Fosil yakıtların sınırlı ve çevre kirliliği oluşturması, alternatif enerji olarak kabul edilen su, rüzgar ve güneşten elde edilen enerjilerin her alanda kullanılamaması, nükleer enerjinin tehlikeli olması nedeniyle terk edilmeye başlanması, "geleceğin enerjisi'' denilen hidrojen enerjisine geçişi hızlandırdı. 1970'li yıllarda yaşanan enerji krizi sonrasında başlayan yeni enerji kaynağı arayışlarında, ABD, Japonya ve Avrupa ülkelerindeki üniversitelerde yapılan çalışmalarda hidrojen enerjisinin "temiz ve sürekli'' olması nedeniyle tercih edilebileceği belirtiliyor. Yaklaşık 25 yıllık süre içinde bu konuda yapılan birçok proje başarıyla sonuçlanırken günümüzde hidrojen enerjisi ile çalışan otomobil, otobüs, pil, cep telefonu, klima ve bilgisayarlar yapılıyor. Hidrojen enerjisine geçiş kararını ilk veren Japonya, Almanya, Kanada, Avustralya gibi ülkeler büyük yatırımlar yaparken, Almanya donanmasının hidrojen enerjisiyle çalışması için karar aldığı ve denizaltıların buna göre planlandığı, ABD ve Avrupa'da da bazı otomobil fabrikalarının hidrojen enerjili üretime başladığı belirtiliyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, hidrojen teknolojisindeki yatırımların son yıllarda arttığını belirterek, "Hidrojen dönemini başlatmak, ancak stratejik planlama ile mümkün olabilir'' dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.