Muînüddîn-i ÇeştiMuînüddîn-i Çeştî, namazını bitirince dönüp onlara baktı. Önlerine düşüp gelen râhipleri, Muînüddîn-i Çeştî Hazretlerinin mübârek yüzünü görünce, söğüt yaprağı gibi titremeye başladı. Bu hâlden kurtulmak için, her ne kadar putların ismini söylemek, râm râm demek istediyse de, ağzından hep Rahim, Rahim, sesi çıkıyor, Allah-u Teâlâ'nın isimini söylüyordu. Muînüddîn-i Çeştî, Hazretleri, yanındakilerden birine bir bardak su verip, rahibe vermesini söyledi. Rahip, verilen suyu alıp şevkle içti. İçer içmez gönlü temizlenip Müslüman oldu. Muînüddîn-i Çeştî, rahibe ismini Şadi koydu.
Raca, bu hadiseden sonra, Muînüddîn-i Çeştî Hazretlerine karşı, Hindistan'ın en meşhur sihirbazı olan Ecipâl'ı, Ecmir'e çağırdı. Ecipâl, Muînüddîn-i Çeştî'ye doğru giderken yapmak istediği sihri düşünüp hazırlamak istiyor, fakat aklına gelen sihiri hemen unutuyordu. Bir türlü zihnini toplayıp, sihir yapma gücünü kendinde bulamadı. Ecipâl, Muînüddîn-i Çeştî'nin yanına gelince, Muînüddîn-i Hazretleri Şadi'yi yanına çağırdı ve bir bardak vererek; "Ey Şadi! Şu bardağı al ve şu havuzdan doldur. Doldururken, "Ya Bedûh, de!" buyurdu. Şadi "Ya Bedûh!" diyerek bardağı havuzun içine daldırdı. Bardak doldu, havuzda hiç su kalmadı. Bu keramet karşısında putperestler, hayretler içinde kalıp, şaşkınlıklarından ne yapacaklarını bilemediler.
Muînüddîn-i Çeştî'nin kerameti karşısında aciz ve çaresiz kalındığını gören sihirbaz Ecipâl, geri dönüp Raca'ya; "Bütün sihirbazlar aciz kaldılar. Bu iş benim işimdir. Ancak ben bu işi tek başıma başarırım" dedi. Fakat o da aciz kaldı. Sonunda, Muînüddîn-i Çeştî Hazretlerinin verdiği bir bardak suyu içince, hemen değişti, gönlü aydınlanıp küfür ve sapıklıktan kurtuldu. Kelime-i şehâdet söyleyerek Müslüman oldu. Muînüddîn-i Çeştî'nin teveccühü ile yüksek makamlara ve üstün derecelere kavuştu.
Raca, bu hadiseden sonra, Muînüddîn-i Çeştî Hazretlerine karşı, Hindistan'ın en meşhur sihirbazı olan Ecipâl'ı, Ecmir'e çağırdı. Ecipâl, Muînüddîn-i Çeştî'ye doğru giderken yapmak istediği sihri düşünüp hazırlamak istiyor, fakat aklına gelen sihiri hemen unutuyordu. Bir türlü zihnini toplayıp, sihir yapma gücünü kendinde bulamadı. Ecipâl, Muînüddîn-i Çeştî'nin yanına gelince, Muînüddîn-i Hazretleri Şadi'yi yanına çağırdı ve bir bardak vererek; "Ey Şadi! Şu bardağı al ve şu havuzdan doldur. Doldururken, "Ya Bedûh, de!" buyurdu. Şadi "Ya Bedûh!" diyerek bardağı havuzun içine daldırdı. Bardak doldu, havuzda hiç su kalmadı. Bu keramet karşısında putperestler, hayretler içinde kalıp, şaşkınlıklarından ne yapacaklarını bilemediler.
Muînüddîn-i Çeştî'nin kerameti karşısında aciz ve çaresiz kalındığını gören sihirbaz Ecipâl, geri dönüp Raca'ya; "Bütün sihirbazlar aciz kaldılar. Bu iş benim işimdir. Ancak ben bu işi tek başıma başarırım" dedi. Fakat o da aciz kaldı. Sonunda, Muînüddîn-i Çeştî Hazretlerinin verdiği bir bardak suyu içince, hemen değişti, gönlü aydınlanıp küfür ve sapıklıktan kurtuldu. Kelime-i şehâdet söyleyerek Müslüman oldu. Muînüddîn-i Çeştî'nin teveccühü ile yüksek makamlara ve üstün derecelere kavuştu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.