Hamas terör örgütü mü?

İslam dünyasının ortasında bir soykırım yaşanıyor. 45 bin diyorlar ama en az 100 binden fazla Müslüman katledildi. Gazze, diye bir şehir artık yok.

Ülkemizde ise ne tartışılıyor? Hamas, 'Kuvayı Milliye mi' yoksa terör örgütü mü?

Hayret cümlesi olarak, 'bu kadar mı olur' deriz ya! Daha beteri oluyormuş.

Kimin ne dediği bir taraf! Yarım yüz yıldır dünyadayım ve İsrail soykırımı devam ediyor, Filistin başlığı ise iç siyasete malzeme ediliyor.

Filistin denince akla ilk gelenler Hamas ve El-Fetih örgütleri. Tabi bunların birçok alt kolları da var. 

Düşman belli iken, akan kendilerini kanı olduğu halde bunlar, düşmanı bir tarafa bırakıp birbirleriyle savaştılar. Bu çatışmalarda binlerce kişi öldürüldü.

En son emperyalistlerin arabuluculuğu ile Oslo'da müzakere masasına oturdular ama aralarındaki taht kavgası bitmedi.

Ha! Kuvayı Milliye hareketi, kardeşle değil emperyalistlerle savaşmıştır. Dahası NAS ile sabittir ki, 'Müslümana, kılıç kaldıran bizden değildir'.

Benim mantığım budur ve bu açıdan Hamas ile El-Fetih arasında hiçbir fark yoktur. 

Geniş açıya dikkat

İsrail soykırımına karşı AKP iktidarı gereğini yapmak yerine miting yaptı. Sonra İsrail ile ticareti resmen kabul ettiler.

Erdoğan ve partisinin, İsrail ile olan bu ilişkileri büyük tepkiye yol açtı. Erdoğan hükümeti tepkiye etki olarak İsrail ile ticareti kesmedi. Jet yakıtı gibi bazı ürünlerin ihracatına kısıtlama getirdi. Yani satış kısıtlı olarak devam ediyor.

İktidar gayri resmi olarak, iktidarın medya ve din sahadaki sözcüleri ise direk olarak, 'ekonomimiz zaten bozuk. İsrail ile ticareti kesersek ABD'nin, AB'nin hışmına uğrarız. Onlarda, bize yaptırım uygularlar, halk marketleri yağmalar, Erdoğan erken seçime gitmek zorunda kalır' mantığıyla İsrail ile diyalogun gerekliliğini vurguladılar.

Bam teli

Geçen hafta Hamas lideri ve ekibi ülkemize geldi. Sayın Erdoğan ve ekibiyle duygusal bir kucaklaşma yaşadılar.  

Ardından DEM'in eş başkanlık sistemi gibi 'eş şeyhlik' sistemine geçen İsmailağa'ya (Nakşi) gittiler, aynı duygusallıkları sergilediler.

Şimdi ben soruyorum; koskoca Türkiye Cumhuriyeti sırf İsrail'in arkasındaki güçlerden korktuğu için İsrail ile ticareti bile kesemezken yeri, yurdu, merkezi belli olmayan, elindeki sayılı hibe füze ve silahlarla ve de böyle bir saldırının bedelinin çok ağır olacağını bile bile neden İsrail'e saldırdı?

Basit bir soru daha; Gazze, diye bir yer kaldı mı? Yok, yok. Anlamanız için örnek veriyorum; 6 Şubat'ta 11 ilimizde yaşanan afette yıkılan binalardan daha fazla binayı İsrail, Gazze'de yerle bir etti. 

Şimdi Hamas, İsrail ile ateşkes, barış görüşmeleri için hazırız, mesajları gönderiyor. Madem barış arıyorsunuz on binlerin canına neden kıydırdınız, milyonların vebaline neden girdiniz?

Emperyalistlerin oyun sahası

Dün olduğu gibi bugünde İslam coğrafyası adeta emperyalistlerin oyun sahasına dönmüş vaziyette. Müslümanların kanları ile canları ile kurguladıkları oyunu oynuyorlar.

Bakın büyük insan Mustafa Kemal Atatürk ne diyordu?

"Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse, bizim kadar bilemez. Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık. 

Fakat kendimize kafi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet'in mukaddes yerlerini Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. 

Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki, buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. 

Biz şimdiye kadar dinsiz ve  İslamiyet'e  lakayt olmakla ittiham edildik.  Fakat bu ittihamlara rağmen Peygamberin son arzusunu yani Mukaddes Toprakların daima İslam hakimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. 

Cetlerimizin, Selahaddin'in idaresi altında uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hakimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün Allah'ın inayetiyle kuvvetliyiz. 

Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam aleminin ayaklanıp, icraata geçeceğine şüphemiz yoktur." Mustafa Kemal Atatürk'ün 27 Temmuz 1937 yılında TBMM'de yaptığı konuşma. T. C. Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüğü Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi.  27.7.1937 tr. Ve 438-A sayı)  

İşte ülkemiz ve İslam dünyası ikinci bir Atatürk çıkaramamanın bedelini ödüyor?