Fitnenin kol gezdiği şu günlerde tahribat son sürat devam etmekte. Süleyman Ateş, gazetedeki köşesinde kendince oluşturduğu mantık sayesinde... U.KEPEKÇİ'nin yazısı...
DİN HARAMİLERİNİ TANIYALIMFitnenin kol gezdiği şu günlerde toplumun hemen her kesiminde tahribat son sürat devam etmektedir.Meydana gelen tahribat sayesinde de "dini ve milli bütünlüğümüz tehdit altındadır." Bir zamanlar diyanet işleri başkanlığı yapmış olan Süleyman Ateş, gazetedeki köşesinde kendince oluşturduğu mantık sayesinde, adeta Kur'an'ın mantığına ve ruhuna aykırı ifadeler kullanmıştır. Süleyman Ateş, sorulan bir soruya verdiği cevapta, diyalogcuların sıkça çarpıttıkları ayet olan, "Bakara 62 ve Maide 69"dan medet umarak kendi çarpık görüşüne sözümona delil getirmiştir.
"Siz dünyanın neresinde ve hangi din ortamında doğarsanız doğunuz, Allah'a ve ahirete inanır da bulunduğunuz dinin kurallarına göre Allah'a ibadet eder, güzel ahlak sahibi olursanız, Kur'an'a göre cennete gidersiniz. Allah cenneti herhangi bir dinin veya ırkın tekeline vermemiştir. Cennet vizesi almanın üç temel şartı vardır: Allah'a inanmak, ahirete inanmak ve salih amel, yani güzel ahlak sahibi olmak (Bakara 62, Maide 69). Siz cennet tekelcilerinin sözlerine bakmayınız"(Vatan/29.3.2006).
Sayın Ateş'in düştüğü durumun vahametini izah etmek için, tefsirlerden Bakara 62. ayete yapılan yorumlardan bazılarını aktaralım.Fizilal'il Kuran:"Okumuş olduğumuz bu ayet bize şunu anlatıyor: Sözü geçen bu zümreler içinde Allah'a ve ahiret gününe inanarak salih ameller işleyen herkes Allah katında hak ettiği mükâfata kavuşacaktır. Böyleleri için ne korku ve ne de hüzün ve keder kesinlikle söz konusu olmayacaktır. Önemli olan inanç sisteminin özüdür; bu konuda hiçbir ırk ve millet taassubu geçerli değildir. Elbette ki bu kural, Peygamber Efendimizin (salât ve selâm üzerine olsun) peygamberliği öncesi için geçerlidir. Yoksa Peygamberimizin gelişi ile iman mükemmel ve en son şeklini almıştır." Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu'l-Gayb: "Sonra Hak Teâlâ, ayette geçen dört fırka hakkında, bütün dalâlette olanlar dalâletlerinden vazgeçip hak dini tasdik ettikleri zaman, Allah'ın onların imanlarını ve taatlarını kabul edeceğini ve onları huzurundan kovmayacağını bilsinler diye, Allah'a iman ettikleri takdirde âhirette onlara mükâfat vereceğini açıklamıştır. Bil ki "Allah'a iman etme" ifadesine, Allah'ın vacip kıldığı şeylere, yani, peygamberlerine iman; âhiret gününe iman etmek ifadesine de âhiretle ilgili bütün hükümler girer. Allah'a ve âhiret gününe iman, sevap ve ikâbı gerektirecek mükellefiyet ve âhiret halleri hakkında, dini ilgilendiren her şeyi kendinde toplamaktadır."
