Son çıkartılan "AB uyum yasaları" sonrası ülkemizdeki "ekalliyyün" bayram yapıyor.
En son kutlama Efes Antik Tiyatro'da yapıldı.
Ünlü sanatçı "minik serçe" (her neresi minikse) tam da bu milletin Zafer Bayramı'na misilleme yapar gibi, 30 Ağustos akşamı bir konser verdi.
Ülkede sanat adı altında yenen her herzeye bir yenisi daha eklenmiş oldu.
Her zaman söylediğimizi yine söyleyelim:
Bu ülkede bir insanın Rum, Ermeni, Süryani olması gayet normaldir.
Normal olmayan; bir insanın Rumculuk, Ermenicilik, Süryanicilik yapmaya ve bunu yaparken de çok tuhaf şeyleri dile getirmeye kalkışmasıdır. Milli bütünlüğü tehdit eder bu. İşte bugün yapılan da budur.
Lozan'da esas alınan azınlık tanımını değiştirdiler. O gün "Müslüm, Gayr-i Müslim" olarak netleştirilen azınlık tanımı, etnik yapıyı esas alan yeni bir tarife dönüştürüldü.
Ne oldu? Şu oldu:
Bir ve beraber olmak için "Müslüman" olmayı ölçü kabul edenlerin gözünde iki dünya için yeterli özellik olan "Müslümanlık" horlandı, aşağılandı, istihfaf edildi: Buna ünlü teologların katkısı hayli fazladır. İşte bu yeterli vasfın kıymet-i harbiyesi azalınca, diğer kimlikler öne çıktı, çıkartıldı.
Başka övünç yolları arandı.
Bazı vilayetlerde dedesi çok saygıdeğer, çok dindar olan kimi tiplerin şimdilerde çok farklı bir kişilik ortaya koymaları bundan olsa gerektir. "Ekalliyyun bayramda, kırk gece kırk gün" bundan diyorum.
"Minik Serçe", tam da 30 Ağustos Bayramı'nın kutlandığı akşama denk getirdiği konserde, Türkçe, Kürtçe, Arapça, Ermenice ve Rumca şarkılar söyledi.
Bu konsere ilk tepkiyi Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon gösterdi. Zamanlamaya dikkat çekti.
Sayın Paşanın tepkisine tepki siyasilerden geldi.
ANAP lideri Yılmaz, olayın meşruluğuna çok farklı bir yorumla katıldı: "Eşim Berna Yılmaz, sırf bu konseri izlemek için Antalya'ya gitti".
İlginç bir yaklaşım. Bir etkinliğe sayın Yılmaz'ın Berna'sı giderse bu meşru olmuş oluyor. İyi de Sayın Berna hanımı hangi asıl sebep bu yaz sıcağında Antalya'lara kadar götürdü?
AKP'li Mir Dengir Fırat (eski SP'li) de bu işte art niyet aramanın yanlış olduğunu söyledi. Bu düşüncesini de çok müthiş bir mantıkla destekledi: "Karadenizli Temel ile Diyarbakırlı Seydo birlikte şehit düştü". Tam bir AKP mantığı. İyi de, Karadenizli Temel ile Diyarbakırlı Seydo, "minik serçe" Efes Antik Tiyatro'da, Kürtçe, Rumca, Ermenice, Arapça şarkı söylesin diye mi şehit düştü sayın Mir Dengir bey?
Onlar vatan için, din için, namus için, ülkeyi hainlerden kurtamak için savaşmadılar mı? Mir'ciğim.
Her işte olduğu gibi bu konuda da düşünceleri net olmayan MHP'den de ses geldi. Laf olsun, torba dolsun cinsinden.
Önce Mehmet Gül tepki gösterdi. Sonra da Sökmenoğlu tepkisini dile getirdi.
Ne ilginç, Minik Serçe'yi cüşa getiren "AB uyum yasaları" oylanırken TBMM Başkanı sayın Murat Sökmenoğlu idi.
İdam yasası Anayasa Komisyonun'da ret edilebilecekken, sadece, MHP'li vekillerin çekimser kalması yüzünden TBMM'e gönderip kabul edilmişti. "Komisyonda ret edilseydi, idam kalkmayacaktı".
Bitmedi, bugün MHP'nin siyasi malzeme yapmak için uğraştığı Apo'nun asılıp asılmaması konusunda sayın Mehmet Gül o oylamaya katılmamıştı bile. Anayasa Komisyonu'ndaki oylamada yoktu. Sayın Gül.
Yani Sayın Gül'ün dünyasında Apo, mapo, hırpo falan yoktu.
Bu ülkede, Bakan, (Belki de Başbakan) en üst düzey bürokrat, büyük elçi, trilyoner, sanatçı, işadamı, gazeteci, sanayici ve bilumum akla gelen her önemli şeye sahip olan, olabilen "ekalliyyun" başka ne istiyor ki?
