Nizâmeddin Evliyâ
Sultan Alâeddîn'in yerine, kardeşlerini öldürerek geçen Kutbeddîn Hilcî, Nizâmeddîn Evliyâ'ya aptalca bir kin beslemeye başladı. Bu kin, daha sonra açık bir düşmanlığa dönüştü. O zaman Nizâmeddîn Evliyâ'nın dergâhında günlük masraf; fakir, dul kadınlara, yetimlere ve muhtaç kimselere verilen sadakalar hâriç, iki bin gümüştü. Bu durumu kıskanan bâzı kişiler, sultâna; "Nizâmeddîn Evliyâ, bir sadaka olarak dağıttığı ve harcadığı servetini, onu sık sık ziyâret eden şahzâdelerden ve devletin resmî vazifelilerinden topluyor" diye şikâyette bulundular. Ayrıca sultânı, herkesin Nizâmeddîn Evliyâ'yı ziyaret etmemesi için bir emir çıkarmak üzere iknâ ettiler. Bu durumu duyan Nizâmeddîn Evliyâ, dergâhındaki harcamalarını iki katına çıkardı ve buradan istifâde edenlerin sayısı on binden, on altı bine yükseldi. Bu yüzden sultânın çıkardığı emrin bir zararı olmadı. Sultan bu durumu işittiği zaman; "Yanılmışım! Şeyh, Allah'tan destek alıyor" demekten kendini alamadı. Bu kerâmete rağmen, sultanın, Nizâmeddîn Evliyâ'ya düşmanlığı devâm etti. Bir gün sultan, onu huzûruna çağırdı. Buna cevap olarak, Nizâmeddîn Evliyâ şöyle dedi: "Ben, sûfi bir kişiyim, dergâhımdan dışarı çıkmam. Daha da önemlisi her sûfi silsilesinin kendine mahsus değişmeyen an'aneleri vardır. Bizim büyüklerimizden hiçbiri saraya gitmemişler ve herhangi bir sultânın maiyetinde bulunmamışlardır. Bu bakımdan, sultanın arzusunu yerine getiremeyeceğim. Lütfen beni kendi hâlime bırakınız".
Mağrur sultan, bu cevapla tatmin olmadı ve Nizâmeddîn Evliyâ'nın her hafta iki defâ huzûruna gelmesi için yeni emirler gönderdi. Bunun üzerine Nizâmeddîn Evliyâ, sultânın hocası olan Ziyâeddîn Rûmî'ye haber göndererek talebesini, "Hiçbir dînin, velîlere ve mâsum talebelerine zulmedilmesine izin vermeyeceği" hususunda îkâz etmesini istedi. Fakat bu haber Ziyâeddîn Rûmî'ye ulaşmadan, o vefat etti. Sultan, Ziyâeddîn Rûmî'nin dergâhında "Fatiha" merâsimi için bütün saray erkânı ile birlikte bulunuyordu.
Sultan Alâeddîn'in yerine, kardeşlerini öldürerek geçen Kutbeddîn Hilcî, Nizâmeddîn Evliyâ'ya aptalca bir kin beslemeye başladı. Bu kin, daha sonra açık bir düşmanlığa dönüştü. O zaman Nizâmeddîn Evliyâ'nın dergâhında günlük masraf; fakir, dul kadınlara, yetimlere ve muhtaç kimselere verilen sadakalar hâriç, iki bin gümüştü. Bu durumu kıskanan bâzı kişiler, sultâna; "Nizâmeddîn Evliyâ, bir sadaka olarak dağıttığı ve harcadığı servetini, onu sık sık ziyâret eden şahzâdelerden ve devletin resmî vazifelilerinden topluyor" diye şikâyette bulundular. Ayrıca sultânı, herkesin Nizâmeddîn Evliyâ'yı ziyaret etmemesi için bir emir çıkarmak üzere iknâ ettiler. Bu durumu duyan Nizâmeddîn Evliyâ, dergâhındaki harcamalarını iki katına çıkardı ve buradan istifâde edenlerin sayısı on binden, on altı bine yükseldi. Bu yüzden sultânın çıkardığı emrin bir zararı olmadı. Sultan bu durumu işittiği zaman; "Yanılmışım! Şeyh, Allah'tan destek alıyor" demekten kendini alamadı. Bu kerâmete rağmen, sultanın, Nizâmeddîn Evliyâ'ya düşmanlığı devâm etti. Bir gün sultan, onu huzûruna çağırdı. Buna cevap olarak, Nizâmeddîn Evliyâ şöyle dedi: "Ben, sûfi bir kişiyim, dergâhımdan dışarı çıkmam. Daha da önemlisi her sûfi silsilesinin kendine mahsus değişmeyen an'aneleri vardır. Bizim büyüklerimizden hiçbiri saraya gitmemişler ve herhangi bir sultânın maiyetinde bulunmamışlardır. Bu bakımdan, sultanın arzusunu yerine getiremeyeceğim. Lütfen beni kendi hâlime bırakınız".
Mağrur sultan, bu cevapla tatmin olmadı ve Nizâmeddîn Evliyâ'nın her hafta iki defâ huzûruna gelmesi için yeni emirler gönderdi. Bunun üzerine Nizâmeddîn Evliyâ, sultânın hocası olan Ziyâeddîn Rûmî'ye haber göndererek talebesini, "Hiçbir dînin, velîlere ve mâsum talebelerine zulmedilmesine izin vermeyeceği" hususunda îkâz etmesini istedi. Fakat bu haber Ziyâeddîn Rûmî'ye ulaşmadan, o vefat etti. Sultan, Ziyâeddîn Rûmî'nin dergâhında "Fatiha" merâsimi için bütün saray erkânı ile birlikte bulunuyordu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.