İslam hukukunda malların kısımları ve miras konusu
Şahsa ait özel mallar: Peygamberimizin (s.a.v.) şahsına ait mallar ki, bu mallar O’nun vefatıyla İslamî miras kanunlarına göre mirasçılarına geçmekte idi
28.08.2024 08:51:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İslam hukukunda mallar iki kısma ayrılıyordu:
Şahsa ait özel mallar: Peygamberimizin (s.a.v.) şahsına ait mallar ki, bu mallar O'nun vefatıyla İslamî miras kanunlarına göre mirasçılarına geçmekte idi. Yani miras âyetlerinde Peygamber'in (s.a.v.) mirasçıları ile diğer şahısların mirasçıları arasında bir fark söz konusu değildir.
Peygamber'in (s.a.v.) devlet başkanı olarak yönettiği devletin malları, devlete ait mallar: İslam devletine ait olan mallar ve emlaklar...
Resûl-i Ekrem (s.a.v.), bu gelirleri İslam devleti ve Müslümanlar için harcardı ve bazen bu malları sahabiler arasında taksim ederdi, bu malları bağışlardı.
İslam tarihinde bu tür arazilerden faydalanan sahabilere örnek olarak; Ali (a.s.) Ebu Bekir, Abdurrahman ibn-i Avf, Muhacirler'den Bilal, Ebu Dücane, Sehl ibn-i Hanif ve Ensar'dan olan Haris ibn-i Semme verilebilir.
Belazurî, Futuh'ul-Buldan'da bu konuda şunları yazıyor:
"Resûlullah (s.a.v.) Ben-i Nazir yerlerinden bir parçasını içindeki hurma ağaçlarıyla birlikte Zübeyr b. Avvam'a verdi."
"Resûlullah (s.a.v.) içinde dağ ve maden olan bir miktar yeri Bi lal'e verdi."
"Resûlullah (s.a.v.) dört parça yeri Ali b. Ebi Tâlib'e (a.s.) verdi."
Fedek, bu kategorilerden devlet malı içinde yer almakta idi. Bunda Şii âlimlerin çoğu ve Sünnî ulemanın bir kısmı hemfikirdir.
Peygamberin (s.a.v.) bu mallarda bağış olarak dağıtma yetkisi vardı. Buna göre Hz. Fâtıma'ya (a.s.) vermesinin -bağış yapmasının- bir mahsuru yoktur.
İkinci bir görüş ise; "Fedek bölgesi savaşmadan ele geçirilmiş olduğu için devlet malı olmasına rağmen Peygambere (s.a.v.) has olan mallardandır. İdaresi konusunda Peygamber (s.a.v.) serbest bırakılmıştır" tezidir.
"Bu, Peygambere (s.a.v.) ait özel mülk hükmündedir" denilmektedir. Yine Resûlullah'ın (s.a.v.) bunun üzerinde istediği şekilde tasarruf yetkisi vardır. Yani, bunun gelirini sadece hanımlarına veya sadece kızına bırakabilir.
Allah-u Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de bu konuyu şu âyetle anlatmaktadır: "Onlardan Allah'ın, Peygamberine verdiği feye gelince ki siz, onun üzerinde (onu elde etmek için) ne at ne deve sürdünüz. Ancak Allah, kendi elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, her şeye güç yetirendir. Allah'ın o fethedilen şehir halkından Peygamberine (s.a.v.) verdiği fey (silah zoru olmaksızın elde edilen ganimet) Allah'a ve Peygambere aittir."
Enteresandır, Hz. Fâtıma'nın (a.s.) Fedek üzerindeki hakkı konusunda yaptığı savunma; Fedek'i devlet malı olarak görenlerinkine de, özel mülktür diyenlerinkine de girmektedir. İlk savunması bağış olduğu şeklindeydi; ikincisi ise miras hükümleri ile ilgilidir.
Hz. Peygamberin Medine'de bıraktığı malları nelerdi?
1- Ben-i Nazir Yahudilerinden kalan yerler:
Resûlullah (s.a.v.) hayatta iken, Ben-i Nazir Yahudilerinden savaşmadan alınan yerler konusunda da Fedek benzeri uygulamalarda bulunmuştu.
"Hz. Peygamber (s.a.v.), bu arazideki menkul malları Muhacir arasında taksim etti. Arazinin bir miktarını da kendisine has kıldı ve Hz. Ali'ye (a.s.) emretti ki, onları tasarruf etsin. Daha sonra bu yerleri vakfederek sadakattan kıldı.
Kendisinin vefatından sonra buralar üzerindeki tasarruf yetkisini Hz. Fâtıma (a.s.) ve Hz. Ali'ye (a.s.) bırakmıştır."
2- Bezenti diyor ki:
"Hz. Rıza'ya (a.s.), Fâtıma'nın (a.s.) yedi tarlası hakkında sordum. 'Bunlar Resûlullah'ın (s.a.v.) mevkufatındandı ki, Hz. Zehra'ya (a.s.) yetişiyordu. Peygamber-i Ekrem (s.a.v.) onların mahsulünden kendi ihtiyacı miktarında alırdı.
