İran'daki deprem unuttuğumuz bir gerçeği yeniden hatırlattı. Prof. Dr. Ahmet Ercan, böyle gider uygulamaya geçilmezse İstanbul'da bir depremin Türkiye'nin göçmesi, sömürge olması anlamına geleceği uyarısında bulunuyor. Çözümün İstanbul'u yeniden inşaadan geçtiğini belirtiyorİran'ın Kirman eyaletinin Bem kentinde meydana gelen ve neredeyse haritadan silinmesine sebep olan deprem, İstanbul'da muhtemel depremi tekrar Türkiye'nin gündemine soktu. Neredeyse unuttuğumuz bir gerçeği hatırlamamıza vesile oldu. 1999 Marmara Depremi'nden sonra aklımızı başımıza alıp, geleceği konusunda hemen herkesin ittifak ettiği yeni deprem için gerekli hazırlıkları yapıp yapmadığımızı gözden geçirmeye sebep oldu. Uzmanların tespitleri, hazırlıkların hiç de tatminkâr olmadığını, meseleye hâlâ olağan işler cümlesinden hantal bürokrasi anlayışıyla yaklaşıldığını gösteriyor.Nimet ya da felaketİcmal Dergisi'nde "Ayın Röportajı"nda Kamil Bayraktar'ın sorularını cevaplandıran Türkiye Jeofizik Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan, 1999'da Türkiye'yi derinden sarsan Marmara depreminin aslında önümüze gelen büyük bir nimet olduğunu, fakat gelecek depreme kaz adımları ile hazırlanmakta ısrar eder, kuramda kalırsak bu nimetin, Türkiye'nin göçmesini, sömürge olmasını beraberinde getirecek büyük bir felakete dönüşeceğini söylüyor. Çözümün, İstanbul'u yıkıp yeniden inşa etmekten geçtiğini vurgulayan Prof. Dr. Ercan, tespitlerini şöyle dile getiriyor, yapılması gerekenleri şöyle aktarıyor:
Aslolan göçük altında kalmamaktır
"Kurtarma sandıklarının oluşturulması, çeşitli yerlere yerleştirilmesi, sağ kalanlar için çadırların, yemek ihtiyaçlarının sağlanması, kurtarma ekiplerinin oluşturulması, hastanelerin organize edilmesi, mezarlıkların genişletilmesi, ölecek herkese ölüm torbasının hazırlanması konularında valilik hazırlandı. Bunlar sağ kalanlar için...Yalnız şöyle bir sayılama var: Enkaz altında kalan her 100 kişiden 82'si ölür. 17 kişi kendi imkanlarıyla, yakın akrabalarının yardımıyla kurtulur. 1 kişi ise kurtarma ekipleri tarafından kurtarılır. Dolayısıyla, 'AKUT, sivil örgütler vardır, bunlar gelip beni kurtaracak' diye insanlar boşu boşuna medet ummasın. Göçük altında kalanın % 82'si ölecektir. Bu olay hiç bir zaman değişmemiştir. Burada önemli olan insanları göçük altından kurtarmak değil göçük altına sokmamaktır."
Güçlendirme çözüm değil
"Jeofizik projesi, statik projesi olmayan bir yapıyı güçlendiremezsiniz. Bu, bir kuraldır. Çünkü binanın bir ağırlık merkezi, bir de esnemezlik merkezi vardır. Bu merkezin üst üste çakışması gerekiyor. Eğer 'güçlendiriyorum' diye yapının bir tarafına ağırlık verirsen bina o tarafa ağmaya başlar. Esnemezlik merkezi ile ağırlık merkezi arası açılır. Ve deprem geldiğinde burkulma ile o bina göçer. Benim bu şekilde projesiz binam olsa güçlendirmeye gitmem."
Yeni depremle gelecek cinayet
"Güçlendirme konusunda 150 trilyonluk bir piyasa doğdu. 'Güçlendiriyoruz' diye 150 trilyon lira para kazanıldı. Ben bu binaların çoğunda oturmam. Dünya Afet Yasası der ki, 'Bir yerde konutlar afete uğramışsa, hasar görmüşse o binalar güçlendirilip iskâna açılamaz.' Ama biz Dünya Afet Yasası'nın üstüne bastık, geçtik. Ağır hasarlıları dahi sözde güçlendirdik. Yapıldı, boyandı, içine kiracılar sokuldu veya satıldı. Gölcük'te, İzmit'te, Adapazarı'nda, Karamürsel'de, Yalova'da, Çınarcık'ta, Yeşilyurt'ta, Yeşilköy'de, Darıca'da, Kartal'da, Maltepe'de yeni cinayetler işlendi. Cinayet olmadı ama yeni gelecek depremle olacak."
Çözüm İstanbul'u yıkmakta
"Çare, güçlendirmede değil İstanbul'u yıkıp yeniden inşa etmektedir. İstanbul geniş bir alana yayılmış durumda. Bunu üçte birlik bir alana sığıştırabiliriz. Bunu, büzerek ve yükselterek yapabiliriz. Bu çözümü sayın Başbakan'ın kendisine de söyledim. 'Bana beş yıl ver. Hiç para istemiyorum. Sadece yetki istiyorum. 5 yıl sonra sana yıkılmayacak bir İstanbul ve arkasından da 3 milyar dolar vereceğim' dedim."