Ayetin manasından "eskiden hangi dine mensup olursanız olun eğer son din İslam'a dönerseniz kurtuluşa erersiniz" hükmü bütün müfessirler tarafından ittifakla kabul edilmiştir. Ayetin gayet açık olan manasına rağmen, Sayın Ateş, Bakara 62. ve Maide 69. ayetlerini Kur'an'ın mantığının dışına çıkarmak için gayret göstermiştir. Gelelim Sayın Ateş'in İslam dışındaki din mensuplarını cennete sokma gayretlerine delil teşkil gösterip çarpıtmaya çalıştığı Maide 69. Ayete; "Muhakkak ki inananlar, Yahudiler, Sabiiler ve Hıristiyanlardan kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve güzel amel işlerse, onlar için bir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır." Bu ayet hakkında hemen bütün müfessirlerin görüşü aynıdır. Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirinden aktaralım:
"Şunda şüphe yoktur ki bütün iman edenler, yani münafıklar da dâhil olmak üzere görünüşte iman etmiş olan, Müslüman adını taşıyanlar, Yahudi olanlar, aynı şekilde sâbiîler (yıldızlara tapanlar) hıristiyanlar, bütün bunlardan, her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman edip imanının gereğine yaraşır güzel işler yaparsa, bunlara ne bir korku vardır, ne de bunlar üzülürler.
Görülüyor ki bir benzeri Bakara sûresinde geçen bu âyette önce iman edenler ve yahudiler, hıristiyanlar, sâbiîler diye dört sınıf zikredilmiş ve bu şekilde yahudiler, hıristiyanlar, sâbiîler, müminlere karşılık ve şu halde müminden başka olarak gösterilmiş ve sonra Allah'a ve ahirete iman edip güzel amel yapanların korku ve hüzünden kesin olarak âzâde olacakları da müjdelenmiştir. Bundan ise bu vaad ve müjdenin bu dört sınıftan ancak müminlere mahsus olduğu ve yahudiler, hıristiyanlar, sâbiîler bu üçünün bu müjdeden hariç bulundukları ve bununla beraber bunlar da iman ederlerse müminler sınıfına dâhil olup aynı vaad ve müjdeye nail olacakları ve şu halde bunların da ümitsiz olmayıp hemen tövbekâr olarak iman ve güzel amel yapmaya girişmelerinin lüzumu anlaşılacağı açıktır. Zira "mümin ve mümin olmayan her kim mümin ise bahtiyardır" denilince bu bahtiyarlık mümine tahsis edilmiş ve mümin olmayan istisna edilmiş olur. Ve "mümin ve mümin olmayan her kim mümin olursa bahtiyar olur" denildiği zaman da mümin olmayana iman teklif edilmiş ve bu şart ile ona da bahtiyarlık vaadolunmuş olur. İşte bu ayetin gayet açık ve aşikâr olan manası ve sevk edildiği yönü (mâ sîka lehi) budur. Ve bunun içindir ki, yukarda olduğu gibi, bundan sonraki ayetlerde de bu üç sınıfın küfürleri ve iman kabiliyetleri açıklanmıştır."
Sayın Ateş, Maide suresi 69. ayeti, sonradan gelen 70-73 ayetlerden bağımsızmış gibi ele alıp "cımbızla çeker gibi" kullanmakla, anlaşılmayı muğlâk bırakmış, sanki diğer dinlerde hakmış gibi mana çıkarmaya çalışmıştır. "Andolsun ki; İsrailoğullarından ahd almış ve onlara peygamberler göndermişizdir. Ne zaman bir peygamber, onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir şeyle gelmişse; bir kısmını yalanlamışlar, bir kısmını da öldürmüşlerdi.""Bir fitne olmayacağını sandılar da körleştiler, sağırlaştılar. Sonra Allah kendilerine tevbe nasip etti. Sonra yine içlerinden birçoğu, körleştiler ve sağırlaştılar. Allah, işlediklerini hakkıyla görücüdür.""Meryem oğlu Mesih; gerçekten Allah'ın kendisidir, diyenler andolsun ki; kâfir olmuşlardır. Hâlbuki Mesih demiştir ki: Ey İsrailoğulları; benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Zira her kim ki, Allah'a şirk koşarsa; muhakkak Allah, ona cenneti haram eder ve onun varacağı yer, ateştir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.""Allah, gerçekten üçün üçüncüsüdür, diyenler andolsun ki; kâfir olmuşlardır. Hâlbuki hiç bir tanrı yoktur, ancak bir tek tanrı vardır. Söylediklerinden vazgeçmezlerse; onlardan kâfir olanlara acıklı bir azab dokunacaktır."(Maide 70-73).Sayın Ateş yukarıda geçen ifadesiyle "bulunduğu dinin kurallarına göre yaşayanın cennetlik olacağını dile getirmekle ehli Kur'an, ehli Sünnet ve vicdan sahibi hiçbir kimsenin yapmadığı tespiti yapmakla Kur'an'ın bu konuda da hükümlerini hiçe saymıştır.