Vefat ettiği zaman, Abbas onların hakkında Hz. Fâtıma (a.s.) ile çekişti. Ali b. Ebi Tâlib ve diğerleri bu yerlerin vakıf malı olduğuna şehadet ettiler. Bu tarlalar şunlardır: Dellal, A'vef, Hüsna, Safiye, Meşrebet-ü Ümm-i İbrahim, Meyseb ve Bekra' diye buyurdu."
3- Medine sadakati, Hz. Ali'nin (a.s.) elinde idi.
Abbas, bu konuda Hz. Ali (a.s.) ile çekişti. Ancak Hz. Ali (a.s.) haklı çıktı. Hz. Ali'den (a.s.) sonra İmam Hasan'ın elinde idi. Sonra İmam Hüseyin'in elinde idi. Ondan sonra da Abdullah b. Hasan'ın elinde kaldı. Ben-i Abbas başa geçince bu sadakatı Hâşimoğulları'nın elinden aldılar."
4- Bu sadakat ile ilgili olarak, Halebî ve Muhammed b. Müslim şöyle rivâyet etmektedir:
"Hz. Sâdık'a (a.s.), Resûlullah (s.a.v.) ve Fâtıma'ya (a.s.) ait olan sadakat hakkında sorduk.
'Onlar Hâşimoğulları ile Muttaliboğulları'nındır' buyurdu."
Fedek, başta Hicaz Yahudilerinin yeri iken; Resûlullah (s.a.v.) Hayber, Vadi'ul-Gurra ve Tima'daki Yahudileri etkisiz hale getirmişti.
Muhit adındaki elçisini de Fedek'in ileri gelenlerinin yanına gönderdi. Yahudi Yuşa ibn-i Nun, savaşmak yerine sulh yolunu kabul etti. Her yıl bölgede çıkan mahsulün yarısını Peygambere (s.a.v.) vermek, İslam bayrağı altında yaşamak ve Müslümanlar aleyhine entrikalar çevirmemek üzere sulh yapıldı.
Belazurî, "Futuh'ul-Buldan" adlı eserinde Fedek ile ilgili şunları yazıyor:
"Fedek Yahudileri, sulh anlaşmasının mukabilinde Fedek arazisinin yarısını Resûlullah'a (s.a.v.) verdiler."
Ve yine bu konuda Mu'cem'ül-Buldan da şu bilgi vardır: "Bütün ağaçları, meyveleri ve mallarının yarısını Resûlullah'a (s.a.v.) verdiler." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
Şahsa ait özel mallar: Peygamberimizin (s.a.v.) şahsına ait mallar ki, bu mallar O'nun vefatıyla İslamî miras kanunlarına göre mirasçılarına geçmekte idi. Yani miras âyetlerinde Peygamber'in (s.a.v.) mirasçıları ile diğer şahısların mirasçıları arasında bir fark söz konusu değildir.
Peygamber'in (s.a.v.) devlet başkanı olarak yönettiği devletin malları, devlete ait mallar: İslam devletine ait olan mallar ve emlaklar...
Resûl-i Ekrem (s.a.v.), bu gelirleri İslam devleti ve Müslümanlar için harcardı ve bazen bu malları sahabiler arasında taksim ederdi, bu malları bağışlardı.
İslam tarihinde bu tür arazilerden faydalanan sahabilere örnek olarak; Ali (a.s.) Ebu Bekir, Abdurrahman ibn-i Avf, Muhacirler'den Bilal, Ebu Dücane, Sehl ibn-i Hanif ve Ensar'dan olan Haris ibn-i Semme verilebilir.
Belazurî, Futuh'ul-Buldan'da bu konuda şunları yazıyor:
"Resûlullah (s.a.v.) Ben-i Nazir yerlerinden bir parçasını içindeki hurma ağaçlarıyla birlikte Zübeyr b. Avvam'a verdi."
"Resûlullah (s.a.v.) içinde dağ ve maden olan bir miktar yeri Bi lal'e verdi."
"Resûlullah (s.a.v.) dört parça yeri Ali b. Ebi Tâlib'e (a.s.) verdi."
Fedek, bu kategorilerden devlet malı içinde yer almakta idi. Bunda Şii âlimlerin çoğu ve Sünnî ulemanın bir kısmı hemfikirdir.
Peygamberin (s.a.v.) bu mallarda bağış olarak dağıtma yetkisi vardı. Buna göre Hz. Fâtıma'ya (a.s.) vermesinin -bağış yapmasının- bir mahsuru yoktur.
İkinci bir görüş ise; "Fedek bölgesi savaşmadan ele geçirilmiş olduğu için devlet malı olmasına rağmen Peygambere (s.a.v.) has olan mallardandır. İdaresi konusunda Peygamber (s.a.v.) serbest bırakılmıştır" tezidir.
