Gün geçmiyor ki terörden ölen insan olmasın. Gün geçmiyor ki trafikten ve değişik belalardan insanlarımız ölmesin. Aslında iyi incelenirse terörden ölen insan sayısı ile trafik kazalarında ölen insanların sayısı birbirine eşit gibidir.
İnsan hayatının bunca ucuzladığı bu ülkede insanların pisipisine ölmesinde veya öldürülmesinde ufacık bir bilinç farkı vardır. Her günkü vurdumduymazlık yüzünden ölümlü kazalara yol açan sürücülerimizin verdiği acılar hiç de az değil. Bilmem hangi ülkü uğruna ölen ya da bin yıldan beridir birlikte yaşadığı kendi vatandaşına kurşun yağdıran insanlarla trafik terörü arasında pek de fark yoktur. Türkiye, anlamsızca ölenlerin ve öldürülenlerin ülkesi durumuna geldi ya da getirildi.
Artık ölümlere kanıksamış toplum olduk. Ölen ailelere küçük bir mesaj veya şehitlere görkemli cenaze töreni yapılıyor ve sonunda ölenler babalarının keselerinden gidiyor. Çünkü kısa zamanda başkaları ölüyor ve gündeme o geliyor.
Yalnız bunlar mı ölüm nedenleri? Asfaltta küçük bir çukur açılmıştır. Aslında bir kürek asfaltla orası kapatılabilir; ama kapatılmıyor o çukur büyüyor, derinleşiyor ve hiçbir işaret de konulmuyor ve araba çukura düşüyor araba kazası peşinden maddi zarar ve yaralı insanlar ile sonuçlanan bu olayın sorumluları ortada yok?
Bakıyorsunuz şehrin en işlek yerinde apartman yaptıran kişi, belediyeye işgaliye parası yatırıyor. Sanki sokağı almış gibi demirini, çimentosunu, kumunu, çakılını yola döküyor. Yayaları ve o caddeden geçen araçları koruyan en ufak bir önlem yok.
Örnekler çoğaltılabilir. Dükkânların önü kaldırımdır ama satıcının teşhir salonu olmuştur. Dükkânının önüne işaretler koymuştur satıcı. Nedeni birileri arabasını çekmesin ve işyerinin önü kapanmasın diye. Sanki satıcı dükkânla birlikte hem kaldırımı hem de dükkânın önündeki yolu satın almıştır. Maalesef belediyeler de bu insanlara göz yummaktadır. Ama bu yaklaşıma itiraz edenimiz de yok.
Bakıyorsunuz bir maden ocağında kaza geliyorum diye avazı çıktığı kadar bağırıyor ama yetkililer öyle bir kulak tıkamışlardır ki olacak olan ve ölecek olanlar umurunda bile değildir. Soma faciası, buna örnek gösterilebilir. Tanıklardan dinlediğimiz kadarıyla ocaklar normal sıcaklığın üstüne çıkmış. Durum yetkililere bildirilmiş ama duyarsız kalınmış. Ankara'da ve Suruç'taki katliamlara ne demeli? Adamlar ellerini kollarını sallayarak geldiler ve yüzlerce insanın ölümüne, yaralanmasına neden oldular toplumsal büyük bir duyarlılık oluşmadı.
Yollarda kurallara uyulmadığı için oluşan trafik kazaları, maden ocaklarında az masraf çok kazanma duygusu, yerleşim alanlarındaki göz boyamalar ve bunlara yetkililerin ses çıkarmaması gerçekten ürkütücü bir gelişmedir. Sanki toplumun üzerine ölü toprağı dökülmüş bundan yararlanan kuralsızlar bu topraklarda at koşturuyor. Bu arada gencecik insanlarımız, küçücük çocuklarımız, çocuklarının geleceğini görmek isteyen yaşlılarımız bu kuralsızlık ve duyarsızlık yüzünden ölüp gidiyorlar.
Bu can savurganlığına kanıksamış toplum olmaktan hızla çıkmak zorundayız. Bunun yolu yöneticilerin sevecen olması, sonra olan olaylara ve ölenlere karşı duyarlı olmaları gerekir. Öncelikle kendileri uygulayarak topluma örnek olmaları önemli eğitim biçimidir. Yasalara dağdaki çoban da baştaki Cumhurbaşkanı da uymak zorunda olmalıdır. O zaman kurallar işler toplum da kendine ve yaşadığı topluma karşı duyarlı olur.