Al-i İmran 19. Ayette "Şüphesiz ki Allah katında, yegâne Hak din, İslam'dır."Al-i İmran 85. Ayette "Her kim İslam'dan başka bir din ararsa, o din, ondan kabul olunmaz. Ahirette ise o, hüsrana uğrayanlardandır."
Kur'an, Allah katında makbul olan tek din "İslam'dan" bahsederken siz hala "Allah'a ve ahirete inanır da bulunduğunuz dinin kurallarına göre Allah'a ibadet eder, güzel ahlak sahibi olursanız, Kur'an'a göre cennete gidersiniz" ifadesini kullanıp, sonra da doğru mantık sahiplerine "cennet tekelcileri" yaftasını yakıştırırken" biz de Sayın Ateşe sormadan geçemiyoruz: "siz de yeni bir din mi ihdas etmeye soyundunuz?"Yüce Allah'ın Kur'an'daki muradını, ümmi olan sade bir Müslüman, inanınki Sayın Ateş'ten daha mükemmel anlamakta ve yaşamaktadır. O, hariçten gazel okumakla aslında gönlünün derinliğinde saklı olan niyetlerini açığa çıkarmaktadır. Aziz milletimiz onları gayet iyi tanımaya başlamıştır. Din haramilerinin gerçek çehreleri netleşmektedir. İzlemeye devam edin!
U?UR KEPEKÇİ / ugurkepekci@yenimesaj.com.tr
DİN HARAMİLERİNİ TANIYALIMFitnenin kol gezdiği şu günlerde toplumun hemen her kesiminde tahribat son sürat devam etmektedir.Meydana gelen tahribat sayesinde de "dini ve milli bütünlüğümüz tehdit altındadır." Bir zamanlar diyanet işleri başkanlığı yapmış olan Süleyman Ateş, gazetedeki köşesinde kendince oluşturduğu mantık sayesinde, adeta Kur'an'ın mantığına ve ruhuna aykırı ifadeler kullanmıştır. Süleyman Ateş, sorulan bir soruya verdiği cevapta, diyalogcuların sıkça çarpıttıkları ayet olan, "Bakara 62 ve Maide 69"dan medet umarak kendi çarpık görüşüne sözümona delil getirmiştir.
"Siz dünyanın neresinde ve hangi din ortamında doğarsanız doğunuz, Allah'a ve ahirete inanır da bulunduğunuz dinin kurallarına göre Allah'a ibadet eder, güzel ahlak sahibi olursanız, Kur'an'a göre cennete gidersiniz. Allah cenneti herhangi bir dinin veya ırkın tekeline vermemiştir. Cennet vizesi almanın üç temel şartı vardır: Allah'a inanmak, ahirete inanmak ve salih amel, yani güzel ahlak sahibi olmak (Bakara 62, Maide 69). Siz cennet tekelcilerinin sözlerine bakmayınız"(Vatan/29.3.2006).