"Bu, Peygambere (s.a.v.) ait özel mülk hükmündedir" denilmektedir. Yine Resûlullah'ın (s.a.v.) bunun üzerinde istediği şekilde tasarruf yetkisi vardır. Yani, bunun gelirini sadece hanımlarına veya sadece kızına bırakabilir.
Allah-u Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de bu konuyu şu âyetle anlatmaktadır: "Onlardan Allah'ın, Peygamberine verdiği feye gelince ki siz, onun üzerinde (onu elde etmek için) ne at ne deve sürdünüz. Ancak Allah, kendi elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, her şeye güç yetirendir. Allah'ın o fethedilen şehir halkından Peygamberine (s.a.v.) verdiği fey (silah zoru olmaksızın elde edilen ganimet) Allah'a ve Peygambere aittir."
Enteresandır, Hz. Fâtıma'nın (a.s.) Fedek üzerindeki hakkı konusunda yaptığı savunma; Fedek'i devlet malı olarak görenlerinkine de, özel mülktür diyenlerinkine de girmektedir. İlk savunması bağış olduğu şeklindeydi; ikincisi ise miras hükümleri ile ilgilidir.
Hz. Peygamberin Medine'de bıraktığı malları nelerdi?
1- Ben-i Nazir Yahudilerinden kalan yerler:
Resûlullah (s.a.v.) hayatta iken, Ben-i Nazir Yahudilerinden savaşmadan alınan yerler konusunda da Fedek benzeri uygulamalarda bulunmuştu.
"Hz. Peygamber (s.a.v.), bu arazideki menkul malları Muhacir arasında taksim etti. Arazinin bir miktarını da kendisine has kıldı ve Hz. Ali'ye (a.s.) emretti ki, onları tasarruf etsin. Daha sonra bu yerleri vakfederek sadakattan kıldı.
Kendisinin vefatından sonra buralar üzerindeki tasarruf yetkisini Hz. Fâtıma (a.s.) ve Hz. Ali'ye (a.s.) bırakmıştır."
2- Bezenti diyor ki:
"Hz. Rıza'ya (a.s.), Fâtıma'nın (a.s.) yedi tarlası hakkında sordum. 'Bunlar Resûlullah'ın (s.a.v.) mevkufatındandı ki, Hz. Zehra'ya (a.s.) yetişiyordu. Peygamber-i Ekrem (s.a.v.) onların mahsulünden kendi ihtiyacı miktarında alırdı.
Vefat ettiği zaman, Abbas onların hakkında Hz. Fâtıma (a.s.) ile çekişti. Ali b. Ebi Tâlib ve diğerleri bu yerlerin vakıf malı olduğuna şehadet ettiler. Bu tarlalar şunlardır: Dellal, A'vef, Hüsna, Safiye, Meşrebet-ü Ümm-i İbrahim, Meyseb ve Bekra' diye buyurdu."
3- Medine sadakati, Hz. Ali'nin (a.s.) elinde idi.
Abbas, bu konuda Hz. Ali (a.s.) ile çekişti. Ancak Hz. Ali (a.s.) haklı çıktı. Hz. Ali'den (a.s.) sonra İmam Hasan'ın elinde idi. Sonra İmam Hüseyin'in elinde idi. Ondan sonra da Abdullah b. Hasan'ın elinde kaldı. Ben-i Abbas başa geçince bu sadakatı Hâşimoğulları'nın elinden aldılar."
4- Bu sadakat ile ilgili olarak, Halebî ve Muhammed b. Müslim şöyle rivâyet etmektedir:
"Hz. Sâdık'a (a.s.), Resûlullah (s.a.v.) ve Fâtıma'ya (a.s.) ait olan sadakat hakkında sorduk.
'Onlar Hâşimoğulları ile Muttaliboğulları'nındır' buyurdu."
Fedek, başta Hicaz Yahudilerinin yeri iken; Resûlullah (s.a.v.) Hayber, Vadi'ul-Gurra ve Tima'daki Yahudileri etkisiz hale getirmişti.
Muhit adındaki elçisini de Fedek'in ileri gelenlerinin yanına gönderdi. Yahudi Yuşa ibn-i Nun, savaşmak yerine sulh yolunu kabul etti. Her yıl bölgede çıkan mahsulün yarısını Peygambere (s.a.v.) vermek, İslam bayrağı altında yaşamak ve Müslümanlar aleyhine entrikalar çevirmemek üzere sulh yapıldı.
Belazurî, "Futuh'ul-Buldan" adlı eserinde Fedek ile ilgili şunları yazıyor:
"Fedek Yahudileri, sulh anlaşmasının mukabilinde Fedek arazisinin yarısını Resûlullah'a (s.a.v.) verdiler."
Ve yine bu konuda Mu'cem'ül-Buldan da şu bilgi vardır: "Bütün ağaçları, meyveleri ve mallarının yarısını Resûlullah'a (s.a.v.) verdiler." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.