Allah’ın lütfu ile çıktığımız Hac yolculuğumuz öncesinde
Ehl-i Beyt’i yazmak istedim.
Ehl-i Beyt’in himmeti ve bereketi ile Hac vazifelerimizi kolay yapalım ve Cenab-ı Hak onların hürmetine kabul etsin.
Sünni dünyada Ehl-i Beyt gizlenmiş ve Emeviler’den beri devam eden yanlışlar maalesef doğru kabul edilmiştir.
Biz de Sünni bir ailede ve Sünni bir çevrede yetiştik. Birkaç sene evveline kadar İmam Ali’den (as), Hz. Fatıma’dan (as), İmam Hasan’dan (as) ve İmam Hüseyin’den (as) haberimiz yoktu.
Ehl-i Beyt külliyatı ile Sünni âlemi bu büyüklerle tanıştıran Sayın
Haydar Baş’a bu manada ne kadar şükranlarımızı sunsak azdır.
Onun Ehl-i Beyt açılımı, Sünni dünyada büyük yankı bulmuş, üstü örtülen gerçekler gün yüzüne çıkmış, İslam’ın özü bu değerler bizim de kalplerimizin pasını silmiştir.
Külliyat aynı zamanda İslam kardeşliğinin de temellerini atmış ve “Şii - Sünni kardeştir” noktasına gelinmesine vesile olmuştur.
Cenab-ı Hak ayette, “De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiç bir ücret istemiyorum” (Şura 23) buyurmuştur.
İmam Şafi Ehl-i Beyt’i sevmenin farz olduğuna işaret etmektedir.
Ehl-i Beyt’i sevmek ayetle emredilen bir husus olmasına rağmen yapılan yanlışlar bunun hayata geçmesini engellemiştir.
Ehl-i Beyt, Kur’an ayetleri ile sabittir ki, İmam Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’dir.
Hamse-i Âl-i Aba hadisinde de işaret edilen bu beş mümtaz kişi ve Hz. Hüseyin’in soyundan gelen dokuz imam İslam’ın direkleridir.
Hz. Peygamber hadislerle Ehl-i Beyt’in önemini şöyle buyurmuştur:
Resulullah (sav) bir gün Hz. Ali (as), Hz. Fatıma (as), Hz. Hasan (as), Hz. Hüseyin (as) ile oturduğu bir sırada buyurmuştur ki: “Allahım! Bunlar benim Ehl-i Beytim’dir. Allahım! Onlarla düşman olana düşman ol, onlarla dost olana dost ol!” (Buhari, Tarih-ül Kebir c.2, s.166-167 )
Hz. Ali (as) Resulullah’tan şöyle aktarmıştır:
“Bir gün Hz. Peygamber (sav) ciğerimin köşeleri Hasan ile Hüseyin’in ellerinden tutarak: “Beni, bu ikisini, bunların babalarını ve analarını seven, kıyamette bana ait derecenin yakınında bizimle beraber yerleştirilecektir.” (Sünen-i Tirmizi, c.2, s.215)
Hakim, Mecme-ül Beyan’ın da şu hadisi nakleder:
“Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: Allah (cc), peygamberleri muhtelif şecerelerden yaratmıştır. (Her birini bir şecereden) ama beni ve Ali’yi bir şecere ve ağaçtan yaratmıştır. Ben o ağacın kökleri mesabesindeyim. Ali (as) ise o ağacın gövdesi. Fatıma (as) ise o ağacın meyve vermesine bir vesiledir. Hasan (as) ve Hüseyin (as) de bu ağacın meyveleridir. Bize tabi olanlarda bu ağacın yapraklarıdır. Bu ağacın dallarından birine tutunan kurtuluşa erer. Onu terk eden ve ondan uzaklaşan kimse de helak olur. Birisi tam üç bin yıl Allah’a ibadet dahi etse riyazet ve ibadet sebebiyle su kırbası gibi kupkuru da olsa, bizim aileyi sevmediği müddetçe Allah onu yüzü üstü ateşe atacaktır.”
Resulullah (sav) daha sonra meveddet ayetini tilavet buyurdu.
Ebu zer-i Gifari rivayet ediyor: “Size sadece Resulullah’tan (sav) duyduğumu anlatacağım. Peygamberden (sav) duydum, diyor ki: “Ey insanlar, aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; Allah’ın kitabı ve itretim, Ehl-i Beytim. Bunların biri öbüründen daha üstündür, o da Allah’ın kitabıdır. Bunlar havuzun başında bana gelip çatıncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Bunlar Nuh’un gemisine benzer, binmeyen ise boğulur.” (El –Marifetü vet-Tarih, c.1, s.538)
Kıyamet gününe kadar devam edecek olan Ehl-i Beyt’in himmetine, sevgisine ve şefaatine nail olmak en büyük duamız. Ama üzeri örtülen gerçekleri hatırlatan, doğru bilinen yanlışları düzelterek bu hassasiyete ulaşmamızı sağlayan Prof. Dr. Haydar Baş Hocamıza duacıyız.
Hac yolculuğumuzda onunla beraberiz.
Allah, onun ve bizim Hac’cımızı mebrur eylesin.