Sayın Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz hafta Eskişehir'deydi.
Açılışlar… Toplantılar…Ziyaretler!
Gerek partisindeki toplantılar ve gerekse resmi açılışlarla geçen yoğun bir gün.
Başkanlık sistemine geçilmesiyle birlikte iki önemli görevi var Cumhurbaşkanı'nın.
Hem halkın oylarıyla seçilen Cumhurun Başı, hem de partisinin Genel Başkanı.
Sayın Erdoğan'ın Eskişehir Valiliğini ziyareti sonrasında meydanda toplanan halka uzun bir konuşma yaptığını canlı yayınlarla izledik.
Ülke siyaseti dışında Eskişehir'de yapılan çalışmaları ayrıntılı anlattı.
Buraya kadar her şey normal!
Televizyonda konuşmayı dinlerken "Kendisi gibi halkın oylarıyla seçilerek 22 yıldır Eskişehir'de Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürüten Yılmaz Büyükerşen'i de keşke ziyaret etseydi" diye geçirdim içimden!
"Nede olsa geçmişte Belediye Başkanlığı yapmış bir mazisi var" diye ekledim.
Ama maalesef olmadı!
Siyasetin toplumu kutuplaştırdığı farklı görüşteki insanların birbirlerine selam dahi vermediği bir dönemde toplumun böyle ziyaretlere ne çok ihtiyacı var aslında.
Sizce de öyle değil mi?
Yıllar öncesinden hatırlarım.
Parlamenter sistemde iken Cumhurbaşkanı bir ili ziyarete gittiğinde o ilin üst yöneticilerini makamlarında ziyaret eder, çalışmaları hakkında brifingler alırdı.
Ayrıca aklıma geldi, ülkede herhangi bir olağanüstü durum meydana geldiğinde Cumhurbaşkanı liderleri köşke davet eder, aynı masada onları toplar görüş ve önerilerini alırdı.
Son yıllarda birçok felaket yaşadık. Böyle bir masa kuruldu mu? Ben hatırlamıyorum.
O günleri özler olduk…
Demem o ki, Cumhurbaşkanlığı devleti/milleti temsil ettiğinden birleştirici makamdır. Aynı zamanda 83 milyonu temsil eder. Dolayısıyla tarafsız bir makamdır.
Bunun aksini düşünmek akıl tutulmasıdır!
Neyse…
Parlamenter sistemde taraf ve sorumlu olan hükümettir.
Başkanlıkta ise partili cumhurbaşkanı olduğu için liderler bir araya gel(e)miyorlar.
Eskişehir ziyaretine dönersek…
Büyükerşen'in 2017 yılında uğradığı saldırıda sayın Cumhurbaşkanı telefonla kendisini arayıp geçmiş olsun dileklerini iletmişti.
Hatta kentlerdeki olumsuzluklar hakkında kendisinden rapor istediği yansımıştı basına.
Cumhurbaşkanımız telefonda görüştüğü Belediye Başkanıyla yüz yüze de görüşebilseydi keşke…
Sadece Eskişehir için geçerli değil bu söylediklerim.
İstanbul başta olmak üzere, Ankara, İzmir Adana vb. illere Cumhurbaşkanı'nın yaptığı ziyaretlerde de yerel yöneticiler ziyaret edilmeli.
Bulunduğumuz coğrafya böyle ayrışmalara, kutuplaşmalara müsait bir yer değil.
Birlik beraberlik bizim en büyük gücümüz aslında.
Yunus Emre'nin sevgi ve hoşgörü kenti Eskişehir'den Türkiye'ye güzel bir fotoğraf verilebilirdi.
Dilerim bundan sonra olur!
Ahhh… Şu siyasetin gözü kör olsun…
Netice olarak uygulanmakta olan, başkanlık sisteminin bizim kültürümüze medeniyetimize ve yaşam biçimimize uymadığını yaşayarak görüyoruz dostlar.
Kamplaşmanın ve kutuplaşmanın tavan yaptığı ülkemizde farklı partilerden, farklı siyasi düşüncede olan yöneticiler bir araya gel(e)miyorsa durum gerçekten vahim.
Bu coğrafyada birbirimize sarılıp birlik beraberliğimizi pekiştireceğimiz yerde liderlerin araya mesafeler koymasına vatansever her yurttaş gibi bizim de gönlümüz razı olmuyor.
O sebeple bir an önce adına "Türk tipi başkanlık" bu başkanlık sisteminden kurtulmamız lazım.
Yoksa gidişat iyi değil.
Uzmanların belirttiğine göre, Türkiye'nin mevcut problemlerine deva olamadığı gibi, birçok yeni problemin doğmasına vesile olmuş, -adeta- bürokrasi ve kurumları -izinsiz- hareket edemez hale getirmiş sistem.
Ekonomik göstergeler piyasaların hali ortada.
Türk lirası tarihinin en değersiz dönemini yaşıyor.
Sadece doları örnek alalım.
9 Temmuz 2018'de bu sistem uygulanmaya başladığında dolar 4.80 liraydı. Şimdi 10 liraya doğru koşuyor.
İthalat yapan sanayicinin, dövizle borçlanan vatandaşın vay haline!
Evet…
Kamuoyunda tartışılan parlamenter mi yoksa güçlendirilmiş parlamenter mi adı ne olursa olsun yönetim şeklimizin değişmesi lazım.
Parlamenter sistemde icracı başbakan tarafsız olmak zorundadır.
İnsanlar sanırım tek kişinin karar verme yetkisinin daha iyi olacağını düşünüyordu ama şimdiki duruma bakılırsa ne kadar büyük hata yapıldığının herkes farkında.
Maalesef ülke yönetimi açısından baştaki insan kim olursa olsun vereceği kararların tek bir zihne, akıla, görüşe göre belirli olması çok riskli bir durum.
Sizce de öyle değil mi?
- Bir anketin düşündürdükleri / 26.03.2024
- Ramazanın getirdiği bir demet güzellikler / 12.03.2024
- 106. yıl sonra Eskişehir’de… / 27.02.2024
- Emekliler kervanının yeni üyesi / 20.02.2024
- Perşembe akşamı izlenimlerim! / 13.02.2024
- Yerel seçimler üzerine / 07.02.2024
- Bu bizim insanlık namına görevimiz! / 30.01.2024
- Bir nefes sıhhat / 23.01.2024
- Üç cilt çıkan kitaplarımın öyküsü / 16.01.2024