Bugün sosyal ve siyasal eksende yaşanan sancılar, Türk milletinin "dönüştürülme sancıları"dır. 100-150 sene önce Batılılaşma adıyla Tanzimat'la başlayan "Hıristiyanlaştırma" sürecinin bir parçasıdır.Tanzimat süreci tamamlanmış değildir, devam etmektedir.Bu bakımdan Tanzimat sürecinin fermanları ve icraatları ile, AKP ve önceki hükümetlerin AB uyum düzenlemeleri ve demokratikleşme-açılım paketleri birbirlerinden çok da farklı değillerdir. Öyle ki, kimi maddeler bire bir aynıdır.Bu sürecin asıl hedefi, Türk milletinin Anadolu-Trakya topraklarından atılması, Müslüman milletin sistemli olarak Hıristiyanlaştırılmasıdır. Batının dahilî ve harici misyon erler vasıtasıyla yürüttüğü en önemli stratejilerden birdir. Balkanlarda bu strateji meyvesini vermiştir. Balkanların asırlar boyunca sahipleri olan Müslüman Türk evlatları azınlığın azınlığı haline gelmiş, Yugoslavya parçalanmıştır.Bugüne kadar devleti ve milleti idare edenler, Türk milletinin varlığını ve bağımsızlığını ilelebed korumak için, onun medeniyet kimliğini, kültürünü, dinini ve aidiyetlerini korumaktan geçtiğini göremediler. Aslı Türk olan Macarların, Hıristiyanlaştırılarak dönüştürülmeleri neticesinde, ne Türklüklerinden, ne de bağımsızlıklarından eser kalmadığını fark etmediler.Mustafa Kemal Atatürk'ün Bursa Nilüfer Kız Koleji'nde bir kız çocuğunun Hıristiyanlaştırılması karşısında aldığı tedbir ve koyduğu tavrı algılayamadılar. Türkiye'de devlet idaresini elinde tutanların icraatları, son devir Batılılaşma sürecini Türk milletinin Hıristiyanlaştırması sürecine çevirdi. Devlet, kendi halkından kopmaya başladı, bir nevi yalnızlaşma sürecine sürüklendi. Halkın arasında devletin adı "dinsiz devlet"e çıkartıldı.Bu süreç aynı zamanda milliyetçiliğin, Müslümanlığın, devletçilik ve halkçılığın, bizzat bu iddiaların sahiplerince istismara dönüştürüldüğü süreç oldu.Toplumun muhafazakar kesiminde inisiyatifi ellerinde tutanlar, devlet idaresinin "milletin değerlerine ve medeniyet dinamiklerine aykırı icraatları" karşısında , "minareler süngü, kubbeler miğfer" / "dinsiz devlet, yıkılacak elbet" naralarıyla saf tuttular. Devlet, geniş muhafazakar tabanıyla karşı karşıya bırakıldı. Topraklarımız ve medeniyetimiz üzerinde Şark-Sevr-AB namlı haçlı iştahlarını kabartanlar, diledikleri gibi cirit attılar. Türk milletinin mensup olduğu ve kuvvet aldığı dini, İslam'ın içinin boşaltılmasına kadar vardırdılar. Ateizm cereyanına karşı Hıristiyanlarla ittifak furyası, Dinlerarası Diyalog projesi, Medeniyetler İttifakı akımı, BOP ortakçılığı ve Ilımlı İslam vaveylası derken, devlet ve millet tüm değer ve temellerinden adeta kopartılarak sokak ortasında çırılçıplak bırakıldı.İlginçtir, son süreçte "minareler süngü, kubbeler miğfer" / "dinsiz devlet, yıkılacak elbet" naralarıyla karşı tarafında duranlar ile yanlış icraat ve uygulamalarıyla halktan kopmaları sebebiyle adı "dinsiziliğe" çıkartılanlar, aynı icraatlarda noktalarında buluştular. Devlet idaresini söz sahibi olarak mücahitlikten müteahhitliğe terfi edenler, Türk milletinin "dönüşümünü" sağlamada rol, ABD'nin BOP projesinde ortaklık, Haçlı'nın Dinlerarası Diyalog, Ilımlı İslam ve Medeniyetlerarası İttifak'ta misyon üstlendiler. Böylece devlet-millet ayrışması, milletin kendi içinde bölünmesi ve Haçlı AB-ABD emelleri istikametinde Müslüman Türk milletinin "Hıristiyanlaştırılarak dönüşmesi" oyunu Tanzimat'ın ilk yıllarından çok daha hızlandı.İstisnalar dışında sivil-asker birçokları, bu "büyük ayrışma"nın bilerek veya bilmeyerek adeta bir parçası haline geldi.Bakmayın üst düzeyde birbirleriyle kapışır görünmelerine, bakmayın e-muhtıra dalaşlarına, bakmayın açılım paketi ve Anayasa değişikliği kapışmalarına, geçmişin halkçı toplum mühendisleriyle son devrin mücahitlikten müteahhitliğe terfi etmiş toplum öncüleri, aynı Haçlı çanağına ekmek doğramaktadırlar. Maalesef bu büyük oyunu ve ayrışmayı, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beye kadar kimse fark etmedi. Prof. Dr. Baş, 1977'li yıllardan beri bu gerçeğin altını çizmektedir.Nitekim geçen hafta Prof. Dr. Baş, uzun yıllardır Türk milletinin akaid değerlerinin Batının akaid değerleri ile değiştirilmek istendiğini, geçmişte bu anlayışa karşı çıkmak için siyasete girenlerin şimdi aynı anlayışla hareket etmeye başladığını yineledi.Prof. Dr. Baş, şu hayatî gerçeklerin altını çizdi: Cenab-ı Hak Kuran'da 'Allah indinde din İslamdır' buyurmaktadır. Şimdi bunlar da 'hak' dinler adı altında dinleri eşitlediler, bunlar da 'İslamdır' şeklinde halkımızı ikna etmeye çalışıyorlar. Bu, dinin özüne müdahaledir; bu bakımdan laikliği de ihlaldir. Devletin görevi, hangi dinden olursa olsun insanların bağlı olduğu dini yaşamasını sağlamaktır. Siyasetin görevi laik, demokratik, hukuk devletinde her din mensubunun ihtiyacını görmektir. Ama sen farklı bir şey diyorsun. Senin yaptığın, bunları İslam'a ve Kuran'a göre eşitlemek? O zaman yapılan İslam adı altında batılı hak göstermek ve de Müslümanlığın içini boşaltarak dışarıdan farklı bir akaidi onun içine yerleştirmektir. Dinlerarası diyalog faaliyetlerinin ilk yıllarından itibaren yapılmak istenen de bu 'içinin boşaltılması ve dışının Müslüman olarak' kalmasıdır.Türk milleti, birliğimizi, kimliğimizi ve medeniyetimizi içten kemiren ve çökerten bu "oyunu" BTP'nin birlik ve ekonomik kalkınma projelerinde buluşarak bozabilir. Gerisi, maalesef oyunun bir parçası olmaktır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019