Hz. Ali döneminde Hz. Hasan
Hz. Osman’ın öldürülmesinin ardından halk Hz. Ali’ye biat etti. el-İmame ve’s-Siyase adlı eserde Ebu Sevr bu olayı şöyle anlatıyor
03.07.2023 08:05:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hz. Osman'ın öldürülmesinin ardından halk Hz. Ali'ye biat etti. el-İmame ve's-Siyase adlı eserde Ebu Sevr bu olayı şöyle anlatıyor:
"Osman'ın öldürülmesinden sonra biat töreni yapılacağı sırada Ali'nin arkasından çıktım. Halk etrafında toplanmış, kendisine biat ediyordu.
Ali, Ben-i Mazin kabilesine ait bahçelerden birine girdi. Onu bir hurma ağacının altına sığınmaya zorladılar. Halk benim ile onun arasına girdi.
Halka baktım. Elleri ile kollarından tutmuşlar, arka arkaya elleri ile onun ellerini tutuyorlardı (yani biat ediyorlardı).
Sonra onunla birlikte mescide yöneldiler. Mescidde ilk minbere çıkan kişi Talha oldu. Elini uzatarak ona biat etti. Talha'nın parmakları çolaktı.
Oradakilerden biri bu durumu kötüye yorarak, "Allah'a yemin ederim ki bu iş tamama ermez" dedi. Arkasından Zübeyir, Peygamberimizin diğer sahabeleri ve Medine'de bulunan bütün Müslümanlar ona biat ettiler..."
Hz. Ali Şıkşıkiye Hutbesi'nde kendisine biat edilirken yaşananları şöyle anlatmaktadır:
". Derken halk, sırtlanın boynundaki kıllar gibi (yoğun bir şekilde) her taraftan etrafıma üşüştüler. Koyunların ağıla üşüşmesi gibi çevreme toplandılar. İzdihamdan Hasan ve Hüseyin ayaklar altında kalacaktı. İki tarafımda çizikler ve yaralar oluştu..."
Bu olay Hz. Osman'ın öldürülmesinden üç ya da beş gün sonra gerçekleşti. Birkaç kişi dışında Kureyş bu biate tamamen katıldı. Biat etmeyen Kureyşliler arasında Mervan b. Hakem, Sad b. Ebi Vakkas ve Abdullah b. Ömer vardı.
Emeviler Hz. Ali'ye biat etmemişti. Muaviye de kendisine biat etmeyi reddetmiş ve direnişini ilan etmişti.
Hz. Ali bu sırada Mekkelilerin Hz. Osman'ın kanını dava etmek üzere Hz. Aişe'nin liderliğinde harekete geçtiği haberini aldı. Ve bu fitneyi bastırmak için yola çıktı.
Rebeze'ye vardığında Kûfe halkına elçiler aracılığıyla mesaj gönderdi. Ancak Kûfe'nin başkanı Ebu Musa el-Eşarî'den olumlu bir cevap alamadı. Ebu Musa, halkı Hz. Ali'ye yardım etmekten men etmeye çalışıyordu.
Hz. Ali, Ebu Musa'ya sırasıyla Muhammed b. Ebubekir, Muhammed b. Câfer ve Haşim el-Mırkal'ı gön-derdi. Fakat Ebu Musa inadında ısrar etti.
Bunun üzerine İmam Ali, Ebu Musa el-Eşarî'ye oğlu İmam Ha- san ve Ammar b. Yâsir'i gönderdi. İmam Hasan'ın yanında İmam Ali'nin Ebu Musa'yı görevden alarak yerine Karaza b. Ka'b'ı tayin ettiğini bildiren mektubu vardı.
İmam Ali mektubunda şöyle diyordu: "Ben şöyle bir görüşe vardım ki Allah'ın sana onunla ilgili hiçbir nasip vermediği bu görevden uzaklaşmalısın. Bu durum, emrimi reddetmekten seni alıkoyar.
Halkı sefere çıkarmak için oğlum Hasan ile Ammar b. Yâsir'i gönderdim. Karaza b. Ka'b'ı da şehrin valisi olarak görevlendirdim. Yerilmiş ve horlanmış olarak işimizden ayrıl. Eğer böyle yapmazsan, Karaza'ya sana güç kullanması yönünde emir verdim."
İmam Hasan Kûfe'ye ulaşınca halk etrafını sardı. Bağlılık ve itaatlerini ifade ediyorlardı. İmam Hasan emirlere karşı çıkan valinin görevden alınıp yerine Karaza'nın tayin edildiğini ilan etti.
