kez Prof. Dr. Haydar Baş'tan duymuştu. Maliyetler artarken satış fiyatının artmaması veya düşmesinin, enflasyonun düşmesi anlamına gelmesi olarak yorumlanmasının büyük bir hata olduğunu yine ilk kez O'ndan duyduk. Daha sonra IMF yetkililerinin bu konuda yaptığı itirafları ekonomideki gelişmeleri takip edenler hatırlayacaktır.Mayıs ayı boyunca, ekonomimizin kırılganlığının ne kadar yüksek olduğunu izleme şansı bulduk. Bunu, iktidarın iddia ettiği gibi geçici, bu modelle baş edilebilir bir türbülans diye geçiştirmenin aksine gelecek büyük depremin ilk öncü şoku şeklinde değerlendirmek halkımıza karşı sorumlu olduğumuz uyarı vazifemizin bir gereğidir.Merakla beklenen, haziran ayına ait enflasyon rakamları TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) tarafından açıklandı. Haziran'da TÜFE'de gerçekleşen artış 0.34, ÜFE'de gerçekleşen artış ise 4.02 olarak açıklandı. Döviz ve faizlerdeki artışın nelere yol açacağını merak ediyordunuz değil mi? Hah işte, artık merak etmeyin. TÜFE'deki 0.34, ÜFE'deki 4.02'lik artış oranları, çok uzun bir zamandır, aradaki farkın böylesine belirgin olmaması sebebiyle ( yaklaşık 8 katı) sürekli göz ardı edilmesi yüzünden, bize il kez bu farkın niçin deflasyonun çerçeveli fotoğrafı olduğunu tartışma fırsatını verdi. Önceleri damlaya damlaya göl olmasına alışmışken bir seferde denizi görmek herkesi şaşırttı.Öncelikle kurdaki ve faizlerdeki artışın, ihracatı da gerçekleştiren kesim olan üretici kesimin belini bir ayda % 4 ( ben bu rakamın çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Dövizde açık pozisyonu bulunmayan üretici firmalar için bile bu oran en az faizdeki artış kadar olmalıdır.) büktüğünün altını çizelim. Hal böyleyken, "öp başına geleni" geleneğiyle bu maliyetin tüketiciye yansıtılmasını yükün devredilmesini beklersiniz. Ne gezer, talep gücü cebinden vergi, kredi kartı, esnaf kredisi vs. ile çalınan tüketici kesim eski fiyatlarla bile alış veriş yapamazken yeni fiyatların onları nasıl bir alamama, firmaları da satamama sorunuyla karşı karşıya bırakacağını tahmin edersiniz. Maliyetiniz artıyor ama halkın alım gücü olmadığından fiyata yansıtamıyorsunuz.İşte bunun adı deflasyondur.
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007