"Büyükbabamın Anadolukavağı'nda bir çiftliği varmış, ava meraklıymış. Bir gün annem şöminenin önünde yatıyormuş ve bir kitap okuyormuş. Kitabın adı da 'Kontes Sara' imiş. Annem, 'Evlenip bir çocuğum olursa ismini Sara koyacağım' demiş. Daha sonra babamla evleniyorlar. Babamın annesinin ismi de Sara. Bu şekilde hem annemin hem babamın isteği oluyor."
Korle, "En büyük hevesim Amerika'ya gidip Yale'de tahsil görmekti. Kısmet değilmiş. Harp sırasıydı. Sonra evlendim. Eşim Sinan Korle, Ahmet Emin Yalman'ın Vatan gazetesinde görevliydi. Bana 'sen de bir şeyler yazmaya başla' dediler. Ben de böylece Vatan gazetesinde yazmaya başladım" diye konuştu. Daha sonra eşinin Birleşmiş Milletler'e atandığını ifade eden Korle, "Hayatımın 30 küsur yılını New York'ta geçirdim. Oraya gittiğim zaman kendimi gazeteci olarak yazdırdım ve hem Vatan gazetesi hem Hayat ve Ses mecmualarının muhabiriydim" dedi.
"Kıbrıs veriliyor..."
Atina'ya tayin edildiklerinde, 1955 yılında Anadolu Ajansı'nın da Atina muhabiri olduğunu dile getiren Sara Korle, şunları kaydetti:
"5 yıl kadar Atina'da yaşadık. O zaman benim için çok ilginç bir olay vardı; 6-7 Eylül olayları. 'Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba atıldı' haberini veren bendim. Atina'da iken yardımcı olarak Yunan birini tutmuştum. Rumca bilmediğim için bazı konuları o takip ediyordu. Bir gün bana geldi ve 'Selanik'te Atatürk evinde bomba patladı' diye haber verdi. Patlayan bomba değildi. Benim de verdiğim haber; gazete kağıdına sarılmış iki tane dinamit lokumuydu. Kocaman bomba değil. O zamanlar bilmiyorum, her nedense bazı gazeteler büyük manşetlerle verdi. O zaman 6-7 Eylül olayları çıktı. Kıyametler koptu. Yaktılar, yıktılar. Biz Atina'da iken Kıbrıs meselesi de başlamıştı. Şimdi Kıbrıs olaylarını takip ediyorum ve çok sinirleniyorum. Kıbrıs veriliyor gibi geliyor bana... Kıbrıs'ın gitmesi çok üzücü bir şey olur, ama istikbal ne gösterecek bilmiyorum."
"Bütün dünyayı dolaştım"
Korle, 2 yıl kadar İran'da yaşadıklarını da ifade ederek, "Biz oradayken İran Şahı nişanlandı, evlendi ve çocuğu oldu. Bütün bunları ben takip ettim. Şah'ın ilk doğan çocuğunu ilk kez gören gazeteci benim. Saraya girip çıkma imkanım vardı" dedi.
Eşi Sinan Korle'nin BM Protokol Şefi olduğunu da kaydeden Sara Korle, şunları söyledi: "Protokol Şefi'nin karısı olduğum için, orada da bir görevim vardı. Gelen önemi kimselerin eşlerine benim yardımcı olmam gerekiyordu. Kralların eşleri geldiği zaman beni çağırırlardı. O sayede, dünyada ne kadar önemli cumhurbaşkanı, kral varsa onlarla tanışma imkanı buldum, temas kurabildim. Hepsi hakkında yazılar yazdım. Bütün dünyayı dolaştım. Her tarafa gittim. Her gittiğim yerden yazılar yolladım. Bütün hayatımı çalışarak geçirdim ve kocamın eşi olarak protokol işleri de yaptım."
"Gazetecilik ticarete dönüştü"
Korle, 1949 yılında başladığı gazeteciliği 1980'li yıllara kadar sürdürdüğünü anlatarak, şunları kaydetti: "Şimdi gazetecilik diye bir şey kalmamış. Şimdiki gazetecilik ticaret. Ahmet Emin Yalman 'bir gazetecinin serveti, parası olmaz' diyordu. Bizim zamanımızda 'Of the record' denen bir şey vardı. 'Bu söylediklerim basılmayacak' dendi mi, kimse basmazdı. Şimdi önüne gelen, yalan yanlış, aklına ne gelirse uydurma yazılar yazıyor. İnsanların ekmeğiyle oynanıyor. Halk da bunu istiyor. Gazetelerde çıplak resimler var. Cehalet arttı. Kimi gazeteci yalaka, methediyor. Kimi aşırı tenkit ediyor. Herkesin bir usulü var. Bizimki meşakkatli bir gazetecilikti."