Fakat Ebu Musa el-Eşarî tutumunu ısrarla devam ettirdi. Bunun üzerine Ebu Musa, Ammar b. Yâsir'e dönerek onunla Osman hakkında konuşmaya girişti.
Maksadı, sözlerinden bir açık yakalayarak onu Osman'ın kanı ile ilgili olarak suçlamaktı. Böylece halkı İmam Hasan'ın yanından uzaklaştırmak için bir sebep arıyordu. Bu maksatla Ammar'a şöyle dedi: "Ey Ebu Yekzan, halifeye (Osman'a) karşı savaş açanlar ile bir olup sen de ona karşı mı çıktın ve böylece kendini fâcirler arasına mı yerleştirdin?"
Ammar bu soruya, "Hayır, öyle yapmadım ama olup bitenler de beni üzmedi" diye cevap verdi.
Bu sırada Ebu Musa'nın maksadını anlayan İmam Hasan tartışmanın ipini kesmek üzere ona, "Niçin halkın bizi desteklemesini engelliyorsun?" diye sordu. Arkasından onunla yumuşak sözlerle konuşmaya girişti.
Maksadı kötülük ve inat ruhunu nefsinden çıkarmaktı: "Ey Ebu Musa! Allah'a yemin ederim ki, bizim tek isteğimiz bozuklukları düzeltmektir. Emirü'l-Mü'minin Ali gibi bir şahsiyet hiçbir şeyden korkmaz."
Ebu Musa da ona şöyle dedi: "Anam babam sana feda olsun, doğru söylüyorsun. Ama müsteşar güvenilir biri mi?"
İmam Hasan bu soruya, "evet" dedi.
Ebu Musa şöyle dedi: "Peygamberimizin şöyle dediğini işittim: "İleride fitne ile karşılaşacaksınız. O günlerde oturanlar ayakta olanlardan, ayakta olanlar yürüyenlerden, yürüyenler ise binek hayvanlarının sırtında yol alanlardan daha hayırlıdır."
Yüce Allah bizi birbirimize kardeş yaptı. Bize birbirimizin kanlarını ve mallarını haram kıldığını bildirmek üzere şöyle buyurdu:
"Ey mü'minler, birbirinizin mallarını gayrimeşru yöntemler kullanarak değil, karşılıklı anlaşmaya dayalı ticaret yolu ile yiyin. Ve nefislerinizi öldürmeyin. Hiç şüphesiz Allah size karşı merhametlidir."
Yine buyurmuştur ki: "Kim bir mü'mini bile bile öldürürse cezası, içinde ebedi olarak kalmak üzere cehennemdir."
Ammar, ona, "Bu sözleri sen, kendin mi Peygamberimizden işittin?" diye sordu.
Ebu Musa, "Evet, söylediğimin teminatı bu elimdir" dedi.
Bunun üzerine Ammar halka dönerek şöyle dedi: "Peygamberimiz bu sözleri ile Ebu Musa'yı kastetti. O ayakta olandan daha hayırlı bir oturandır. (Yani onun evinde oturması kıyam etmesinden daha hayırlıdır)."
O sırada İmam Hasan halka dönerek şu konuşmayı yaptı: "Ey insanlar! Emirü'l-Mü'minin Ali b. Ebi Tâlib ile Arap büyükleri yol üzerinde size doğru gelmektedirler.
Haber aldığınız üzere Talha ile Zübeyr, İmam Ali'ye biat ettikten sonra Aişe ile birlikte ona karşı çıktılar. Kadınların zayıf olduklarını ve görüşlerinin dağınıklığa yatkın ve güçsüz olduğunu biliyorsunuz.
Bundan dolayı yüce Allah erkekleri kadınlar üzerine yönetici kıldı. Allah'a yemin ederim ki, içinizden hiçbiri İmam Ali'yi desteklemese de, kendisi ile birlikte hareket eden Muhacirler'in ve Ensar'ın yeterli olacağını umuyorum. Allah'a yardım edin ki, O da size yardım etsin."
Ebu Musa tavrını ısrarla devam ettirerek azimleri frenledi, halkı yerlerinde kalarak İmam Ali'yi desteklemeye çağırdı.
Bunun üzerine İmam Hasan kendisine karşı sertliğe başvurarak şöyle dedi: "Be hey adam! Sana verdiğimiz görevi bırak, anan olmayasıca minberimizden aşağıya in!"
