Ali Hadi Hazretleri Samarra'da yaşar. Ancak zaman zaman çıkıp civar köyleri dolaşır. İşte böylesi günlerden birinde Kûfeli bir tüccarla tanışırlar ki garibim dert yüklüdür. Tanımadığı insanlarla, bilmediği işlere girmiş, hem elindekini avucundakini kaybetmiş hem de on bin dirhem kadar borç etmiştir. Ödemesi mümkün değildir ama ümitlidir. Bu parayı ne yapıp yapıp bulacak, alacaklıları ile helalleşecektir.
Ama meblağ az değildir. Eğer o kadar parası olsa Ali Hadi Hazretleri düşünmeden verecek, bir müminin gönlünü edecektir ama nerdeee? Mübarek bu samimi mümine yardımcı olmak ister. Bir müddet düşünüp "Bak kardeşim" der, "sana bir yol göstereceğim ama itiraz etmeyeceksin, tamam mı?"
-Size itiraz ne mümkün.
-Tut bakayım şu kağıdı.
-Ama burada bana on bin dirhem borçlu olduğunuz yazılı.
-Tamam, sen bu kâğıdı al, Samarra'ya gel. Cuma günü beni Ulucami'de vaaz ederken görürsün. Kalabalığın içinde senedi çıkar ve ısrarla paranı iste. Hatta bağır, çağır, azarla.
- Ama nasıl olur, sonra itibarınız...
- Amaan, dünyanın itibarından ne olsun. Hem bir Müslüman'ın müşkülünü çözmek nelere değmez.
- Hayır efendim, yapamam.
- Hani itiraz etmeyecektin?
Kûfeli tüccar mecburen kabul eder. Cuma günü Samarra'ya gelir. Ali Hadi Hazretlerini muhteşem bir kalabalığa vaaz ederken görür ki içlerinde komutanlar, memurlar, nazırlar vardır. Kalabalığı yara yara ilerler ve kağıdı çıkarıp kürsüye koyar. Sesine sert bir ifade oturtur ve "Hani?" der, "Hani benim on bin dinarım?"
-Ödeyeceğim be güzel evladım. Bana üç gün daha müsaade edemez misin?
-Duydunuz değil mi? Bakın üç gün dedi. Buradakiler de şahit mi?
Halifenin adamları vaazın bitmesini bekleyemezler. Alel acele kalkar, olanları sultana yetiştirirler. Sultan derhal 30 bin dirhem hazırlatıp Ali Hadi Hazretleri'ne gönderir. Mübârek elini bile sürmez, memurlara bir köşe gösterip "bırakabilirsiniz" der.
Kûfeli dertli bir kaç gün sonra çıkagelir. Ali Hadi Hazretleri onu elinden tutar, paraların yanına getirir. "İstediğin bu muydu" der, "bak, geldi bile".
-Ama burada 30 bin dirhem var. Benim borcum 10 bin dirhemden fazla değil ki?
-Onu bilemem, demek ki Rabbimiz fazlasını ihsan etti.
Bir gün düğün yemeğindedirler. Samarra eşrafından biri ortalığı kahkahalarla çınlatmaktadır. Kasıklarını tuta tuta yıkılır, gülmekten kırılır. Ali Hadi Hazretleri sanki berat almışcasına neşelenen adama hayret eder, zira o anda annesi can çekişmektedir. Başını esefle sallayıp "Evinde olanlardan haberi yok" der, "Dünya böyledir işte, nimetleri zehirli, safâları kederlidir."
Çok geçmeden neşeli adamın uşağı çığlıklar atarak gelir ve "anneniz damdan düştü" der, "yetişin ölmek üzere!"