Yine Ashab-ı Kirâm, Peygamber Efendimizi vesîle ederek Cenab-ı Hakk'ka iltica ederlerdi. Peygamberimizin vefatından sonra ise, O'na yakınlığından ötürü amcası Hz. Abbas'ı vesîle ederlerdi.
Şu olay bize bunu haber vermektedir: "Enes b. Malik'ten şöyle rivayet edilmiştir: Halk kıtlığa düçar olduklarında Ömer İbn Hattab, Nebiyyi Ekrem'in amcası Abbas İbn Abdilmuttalip ile tevessül ederek istiska eder ve 'İlâhî, bizler (eyyamı hayatında) Peygamberimiz ile tevessül ederek Sen'den niyazda bulunurduk da bize yağmur ihsan ederdin. İmdi de Peygamberimizin amcası ile tevessül ederek Sen'den niyaz ediyoruz. Bize (yine) yağmur ihsan et' diye dua ederdi. Enes (ra) der ki: Bu duayı edince ıskâ olunurlardı."
Keza Hz. Ebu Bekir, (ra) harbe çıkacağı zaman Hz. Abbas'la Medine'nin dışına gider ve ona "Ya Abbas! Sen nusret duasında bulun da ben amin diyeyim. Umarım ki Nebiyyi Ekrem'e yakınlığın dolayısıyla duan boşa çıkmaz." derdi.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere kulun Allah'a gidişi bir vasıta ile mümkündür. Bu vasıtalar sırasıyla resuller, nebiler ve irşad ehli velîlerdir. Peygamber Efendimiz'den sonra bu ulvî irşad vazifesini, insan-ı kâmil dediğimiz zevat yerine getirmiştir. Kıyamete kadar da bu mânevî vazife böyle devam edecektir. Bu bir sünnetullah'dır, adetullah'tır, yahut murad-ı ilâhî'dir; yani Allah'ın kanunudur. Allah'ın kanunu ise asla tağyir ve tebdile uğramaz. Bunun aksini iddia etmek Allah'ın kanununu bilmemek olduğu gibi; bu hâl, İslâm mantığından mahrumiyetin de bir ifadesidir.
Prof. Dr. Haydar Baş
Şu olay bize bunu haber vermektedir: "Enes b. Malik'ten şöyle rivayet edilmiştir: Halk kıtlığa düçar olduklarında Ömer İbn Hattab, Nebiyyi Ekrem'in amcası Abbas İbn Abdilmuttalip ile tevessül ederek istiska eder ve 'İlâhî, bizler (eyyamı hayatında) Peygamberimiz ile tevessül ederek Sen'den niyazda bulunurduk da bize yağmur ihsan ederdin. İmdi de Peygamberimizin amcası ile tevessül ederek Sen'den niyaz ediyoruz. Bize (yine) yağmur ihsan et' diye dua ederdi. Enes (ra) der ki: Bu duayı edince ıskâ olunurlardı."
Keza Hz. Ebu Bekir, (ra) harbe çıkacağı zaman Hz. Abbas'la Medine'nin dışına gider ve ona "Ya Abbas! Sen nusret duasında bulun da ben amin diyeyim. Umarım ki Nebiyyi Ekrem'e yakınlığın dolayısıyla duan boşa çıkmaz." derdi.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere kulun Allah'a gidişi bir vasıta ile mümkündür. Bu vasıtalar sırasıyla resuller, nebiler ve irşad ehli velîlerdir. Peygamber Efendimiz'den sonra bu ulvî irşad vazifesini, insan-ı kâmil dediğimiz zevat yerine getirmiştir. Kıyamete kadar da bu mânevî vazife böyle devam edecektir. Bu bir sünnetullah'dır, adetullah'tır, yahut murad-ı ilâhî'dir; yani Allah'ın kanunudur. Allah'ın kanunu ise asla tağyir ve tebdile uğramaz. Bunun aksini iddia etmek Allah'ın kanununu bilmemek olduğu gibi; bu hâl, İslâm mantığından mahrumiyetin de bir ifadesidir.
Prof. Dr. Haydar Baş