Bunun arkasından halka hitaben şunu söyledi: "Ey insanlar! Halifenizin çağrısına icabet edin. Ve kardeşlerinize katılın. Bu iş için sefere çıkanlar olacaktır.
Allah'a yemin ederim ki, Ali'yi aklı başında kimseler izlerse, dünyada ve ahirette örnek olacak ve hayırlı bir sonuç ortaya çıkacaktır. Çağrımıza icabet ederek bizim ve sizin başınıza gelen belada bize yardım edin.
Emirü'l-Mü'minin diyor ki: "Ben bu sefere ya zalim veya mazlum olarak çıktım. Ben, Allah'ın hakkını gözeten kimsenin de mutlaka sefere çıkması hususunda Allah'ı hatırlatırım.
Eğer mazlum isem, bana yardım etmiş olur, eğer zalim isem cezamı verir. Allah'a yemin ederim ki, Talha ve Zübeyr bana ilk biat eden ve ilk haksızlık eden kimselerdir. Ben zimmetime mal mı geçirdim veya herhangi bir hükmü mü değiştirdim? Sefere çıkın, marufu emredin ve kötülükten sakındırın."
Bu konuşmanın sonucunda halk İmam Hasan'ı dinledi ve çağrısına icabet etti. Fakat Mâlik Eşter işin tamamlanması için Ebu Musa'nın aşağılanmış ve gücü, benliği yıkılmış olarak makamından çıkarılması gerektiği görüşünde idi.
Bu düşünce ile kendisine bağlı bir grup eşliğinde valilik sarayına gidip orayı kuşattılar. Ve sonra Ebu Musa'yı dışarı çıkardılar.
Mesele İmam Hasan'ın istediği kıvama gelince halka dönerek onları şu sözlerle cihada çıkmaya çağırdı: "Ey insanlar! Ben yola çıkıyorum. İsteyen benimle hayvan sırtında yola çıksın, isteyen nehir yolundan gitsin."
Böylece halk yığınları İmam Hasan'ın çağrısına icabet etti.
Şair Kays b. Sa'd bu durumu görünce içi sevinç dolarak şu beyitleri söyledi:
"Allah bugün Kûfe halkını desteği ile ödüllendirsin!
Onlar icabet ettiler ve döneklerin dönekliğine uyarak reddetmediler.
Onlar, "Ali en sağlam yere basan ve dayanıklı adımlıdır" dediler.
Ahdini bozup sözünü değiştirenlere karşı ondan hoşnut olduk.
O ikisi kasten Peygamber'in eşini öne çıkardılar.
Onu deve sırtında dört nala giden atlar sevk eder."
Kûfe şehri sefer naraları ile inledi. Binlerce kişi şehirden çıktı. Sefere çıkanlar açıkça hoşnutluk ve kabul gösteriyorlardı. Halk İmam Hasan'ın komutasında yol alıp Zikar denen yere ulaştılar. (Zikar Kûfe yakınlarında bir suyun adıdır). Orada karargâh kurmuş olan İmam Ali ile buluştular.
Hz. Ali oğlunun başarısına çok memnun oldu ve harcadığı çabalara karşılık kendisine teşekkür etti.
Hz. Hasan'ın bu başarısı farklı kaynaklarda şöyle anlatılmaktadır:
"Hz. Hasan Cemel Savaşı'nın alevlerini söndürmek amacıyla Hicret'in 36. yılında babasının komutasında Basra'ya gitti. Basra'ya girmeden Hz. Ali'nin emriyle Hz. Ammar b. Yâsir'le beraber Kûfe'ye giderek orada halkı topladı ve hazırladığı orduyla beraber Basra'da Hz. Ali'ye katıldı."
"Hz. Hasan Kûfe'de Ammar b. Yâsir'le beraber halkı cihada katılmaya teşvik etti. Ve başarılı oldu."
"... Hz. Hasan babası Hz. Ali'ye atılan (ki bu iftira İmam Ali'nin Hz. Osman'ın ölümüyle ilgisi olduğu yönündeydi) iftiranın boş olduğunu ortaya çıkardı. Bu konudaki konuşmaları gayet açık ve netti. Daha sonra Hz. Hasan savaşa da katılarak muzaffer olarak geri döndü."
"Hz. Hasan Kûfe'ye geldiğinde Osman'ın atadığı vali Ebu Musa el-Eşarî, henüz iş başındaydı. Ve Hz. Ali hükümetine karşı gelerek Müslümanların Ali'nin ahdini bozanlara karşı olan mücadelesini desteklemelerine engel oluyordu.
