Ey Muaviye! 'Halkı bir yana bırakıp tek başına karşıma çık'
Ey Muaviye! Örtündüğün bu ziynetleriyle süslenmiş, lezzetleriyle aldatan dünyanın perdeleri önünden kalkınca ne olacak haline?
30.06.2025 00:15:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





"Ey Muaviye! Örtündüğün bu ziynetleriyle süslenmiş, lezzetleriyle aldatan dünyanın perdeleri önünden kalkınca ne olacak haline?
Seni çağırmış, sen de kabul etmişsin; seni yönetmiş, sen de uymuşsun; emretmiş, itaat etmişsin. Yakında önün alındığında bir kurtarıcı da bulamayacaksın.
Bu işi bırak da hesap gününü düşünmeye bak. Önüne gelen tehlikelere karşı tedbirini al ve azgınların sözüne uyma.
Eğer bu sözlerime uymazsan, sana gaflete düştüğün şeyleri bildireceğim. Çünkü sen içinde bulunduğun nimetlere aklanmışsın, şeytan boğazına sarılmış, seninle emeline ulaşıp, canına ve kanına girmiştir.
Ey Muaviye! Geçmişte bir hizmetin ve üstünlüğün olmadığı halde, nasıl halkın idaresini üstlenir, ümmetin hâkimiyetini ele geçirsin! Kötülüğe, isyana sevk eden hallerden Allah'a sığınırız. Arzularının aldatıcılığına kapılıp gitmekten, içinin ve dışının bir olmayışından seni sakındırırım.
Savaşa çağırdın; öyleyse halkı bir yana bırakıp tek başına karşıma çık. Böylece, iki tararı da savaş meşakkatinden kurtar. Hangimizin basireti körelmiş, hangimizin kalbi kararmış belli olsun.
Ben Ebu'l Hasan'ın; Bedir'de atanın (Utbe b. Rabia'nın), dayının (Velid b. Utbe'nin), kardeşinin (Hanzele'nin) başlarını yararak öldüren benim; işte o kılıç hala yanımda ve yine aynı yürekle düşmanımla karşılaşırım.
Ben ne dinimi değiştirdim, ne de yeni bir Peygamber uydurdum. Ben sizin isteyerek terk ettiğiniz, zorla ve istemeyerek girdiğiniz yol üzerindeyim.
Zannınca Osman'ın kanının alınmasının peşindesin. Halbuki sen Osman'ın kanının nerede döküldüğünü biliyorsun. İstiyorsan git oradan iste.
Isırıldığını anlayınca, savaş korkusuyla ağır yükler altındaki develer gibi bağırdığını ve kendi ordunla pes peşe yiyeceğiniz darbelerden, başınıza gelen musibetlerden, sürekli kayıp vermenizden sızlanarak beni Allah'ın kitabına davet ettiğinizi görür gibiyim. Hâlbuki o ordu, (Allah'ın kitabını inkâr eden) inatçı kâfirler veya biatinden el çeken hainlerdir."
Düşmanın ürerine gönderdiği ordusuna yazdığı mektup
"Düşmanın üzerine gittiğiniz, ya da düşman üzerinize geldiği zaman, karargahınızı yüksek yerlerin önlerine, dağ eteklerine, nehirlerin kenarlarına kurun; hem oralardan faydalanır, hem de düşmanın şerrinden korunursunuz.
Savaşı bir ya da iki cepheden sürdürün. Düşmanın, korktuğunuz ya da sizin için güvenli olan bir yerden baskın yapmaması için dağ zirvelerine, yüksek tepelere gözcüler dikin.
Bilin ki ordunun öncüleri, ordunun gözleridir; öncülerin gözleri de, onların (öncüler) öncüleridir. Ayrılmaktan sakının; konakladığınız zaman topluca konaklayın, harekete geçtiğinizde de hep beraber hareket edin.
Geceleyin, etrafınıza mızraklar dikin (mızrakçılar ordunun etrafında nöbet tutsun), uykunuz suyla ağzınızı çalkalamanız gibi (hafif ve tadımlık) olsun."
Düşmanın ürerine gönderdiği ordusuna yazdığı mektup
"Düşmanın üzerine gittiğiniz, ya da düşman üzerinize geldiği zaman, karargahınızı yüksek yerlerin önlerine, dağ eteklerine, nehirlerin kenarlarına kurun; hem oralardan faydalanır, hem de düşmanın şerrinden korunursunuz.
Savaşı bir ya da iki cepheden sürdürün. Düşmanın, korktuğunuz ya da sizin için güvenli olan bir yerden baskın yapmaması için dağ zirvelerine, yüksek tepelere gözcüler dikin.
Bilin ki ordunun öncüleri, ordunun gözleridir; öncülerin gözleri de, onların (öncüler) öncüleridir. Ayrılmaktan sakının; konakladığınız zaman topluca konaklayın, harekete geçtiğinizde de hep beraber hareket edin.
