Bütün ülke Kıbrıs'la yatıp kalkıyor. Niye yatıldığını veya kalkıldığını bilen yok. Bütün medyada konuşanlar ya mumyalanmış ya mumyalanmışlar medyada konuşuyor gibi bir ortam söz konusu. Gece gündüz konu Kıbrıs orta da somut bir cümle bulmak hemen hemen imkansız. Annan planı referandumunda da aynı ortam söz konusu idi. Referanduma üç ay kala, bütün medya ile birlikte sabahtan akşama her dakika Kıbrıs'la yatıldı Kıbrıs'la kalkıldı. Medya; referanduma altmış gün kala yetmiş milyona adeta kurtuluşa şu kadar gün kaldı, bu kadar gün kaldı diye koro halinde sayı saydırdılar. Kurtuluş(!) günü geldi diye referandum yapıldı. Referandum sabahı ses seda yok. Üstelik Türk tarafına %65 evet dedirtmelerine rağmen. AKP hükümeti ve küresel medya koca milleti yatırdı kaldırdı. Sonuç sıfır. Referandumun özeti ey Kıbrıslılar AB'yi istiyor musunuz? Sorusuydu. KKTC'liler istiyoruz. Rum tarafı istemiyoruz. Cevabını verdi. Gelin görün ki AB referandumun tam tersini yaptı: Rum tarafını AB'ye alıyor. KKTC'yi hiç dikkate almıyor. Üstelik Rum tarafını adanın tamamını temsilen AB'ye alıyor. Beş bin yıllık bir geçmişe sahip bu koca milletle ancak bu kadar dalga geçilebilir. Bugün için geçmişi unuttuk. Sanki hiçbir şey olmamış gibi tiyatro devam ediyor. Tiyatrodan arınarak bakıldığında görülen problem; Türkiye'nin yanlış yolda yürüdüğüdür. KKTC, Türkiye'nin garantörlüğünde kurulmuş bir devlettir. Stratejik ortağımız ABD ve girmek için can attığımız AB ülkeleri tarafından KKTC devleti tanınmamıştır. O halde hem ABD hem de AB tercihi yanlış bir tercihtir. Diğer dünya tanıdı mı? Sorusu Türkiye'nin ABD ve AB ye olan ebedi aşkından dolayı doğru bir soru değildir. KKTC'nin hava alanı ve limanlarının uluslar arasına kapalı olmasının manası şudur: AB, KKTC'yi tanımıyor ve Türkiye'yi Ada'da işkalcı olarak görüyor. Üstelik AB Adanın tamamını temsilin Kıbrıs Cumhuriyeti olarak Rum tarafını kabul ediyor ve muhatap alıyor. AB ve Rum mantığı açısından Başbakan Erdoğan'ın ileri sürdüğü izolasyon , havaalanı ve liman meselesinin hukuki bir dayanağı yoktur ve abesle iştigaldir. Çünkü Türk tarafının da temsilcisi AB'ye göre Rumlardır. Bundan dolayı Türkiye'yi AB peşine koşturanlar kime hizmet ettiklerini tekrar gözden geçirmeleri gerekir. Topraklarımız üzerinde gözü olanlarla bir ve beraber olmanın hiç mümkünü yoktur. Türkiye'nin devlet çizgisi KKTC'nin varlığı üzerine bina edilmiştir. Millet iradesinin tamamı devlet çizgisinden yana iken, Kıbrıs konusu küresel iradenin isteği yönünde şekilleniyor. Bundan dolayı küresel medyada; KKTC'nin tanınması ve Türkiye'ye ilhakı konusunda tek kelime bulmanız bile çok zordur. AKP hükümetinin küresel iradeye teslimin belgesini görmek için sadece Kıbrıs politikasına göz atmak bile yeterli olsa gerek. Küresel iradenin ana hedefleri arasında megal-i idea ve şark meselesi de yer almaktadır. Kıbrıs konusu; bu dönemin mandacı zihniyeti ile bağımsız Türkiye anlayışının turnusolü olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Zeki Garaçoğlu / diğer yazıları
- Gelin hep beraber bağımsız Türkiye’yi inşa edelim / 23.02.2021
- Büyük oyunu görmek / 07.08.2019
- Nasipsiz siyaset ve milletin sorumluluğu / 10.01.2016
- Çare aramayan siyasiler / 16.11.2013
- Mısır'daki olaylar ABD ve İsrail projesidir / 24.08.2013
- Çözüm istemeyen iradeler / 29.05.2012
- Bağımsız Türkiye düşüncesi, devlet ve milletin kurtuluş reçetesidir / 19.12.2011
- Ülke ve millet bütünlüğümüz tehlike altındadır / 29.11.2011
- Sözün bittiği yere doğru / 26.11.2011
- Ey büyük millet, artık uyan! / 30.10.2007
- Büyük oyunu görmek / 07.08.2019
- Nasipsiz siyaset ve milletin sorumluluğu / 10.01.2016
- Çare aramayan siyasiler / 16.11.2013
- Mısır'daki olaylar ABD ve İsrail projesidir / 24.08.2013
- Çözüm istemeyen iradeler / 29.05.2012
- Bağımsız Türkiye düşüncesi, devlet ve milletin kurtuluş reçetesidir / 19.12.2011
- Ülke ve millet bütünlüğümüz tehlike altındadır / 29.11.2011
- Sözün bittiği yere doğru / 26.11.2011
- Ey büyük millet, artık uyan! / 30.10.2007