Hal böyle iken Hasan b. Ali, Ebu Musa ve adamlarının iş bozuculuğuna rağmen dokuz bin kişiyi savaşa göndermeyi başardı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hasan eserinden)
"Osman'ın öldürülmesinden sonra biat töreni yapılacağı sırada Ali'nin arkasından çıktım. Halk etrafında toplanmış, kendisine biat ediyordu.
Ali, Ben-i Mazin kabilesine ait bahçelerden birine girdi. Onu bir hurma ağacının altına sığınmaya zorladılar. Halk benim ile onun arasına girdi.
Halka baktım. Elleri ile kollarından tutmuşlar, arka arkaya elleri ile onun ellerini tutuyorlardı (yani biat ediyorlardı).
Sonra onunla birlikte mescide yöneldiler. Mescidde ilk minbere çıkan kişi Talha oldu. Elini uzatarak ona biat etti. Talha'nın parmakları çolaktı.
Oradakilerden biri bu durumu kötüye yorarak, "Allah'a yemin ederim ki bu iş tamama ermez" dedi. Arkasından Zübeyir, Peygamberimizin diğer sahabeleri ve Medine'de bulunan bütün Müslümanlar ona biat ettiler..."
Hz. Ali Şıkşıkiye Hutbesi'nde kendisine biat edilirken yaşananları şöyle anlatmaktadır:
". Derken halk, sırtlanın boynundaki kıllar gibi (yoğun bir şekilde) her taraftan etrafıma üşüştüler. Koyunların ağıla üşüşmesi gibi çevreme toplandılar. İzdihamdan Hasan ve Hüseyin ayaklar altında kalacaktı. İki tarafımda çizikler ve yaralar oluştu..."
Bu olay Hz. Osman'ın öldürülmesinden üç ya da beş gün sonra gerçekleşti. Birkaç kişi dışında Kureyş bu biate tamamen katıldı. Biat etmeyen Kureyşliler arasında Mervan b. Hakem, Sad b. Ebi Vakkas ve Abdullah b. Ömer vardı.
Emeviler Hz. Ali'ye biat etmemişti. Muaviye de kendisine biat etmeyi reddetmiş ve direnişini ilan etmişti.
Hz. Ali bu sırada Mekkelilerin Hz. Osman'ın kanını dava etmek üzere Hz. Aişe'nin liderliğinde harekete geçtiği haberini aldı. Ve bu fitneyi bastırmak için yola çıktı.
Rebeze'ye vardığında Kûfe halkına elçiler aracılığıyla mesaj gönderdi. Ancak Kûfe'nin başkanı Ebu Musa el-Eşarî'den olumlu bir cevap alamadı. Ebu Musa, halkı Hz. Ali'ye yardım etmekten men etmeye çalışıyordu.
Hz. Ali, Ebu Musa'ya sırasıyla Muhammed b. Ebubekir, Muhammed b. Câfer ve Haşim el-Mırkal'ı gön-derdi. Fakat Ebu Musa inadında ısrar etti.
Bunun üzerine İmam Ali, Ebu Musa el-Eşarî'ye oğlu İmam Ha- san ve Ammar b. Yâsir'i gönderdi. İmam Hasan'ın yanında İmam Ali'nin Ebu Musa'yı görevden alarak yerine Karaza b. Ka'b'ı tayin ettiğini bildiren mektubu vardı.
İmam Ali mektubunda şöyle diyordu: "Ben şöyle bir görüşe vardım ki Allah'ın sana onunla ilgili hiçbir nasip vermediği bu görevden uzaklaşmalısın. Bu durum, emrimi reddetmekten seni alıkoyar.
Halkı sefere çıkarmak için oğlum Hasan ile Ammar b. Yâsir'i gönderdim. Karaza b. Ka'b'ı da şehrin valisi olarak görevlendirdim. Yerilmiş ve horlanmış olarak işimizden ayrıl. Eğer böyle yapmazsan, Karaza'ya sana güç kullanması yönünde emir verdim."
İmam Hasan Kûfe'ye ulaşınca halk etrafını sardı. Bağlılık ve itaatlerini ifade ediyorlardı. İmam Hasan emirlere karşı çıkan valinin görevden alınıp yerine Karaza'nın tayin edildiğini ilan etti.
Fakat Ebu Musa el-Eşarî tutumunu ısrarla devam ettirdi. Bunun üzerine Ebu Musa, Ammar b. Yâsir'e dönerek onunla Osman hakkında konuşmaya girişti.