Başka bir yolu varsa lütfen söyleyin.
İnsan hayatının bunca ucuzladığı bu ülkede insanların pisipisine ölmesinde veya öldürülmesinde ufacık bir bilinç farkı vardır. Her günkü vurdumduymazlık yüzünden ölümlü kazalara yol açan sürücülerimizin verdiği acılar hiç de az değil. Bilmem hangi ülkü uğruna ölen ya da bin yıldan beridir birlikte yaşadığı kendi vatandaşına kurşun yağdıran insanlarla trafik terörü arasında pek de fark yoktur. Türkiye, anlamsızca ölenlerin ve öldürülenlerin ülkesi durumuna geldi ya da getirildi.
Artık ölümlere kanıksamış toplum olduk. Ölen ailelere küçük bir mesaj veya şehitlere görkemli cenaze töreni yapılıyor ve sonunda ölenler babalarının keselerinden gidiyor. Çünkü kısa zamanda başkaları ölüyor ve gündeme o geliyor.
Yalnız bunlar mı ölüm nedenleri? Asfaltta küçük bir çukur açılmıştır. Aslında bir kürek asfaltla orası kapatılabilir; ama kapatılmıyor o çukur büyüyor, derinleşiyor ve hiçbir işaret de konulmuyor ve araba çukura düşüyor araba kazası peşinden maddi zarar ve yaralı insanlar ile sonuçlanan bu olayın sorumluları ortada yok?
Bakıyorsunuz şehrin en işlek yerinde apartman yaptıran kişi, belediyeye işgaliye parası yatırıyor. Sanki sokağı almış gibi demirini, çimentosunu, kumunu, çakılını yola döküyor. Yayaları ve o caddeden geçen araçları koruyan en ufak bir önlem yok.
Örnekler çoğaltılabilir. Dükkânların önü kaldırımdır ama satıcının teşhir salonu olmuştur. Dükkânının önüne işaretler koymuştur satıcı. Nedeni birileri arabasını çekmesin ve işyerinin önü kapanmasın diye. Sanki satıcı dükkânla birlikte hem kaldırımı hem de dükkânın önündeki yolu satın almıştır. Maalesef belediyeler de bu insanlara göz yummaktadır. Ama bu yaklaşıma itiraz edenimiz de yok.
Bakıyorsunuz bir maden ocağında kaza geliyorum diye avazı çıktığı kadar bağırıyor ama yetkililer öyle bir kulak tıkamışlardır ki olacak olan ve ölecek olanlar umurunda bile değildir. Soma faciası, buna örnek gösterilebilir. Tanıklardan dinlediğimiz kadarıyla ocaklar normal sıcaklığın üstüne çıkmış. Durum yetkililere bildirilmiş ama duyarsız kalınmış. Ankara'da ve Suruç'taki katliamlara ne demeli? Adamlar ellerini kollarını sallayarak geldiler ve yüzlerce insanın ölümüne, yaralanmasına neden oldular toplumsal büyük bir duyarlılık oluşmadı.
Yollarda kurallara uyulmadığı için oluşan trafik kazaları, maden ocaklarında az masraf çok kazanma duygusu, yerleşim alanlarındaki göz boyamalar ve bunlara yetkililerin ses çıkarmaması gerçekten ürkütücü bir gelişmedir. Sanki toplumun üzerine ölü toprağı dökülmüş bundan yararlanan kuralsızlar bu topraklarda at koşturuyor. Bu arada gencecik insanlarımız, küçücük çocuklarımız, çocuklarının geleceğini görmek isteyen yaşlılarımız bu kuralsızlık ve duyarsızlık yüzünden ölüp gidiyorlar.
Bu can savurganlığına kanıksamış toplum olmaktan hızla çıkmak zorundayız. Bunun yolu yöneticilerin sevecen olması, sonra olan olaylara ve ölenlere karşı duyarlı olmaları gerekir. Öncelikle kendileri uygulayarak topluma örnek olmaları önemli eğitim biçimidir. Yasalara dağdaki çoban da baştaki Cumhurbaşkanı da uymak zorunda olmalıdır. O zaman kurallar işler toplum da kendine ve yaşadığı topluma karşı duyarlı olur.
Başka bir yolu varsa lütfen söyleyin.
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023