"Türkiye'nin bu konudaki deneyimi çok iyi. Bizde kat karşılığı denilen ve çok iyi çalışan bir müessese var. Bu çalışma, bu müessesenin denetiminde olması gerekiyor. Kişiye sadece, 'Bana konutunu ver, sana sağlam bir yer vereceğim' diyeceksin. Yükleniciye de 'Sana bu yeri veriyorum. Burada kişi için bir daire yapacaksın. Bir tane de kendin için yapacaksın' diyeceksin. Müteahhitler zaten buna 'evet' diyor. Dolayısıyla bunun parasını müteahhitler verecek. Devletin de, vatandaşın da cebinden beş kuruş çıkmayacak. Müteahhit parasını yaptığı ek daireden kazanacak. Dolayısıyla sıfır maliyetle yepyeni bir İstanbul kurulacak."
Aslolan göçük altında kalmamaktır
"Kurtarma sandıklarının oluşturulması, çeşitli yerlere yerleştirilmesi, sağ kalanlar için çadırların, yemek ihtiyaçlarının sağlanması, kurtarma ekiplerinin oluşturulması, hastanelerin organize edilmesi, mezarlıkların genişletilmesi, ölecek herkese ölüm torbasının hazırlanması konularında valilik hazırlandı. Bunlar sağ kalanlar için...Yalnız şöyle bir sayılama var: Enkaz altında kalan her 100 kişiden 82'si ölür. 17 kişi kendi imkanlarıyla, yakın akrabalarının yardımıyla kurtulur. 1 kişi ise kurtarma ekipleri tarafından kurtarılır. Dolayısıyla, 'AKUT, sivil örgütler vardır, bunlar gelip beni kurtaracak' diye insanlar boşu boşuna medet ummasın. Göçük altında kalanın % 82'si ölecektir. Bu olay hiç bir zaman değişmemiştir. Burada önemli olan insanları göçük altından kurtarmak değil göçük altına sokmamaktır."
Güçlendirme çözüm değil
"Jeofizik projesi, statik projesi olmayan bir yapıyı güçlendiremezsiniz. Bu, bir kuraldır. Çünkü binanın bir ağırlık merkezi, bir de esnemezlik merkezi vardır. Bu merkezin üst üste çakışması gerekiyor. Eğer 'güçlendiriyorum' diye yapının bir tarafına ağırlık verirsen bina o tarafa ağmaya başlar. Esnemezlik merkezi ile ağırlık merkezi arası açılır. Ve deprem geldiğinde burkulma ile o bina göçer. Benim bu şekilde projesiz binam olsa güçlendirmeye gitmem."
Yeni depremle gelecek cinayet
"Güçlendirme konusunda 150 trilyonluk bir piyasa doğdu. 'Güçlendiriyoruz' diye 150 trilyon lira para kazanıldı. Ben bu binaların çoğunda oturmam. Dünya Afet Yasası der ki, 'Bir yerde konutlar afete uğramışsa, hasar görmüşse o binalar güçlendirilip iskâna açılamaz.' Ama biz Dünya Afet Yasası'nın üstüne bastık, geçtik. Ağır hasarlıları dahi sözde güçlendirdik. Yapıldı, boyandı, içine kiracılar sokuldu veya satıldı. Gölcük'te, İzmit'te, Adapazarı'nda, Karamürsel'de, Yalova'da, Çınarcık'ta, Yeşilyurt'ta, Yeşilköy'de, Darıca'da, Kartal'da, Maltepe'de yeni cinayetler işlendi. Cinayet olmadı ama yeni gelecek depremle olacak."
Çözüm İstanbul'u yıkmakta
"Çare, güçlendirmede değil İstanbul'u yıkıp yeniden inşa etmektedir. İstanbul geniş bir alana yayılmış durumda. Bunu üçte birlik bir alana sığıştırabiliriz. Bunu, büzerek ve yükselterek yapabiliriz. Bu çözümü sayın Başbakan'ın kendisine de söyledim. 'Bana beş yıl ver. Hiç para istemiyorum. Sadece yetki istiyorum. 5 yıl sonra sana yıkılmayacak bir İstanbul ve arkasından da 3 milyar dolar vereceğim' dedim."
"Türkiye'nin bu konudaki deneyimi çok iyi. Bizde kat karşılığı denilen ve çok iyi çalışan bir müessese var. Bu çalışma, bu müessesenin denetiminde olması gerekiyor. Kişiye sadece, 'Bana konutunu ver, sana sağlam bir yer vereceğim' diyeceksin. Yükleniciye de 'Sana bu yeri veriyorum. Burada kişi için bir daire yapacaksın. Bir tane de kendin için yapacaksın' diyeceksin. Müteahhitler zaten buna 'evet' diyor. Dolayısıyla bunun parasını müteahhitler verecek. Devletin de, vatandaşın da cebinden beş kuruş çıkmayacak. Müteahhit parasını yaptığı ek daireden kazanacak. Dolayısıyla sıfır maliyetle yepyeni bir İstanbul kurulacak."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.