Sayın Ateş'in düştüğü durumun vahametini izah etmek için, tefsirlerden Bakara 62. ayete yapılan yorumlardan bazılarını aktaralım.Fizilal'il Kuran:"Okumuş olduğumuz bu ayet bize şunu anlatıyor: Sözü geçen bu zümreler içinde Allah'a ve ahiret gününe inanarak salih ameller işleyen herkes Allah katında hak ettiği mükâfata kavuşacaktır. Böyleleri için ne korku ve ne de hüzün ve keder kesinlikle söz konusu olmayacaktır. Önemli olan inanç sisteminin özüdür; bu konuda hiçbir ırk ve millet taassubu geçerli değildir. Elbette ki bu kural, Peygamber Efendimizin (salât ve selâm üzerine olsun) peygamberliği öncesi için geçerlidir. Yoksa Peygamberimizin gelişi ile iman mükemmel ve en son şeklini almıştır." Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu'l-Gayb: "Sonra Hak Teâlâ, ayette geçen dört fırka hakkında, bütün dalâlette olanlar dalâletlerinden vazgeçip hak dini tasdik ettikleri zaman, Allah'ın onların imanlarını ve taatlarını kabul edeceğini ve onları huzurundan kovmayacağını bilsinler diye, Allah'a iman ettikleri takdirde âhirette onlara mükâfat vereceğini açıklamıştır. Bil ki "Allah'a iman etme" ifadesine, Allah'ın vacip kıldığı şeylere, yani, peygamberlerine iman; âhiret gününe iman etmek ifadesine de âhiretle ilgili bütün hükümler girer. Allah'a ve âhiret gününe iman, sevap ve ikâbı gerektirecek mükellefiyet ve âhiret halleri hakkında, dini ilgilendiren her şeyi kendinde toplamaktadır."
Ayetin manasından "eskiden hangi dine mensup olursanız olun eğer son din İslam'a dönerseniz kurtuluşa erersiniz" hükmü bütün müfessirler tarafından ittifakla kabul edilmiştir. Ayetin gayet açık olan manasına rağmen, Sayın Ateş, Bakara 62. ve Maide 69. ayetlerini Kur'an'ın mantığının dışına çıkarmak için gayret göstermiştir. Gelelim Sayın Ateş'in İslam dışındaki din mensuplarını cennete sokma gayretlerine delil teşkil gösterip çarpıtmaya çalıştığı Maide 69. Ayete; "Muhakkak ki inananlar, Yahudiler, Sabiiler ve Hıristiyanlardan kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve güzel amel işlerse, onlar için bir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır." Bu ayet hakkında hemen bütün müfessirlerin görüşü aynıdır. Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirinden aktaralım:
"Şunda şüphe yoktur ki bütün iman edenler, yani münafıklar da dâhil olmak üzere görünüşte iman etmiş olan, Müslüman adını taşıyanlar, Yahudi olanlar, aynı şekilde sâbiîler (yıldızlara tapanlar) hıristiyanlar, bütün bunlardan, her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman edip imanının gereğine yaraşır güzel işler yaparsa, bunlara ne bir korku vardır, ne de bunlar üzülürler.
Görülüyor ki bir benzeri Bakara sûresinde geçen bu âyette önce iman edenler ve yahudiler, hıristiyanlar, sâbiîler diye dört sınıf zikredilmiş ve bu şekilde yahudiler, hıristiyanlar, sâbiîler, müminlere karşılık ve şu halde müminden başka olarak gösterilmiş ve sonra Allah'a ve ahirete iman edip güzel amel yapanların korku ve hüzünden kesin olarak âzâde olacakları da müjdelenmiştir. Bundan ise bu vaad ve müjdenin bu dört sınıftan ancak müminlere mahsus olduğu ve yahudiler, hıristiyanlar, sâbiîler bu üçünün bu müjdeden hariç bulundukları ve bununla beraber bunlar da iman ederlerse müminler sınıfına dâhil olup aynı vaad ve müjdeye nail olacakları ve şu halde bunların da ümitsiz olmayıp hemen tövbekâr olarak iman ve güzel amel yapmaya girişmelerinin lüzumu anlaşılacağı açıktır. Zira "mümin ve mümin olmayan her kim mümin ise bahtiyardır" denilince bu bahtiyarlık mümine tahsis edilmiş ve mümin olmayan istisna edilmiş olur. Ve "mümin ve mümin olmayan her kim mümin olursa bahtiyar olur" denildiği zaman da mümin olmayana iman teklif edilmiş ve bu şart ile ona da bahtiyarlık vaadolunmuş olur. İşte bu ayetin gayet açık ve aşikâr olan manası ve sevk edildiği yönü (mâ sîka lehi) budur. Ve bunun içindir ki, yukarda olduğu gibi, bundan sonraki ayetlerde de bu üç sınıfın küfürleri ve iman kabiliyetleri açıklanmıştır."