Kim bilir?
En son kutlama Efes Antik Tiyatro'da yapıldı.
Ünlü sanatçı "minik serçe" (her neresi minikse) tam da bu milletin Zafer Bayramı'na misilleme yapar gibi, 30 Ağustos akşamı bir konser verdi.
Ülkede sanat adı altında yenen her herzeye bir yenisi daha eklenmiş oldu.
Her zaman söylediğimizi yine söyleyelim:
Bu ülkede bir insanın Rum, Ermeni, Süryani olması gayet normaldir.
Normal olmayan; bir insanın Rumculuk, Ermenicilik, Süryanicilik yapmaya ve bunu yaparken de çok tuhaf şeyleri dile getirmeye kalkışmasıdır. Milli bütünlüğü tehdit eder bu. İşte bugün yapılan da budur.
Lozan'da esas alınan azınlık tanımını değiştirdiler. O gün "Müslüm, Gayr-i Müslim" olarak netleştirilen azınlık tanımı, etnik yapıyı esas alan yeni bir tarife dönüştürüldü.
Ne oldu? Şu oldu:
Bir ve beraber olmak için "Müslüman" olmayı ölçü kabul edenlerin gözünde iki dünya için yeterli özellik olan "Müslümanlık" horlandı, aşağılandı, istihfaf edildi: Buna ünlü teologların katkısı hayli fazladır. İşte bu yeterli vasfın kıymet-i harbiyesi azalınca, diğer kimlikler öne çıktı, çıkartıldı.
Başka övünç yolları arandı.
Bazı vilayetlerde dedesi çok saygıdeğer, çok dindar olan kimi tiplerin şimdilerde çok farklı bir kişilik ortaya koymaları bundan olsa gerektir. "Ekalliyyun bayramda, kırk gece kırk gün" bundan diyorum.
"Minik Serçe", tam da 30 Ağustos Bayramı'nın kutlandığı akşama denk getirdiği konserde, Türkçe, Kürtçe, Arapça, Ermenice ve Rumca şarkılar söyledi.
Bu konsere ilk tepkiyi Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon gösterdi. Zamanlamaya dikkat çekti.
Sayın Paşanın tepkisine tepki siyasilerden geldi.
ANAP lideri Yılmaz, olayın meşruluğuna çok farklı bir yorumla katıldı: "Eşim Berna Yılmaz, sırf bu konseri izlemek için Antalya'ya gitti".
İlginç bir yaklaşım. Bir etkinliğe sayın Yılmaz'ın Berna'sı giderse bu meşru olmuş oluyor. İyi de Sayın Berna hanımı hangi asıl sebep bu yaz sıcağında Antalya'lara kadar götürdü?
AKP'li Mir Dengir Fırat (eski SP'li) de bu işte art niyet aramanın yanlış olduğunu söyledi. Bu düşüncesini de çok müthiş bir mantıkla destekledi: "Karadenizli Temel ile Diyarbakırlı Seydo birlikte şehit düştü". Tam bir AKP mantığı. İyi de, Karadenizli Temel ile Diyarbakırlı Seydo, "minik serçe" Efes Antik Tiyatro'da, Kürtçe, Rumca, Ermenice, Arapça şarkı söylesin diye mi şehit düştü sayın Mir Dengir bey?
Onlar vatan için, din için, namus için, ülkeyi hainlerden kurtamak için savaşmadılar mı? Mir'ciğim.
Her işte olduğu gibi bu konuda da düşünceleri net olmayan MHP'den de ses geldi. Laf olsun, torba dolsun cinsinden.
Önce Mehmet Gül tepki gösterdi. Sonra da Sökmenoğlu tepkisini dile getirdi.
Ne ilginç, Minik Serçe'yi cüşa getiren "AB uyum yasaları" oylanırken TBMM Başkanı sayın Murat Sökmenoğlu idi.
İdam yasası Anayasa Komisyonun'da ret edilebilecekken, sadece, MHP'li vekillerin çekimser kalması yüzünden TBMM'e gönderip kabul edilmişti. "Komisyonda ret edilseydi, idam kalkmayacaktı".
Bitmedi, bugün MHP'nin siyasi malzeme yapmak için uğraştığı Apo'nun asılıp asılmaması konusunda sayın Mehmet Gül o oylamaya katılmamıştı bile. Anayasa Komisyonu'ndaki oylamada yoktu. Sayın Gül.
Yani Sayın Gül'ün dünyasında Apo, mapo, hırpo falan yoktu.
Bu ülkede, Bakan, (Belki de Başbakan) en üst düzey bürokrat, büyük elçi, trilyoner, sanatçı, işadamı, gazeteci, sanayici ve bilumum akla gelen her önemli şeye sahip olan, olabilen "ekalliyyun" başka ne istiyor ki?
Kim bilir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024