Maksadı, sözlerinden bir açık yakalayarak onu Osman'ın kanı ile ilgili olarak suçlamaktı. Böylece halkı İmam Hasan'ın yanından uzaklaştırmak için bir sebep arıyordu. Bu maksatla Ammar'a şöyle dedi: "Ey Ebu Yekzan, halifeye (Osman'a) karşı savaş açanlar ile bir olup sen de ona karşı mı çıktın ve böylece kendini fâcirler arasına mı yerleştirdin?"
Ammar bu soruya, "Hayır, öyle yapmadım ama olup bitenler de beni üzmedi" diye cevap verdi.
Bu sırada Ebu Musa'nın maksadını anlayan İmam Hasan tartışmanın ipini kesmek üzere ona, "Niçin halkın bizi desteklemesini engelliyorsun?" diye sordu. Arkasından onunla yumuşak sözlerle konuşmaya girişti.
Maksadı kötülük ve inat ruhunu nefsinden çıkarmaktı: "Ey Ebu Musa! Allah'a yemin ederim ki, bizim tek isteğimiz bozuklukları düzeltmektir. Emirü'l-Mü'minin Ali gibi bir şahsiyet hiçbir şeyden korkmaz."
Ebu Musa da ona şöyle dedi: "Anam babam sana feda olsun, doğru söylüyorsun. Ama müsteşar güvenilir biri mi?"
İmam Hasan bu soruya, "evet" dedi.
Ebu Musa şöyle dedi: "Peygamberimizin şöyle dediğini işittim: "İleride fitne ile karşılaşacaksınız. O günlerde oturanlar ayakta olanlardan, ayakta olanlar yürüyenlerden, yürüyenler ise binek hayvanlarının sırtında yol alanlardan daha hayırlıdır."
Yüce Allah bizi birbirimize kardeş yaptı. Bize birbirimizin kanlarını ve mallarını haram kıldığını bildirmek üzere şöyle buyurdu:
"Ey mü'minler, birbirinizin mallarını gayrimeşru yöntemler kullanarak değil, karşılıklı anlaşmaya dayalı ticaret yolu ile yiyin. Ve nefislerinizi öldürmeyin. Hiç şüphesiz Allah size karşı merhametlidir."
Yine buyurmuştur ki: "Kim bir mü'mini bile bile öldürürse cezası, içinde ebedi olarak kalmak üzere cehennemdir."
Ammar, ona, "Bu sözleri sen, kendin mi Peygamberimizden işittin?" diye sordu.
Ebu Musa, "Evet, söylediğimin teminatı bu elimdir" dedi.
Bunun üzerine Ammar halka dönerek şöyle dedi: "Peygamberimiz bu sözleri ile Ebu Musa'yı kastetti. O ayakta olandan daha hayırlı bir oturandır. (Yani onun evinde oturması kıyam etmesinden daha hayırlıdır)."
O sırada İmam Hasan halka dönerek şu konuşmayı yaptı: "Ey insanlar! Emirü'l-Mü'minin Ali b. Ebi Tâlib ile Arap büyükleri yol üzerinde size doğru gelmektedirler.
Haber aldığınız üzere Talha ile Zübeyr, İmam Ali'ye biat ettikten sonra Aişe ile birlikte ona karşı çıktılar. Kadınların zayıf olduklarını ve görüşlerinin dağınıklığa yatkın ve güçsüz olduğunu biliyorsunuz.
Bundan dolayı yüce Allah erkekleri kadınlar üzerine yönetici kıldı. Allah'a yemin ederim ki, içinizden hiçbiri İmam Ali'yi desteklemese de, kendisi ile birlikte hareket eden Muhacirler'in ve Ensar'ın yeterli olacağını umuyorum. Allah'a yardım edin ki, O da size yardım etsin."
Ebu Musa tavrını ısrarla devam ettirerek azimleri frenledi, halkı yerlerinde kalarak İmam Ali'yi desteklemeye çağırdı.
Bunun üzerine İmam Hasan kendisine karşı sertliğe başvurarak şöyle dedi: "Be hey adam! Sana verdiğimiz görevi bırak, anan olmayasıca minberimizden aşağıya in!"
Bunun arkasından halka hitaben şunu söyledi: "Ey insanlar! Halifenizin çağrısına icabet edin. Ve kardeşlerinize katılın. Bu iş için sefere çıkanlar olacaktır.