Sayın Ateş, Maide suresi 69. ayeti, sonradan gelen 70-73 ayetlerden bağımsızmış gibi ele alıp "cımbızla çeker gibi" kullanmakla, anlaşılmayı muğlâk bırakmış, sanki diğer dinlerde hakmış gibi mana çıkarmaya çalışmıştır. "Andolsun ki; İsrailoğullarından ahd almış ve onlara peygamberler göndermişizdir. Ne zaman bir peygamber, onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir şeyle gelmişse; bir kısmını yalanlamışlar, bir kısmını da öldürmüşlerdi.""Bir fitne olmayacağını sandılar da körleştiler, sağırlaştılar. Sonra Allah kendilerine tevbe nasip etti. Sonra yine içlerinden birçoğu, körleştiler ve sağırlaştılar. Allah, işlediklerini hakkıyla görücüdür.""Meryem oğlu Mesih; gerçekten Allah'ın kendisidir, diyenler andolsun ki; kâfir olmuşlardır. Hâlbuki Mesih demiştir ki: Ey İsrailoğulları; benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Zira her kim ki, Allah'a şirk koşarsa; muhakkak Allah, ona cenneti haram eder ve onun varacağı yer, ateştir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.""Allah, gerçekten üçün üçüncüsüdür, diyenler andolsun ki; kâfir olmuşlardır. Hâlbuki hiç bir tanrı yoktur, ancak bir tek tanrı vardır. Söylediklerinden vazgeçmezlerse; onlardan kâfir olanlara acıklı bir azab dokunacaktır."(Maide 70-73).Sayın Ateş yukarıda geçen ifadesiyle "bulunduğu dinin kurallarına göre yaşayanın cennetlik olacağını dile getirmekle ehli Kur'an, ehli Sünnet ve vicdan sahibi hiçbir kimsenin yapmadığı tespiti yapmakla Kur'an'ın bu konuda da hükümlerini hiçe saymıştır.
Al-i İmran 19. Ayette "Şüphesiz ki Allah katında, yegâne Hak din, İslam'dır."Al-i İmran 85. Ayette "Her kim İslam'dan başka bir din ararsa, o din, ondan kabul olunmaz. Ahirette ise o, hüsrana uğrayanlardandır."
Kur'an, Allah katında makbul olan tek din "İslam'dan" bahsederken siz hala "Allah'a ve ahirete inanır da bulunduğunuz dinin kurallarına göre Allah'a ibadet eder, güzel ahlak sahibi olursanız, Kur'an'a göre cennete gidersiniz" ifadesini kullanıp, sonra da doğru mantık sahiplerine "cennet tekelcileri" yaftasını yakıştırırken" biz de Sayın Ateşe sormadan geçemiyoruz: "siz de yeni bir din mi ihdas etmeye soyundunuz?"Yüce Allah'ın Kur'an'daki muradını, ümmi olan sade bir Müslüman, inanınki Sayın Ateş'ten daha mükemmel anlamakta ve yaşamaktadır. O, hariçten gazel okumakla aslında gönlünün derinliğinde saklı olan niyetlerini açığa çıkarmaktadır. Aziz milletimiz onları gayet iyi tanımaya başlamıştır. Din haramilerinin gerçek çehreleri netleşmektedir. İzlemeye devam edin!
U?UR KEPEKÇİ / ugurkepekci@yenimesaj.com.tr