Geceleyin, etrafınıza mızraklar dikin (mızrakçılar ordunun etrafında nöbet tutsun), uykunuz suyla ağzınızı çalkalamanız gibi (hafif ve tadımlık) olsun." (Nehc'ul Belaga Mektuplar 10-11)
Seni çağırmış, sen de kabul etmişsin; seni yönetmiş, sen de uymuşsun; emretmiş, itaat etmişsin. Yakında önün alındığında bir kurtarıcı da bulamayacaksın.
Bu işi bırak da hesap gününü düşünmeye bak. Önüne gelen tehlikelere karşı tedbirini al ve azgınların sözüne uyma.
Eğer bu sözlerime uymazsan, sana gaflete düştüğün şeyleri bildireceğim. Çünkü sen içinde bulunduğun nimetlere aklanmışsın, şeytan boğazına sarılmış, seninle emeline ulaşıp, canına ve kanına girmiştir.
Ey Muaviye! Geçmişte bir hizmetin ve üstünlüğün olmadığı halde, nasıl halkın idaresini üstlenir, ümmetin hâkimiyetini ele geçirsin! Kötülüğe, isyana sevk eden hallerden Allah'a sığınırız. Arzularının aldatıcılığına kapılıp gitmekten, içinin ve dışının bir olmayışından seni sakındırırım.
Savaşa çağırdın; öyleyse halkı bir yana bırakıp tek başına karşıma çık. Böylece, iki tararı da savaş meşakkatinden kurtar. Hangimizin basireti körelmiş, hangimizin kalbi kararmış belli olsun.
Ben Ebu'l Hasan'ın; Bedir'de atanın (Utbe b. Rabia'nın), dayının (Velid b. Utbe'nin), kardeşinin (Hanzele'nin) başlarını yararak öldüren benim; işte o kılıç hala yanımda ve yine aynı yürekle düşmanımla karşılaşırım.
Ben ne dinimi değiştirdim, ne de yeni bir Peygamber uydurdum. Ben sizin isteyerek terk ettiğiniz, zorla ve istemeyerek girdiğiniz yol üzerindeyim.
Zannınca Osman'ın kanının alınmasının peşindesin. Halbuki sen Osman'ın kanının nerede döküldüğünü biliyorsun. İstiyorsan git oradan iste.
Isırıldığını anlayınca, savaş korkusuyla ağır yükler altındaki develer gibi bağırdığını ve kendi ordunla pes peşe yiyeceğiniz darbelerden, başınıza gelen musibetlerden, sürekli kayıp vermenizden sızlanarak beni Allah'ın kitabına davet ettiğinizi görür gibiyim. Hâlbuki o ordu, (Allah'ın kitabını inkâr eden) inatçı kâfirler veya biatinden el çeken hainlerdir."
Düşmanın ürerine gönderdiği ordusuna yazdığı mektup
"Düşmanın üzerine gittiğiniz, ya da düşman üzerinize geldiği zaman, karargahınızı yüksek yerlerin önlerine, dağ eteklerine, nehirlerin kenarlarına kurun; hem oralardan faydalanır, hem de düşmanın şerrinden korunursunuz.
Savaşı bir ya da iki cepheden sürdürün. Düşmanın, korktuğunuz ya da sizin için güvenli olan bir yerden baskın yapmaması için dağ zirvelerine, yüksek tepelere gözcüler dikin.
Bilin ki ordunun öncüleri, ordunun gözleridir; öncülerin gözleri de, onların (öncüler) öncüleridir. Ayrılmaktan sakının; konakladığınız zaman topluca konaklayın, harekete geçtiğinizde de hep beraber hareket edin.
Geceleyin, etrafınıza mızraklar dikin (mızrakçılar ordunun etrafında nöbet tutsun), uykunuz suyla ağzınızı çalkalamanız gibi (hafif ve tadımlık) olsun."
Düşmanın ürerine gönderdiği ordusuna yazdığı mektup
"Düşmanın üzerine gittiğiniz, ya da düşman üzerinize geldiği zaman, karargahınızı yüksek yerlerin önlerine, dağ eteklerine, nehirlerin kenarlarına kurun; hem oralardan faydalanır, hem de düşmanın şerrinden korunursunuz.
Savaşı bir ya da iki cepheden sürdürün. Düşmanın, korktuğunuz ya da sizin için güvenli olan bir yerden baskın yapmaması için dağ zirvelerine, yüksek tepelere gözcüler dikin.
Bilin ki ordunun öncüleri, ordunun gözleridir; öncülerin gözleri de, onların (öncüler) öncüleridir. Ayrılmaktan sakının; konakladığınız zaman topluca konaklayın, harekete geçtiğinizde de hep beraber hareket edin.
Geceleyin, etrafınıza mızraklar dikin (mızrakçılar ordunun etrafında nöbet tutsun), uykunuz suyla ağzınızı çalkalamanız gibi (hafif ve tadımlık) olsun." (Nehc'ul Belaga Mektuplar 10-11)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.