Allah'a yemin ederim ki, Ali'yi aklı başında kimseler izlerse, dünyada ve ahirette örnek olacak ve hayırlı bir sonuç ortaya çıkacaktır. Çağrımıza icabet ederek bizim ve sizin başınıza gelen belada bize yardım edin.
Emirü'l-Mü'minin diyor ki: "Ben bu sefere ya zalim veya mazlum olarak çıktım. Ben, Allah'ın hakkını gözeten kimsenin de mutlaka sefere çıkması hususunda Allah'ı hatırlatırım.
Eğer mazlum isem, bana yardım etmiş olur, eğer zalim isem cezamı verir. Allah'a yemin ederim ki, Talha ve Zübeyr bana ilk biat eden ve ilk haksızlık eden kimselerdir. Ben zimmetime mal mı geçirdim veya herhangi bir hükmü mü değiştirdim? Sefere çıkın, marufu emredin ve kötülükten sakındırın."
Bu konuşmanın sonucunda halk İmam Hasan'ı dinledi ve çağrısına icabet etti. Fakat Mâlik Eşter işin tamamlanması için Ebu Musa'nın aşağılanmış ve gücü, benliği yıkılmış olarak makamından çıkarılması gerektiği görüşünde idi.
Bu düşünce ile kendisine bağlı bir grup eşliğinde valilik sarayına gidip orayı kuşattılar. Ve sonra Ebu Musa'yı dışarı çıkardılar.
Mesele İmam Hasan'ın istediği kıvama gelince halka dönerek onları şu sözlerle cihada çıkmaya çağırdı: "Ey insanlar! Ben yola çıkıyorum. İsteyen benimle hayvan sırtında yola çıksın, isteyen nehir yolundan gitsin."
Böylece halk yığınları İmam Hasan'ın çağrısına icabet etti.
Şair Kays b. Sa'd bu durumu görünce içi sevinç dolarak şu beyitleri söyledi:
"Allah bugün Kûfe halkını desteği ile ödüllendirsin!
Onlar icabet ettiler ve döneklerin dönekliğine uyarak reddetmediler.
Onlar, "Ali en sağlam yere basan ve dayanıklı adımlıdır" dediler.
Ahdini bozup sözünü değiştirenlere karşı ondan hoşnut olduk.
O ikisi kasten Peygamber'in eşini öne çıkardılar.
Onu deve sırtında dört nala giden atlar sevk eder."
Kûfe şehri sefer naraları ile inledi. Binlerce kişi şehirden çıktı. Sefere çıkanlar açıkça hoşnutluk ve kabul gösteriyorlardı. Halk İmam Hasan'ın komutasında yol alıp Zikar denen yere ulaştılar. (Zikar Kûfe yakınlarında bir suyun adıdır). Orada karargâh kurmuş olan İmam Ali ile buluştular.
Hz. Ali oğlunun başarısına çok memnun oldu ve harcadığı çabalara karşılık kendisine teşekkür etti.
Hz. Hasan'ın bu başarısı farklı kaynaklarda şöyle anlatılmaktadır:
"Hz. Hasan Cemel Savaşı'nın alevlerini söndürmek amacıyla Hicret'in 36. yılında babasının komutasında Basra'ya gitti. Basra'ya girmeden Hz. Ali'nin emriyle Hz. Ammar b. Yâsir'le beraber Kûfe'ye giderek orada halkı topladı ve hazırladığı orduyla beraber Basra'da Hz. Ali'ye katıldı."
"Hz. Hasan Kûfe'de Ammar b. Yâsir'le beraber halkı cihada katılmaya teşvik etti. Ve başarılı oldu."
"... Hz. Hasan babası Hz. Ali'ye atılan (ki bu iftira İmam Ali'nin Hz. Osman'ın ölümüyle ilgisi olduğu yönündeydi) iftiranın boş olduğunu ortaya çıkardı. Bu konudaki konuşmaları gayet açık ve netti. Daha sonra Hz. Hasan savaşa da katılarak muzaffer olarak geri döndü."
"Hz. Hasan Kûfe'ye geldiğinde Osman'ın atadığı vali Ebu Musa el-Eşarî, henüz iş başındaydı. Ve Hz. Ali hükümetine karşı gelerek Müslümanların Ali'nin ahdini bozanlara karşı olan mücadelesini desteklemelerine engel oluyordu.
Hal böyle iken Hasan b. Ali, Ebu Musa ve adamlarının iş bozuculuğuna rağmen dokuz bin kişiyi savaşa göndermeyi başardı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hasan eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.