Yaratmak; kula izafe edilirse, var olanı şekillendirmek anlamına gelir. 'Bir adam yaratmak' gibi…
Allah'a izafe edilirse, "yoktan var etmek" demektir.
Allah yarattı, yoktan var etti demek.
Bu izahı yapmak zorundayım yoksa Metris'ten küfrümüz ilan edilir, maazallah.
Kriz kelimesi Çincede fırsat demekmiş.
Yalan(!)
Çincede kriz, fırsat ve tehlike/risk kelimelerinden oluşturulmuş bir kavram kelime imiş.
İki kelimelik.
Molla Google'ın yalancısıyım.
Peki, nedir kriz neresindedir fırsat?
Kriz şimdilik Suriye'dedir.
Fırsat neresinde diye soran olursa, şurasında.
Her gün Suriye ordusundan kaçıp demokrasinin beşiği ülkemize sığınan onlarca alt-üst rütbeli adamdan bahseder oldu medyamız.
En son bir general bu kaçışa eklenmiş, ilave olmuş.
Medyanın yalancısıyım.
El-Cezire,
El-Arabiya,
El-TRT.
Ve Türk eksiz CNN.
Fırsat ne peki?
Gelen bu generalleri içerideki paşaların yerine ordumuzda istihdam edelim.
Onlarca üst rütbeli asker var başta Silivri olmak üzere çeşitli hapishanelerde.
Kimi, Balyozdan,
Kimi ay ışığından,
Kimi çardak sarmaşığından,
Kimi balkonda oturup yenge hanımla çay içerken bir dolunaylı gecede, "ah be hanım ne güzel bir gece, darbe mi yapsak ne?" diye mırıldanmaktan… içerideler.
Haklarında yazılan binlerce sayfa iddianamenin her duruşmada on sayfası okunsa bitmez on senede.
Oysa Suriyeli komutanlar ne yakamoz bilir ne kavanoz.
Hem sonra onlar uğruna terk-ü diyar etmişler demokrasinin.
Alıp yerleştirelim şunları ordumuza rahat rahat bir elli sene darbe olur mu endişesi taşımadan yaşayalım.
Olmaz mı?
Kofi Annan'a sormak lazım.
Son bir not: kofi Karadeniz'in bazı yörelerinde sağır demek.
Koca direği görmüyor ama
toplu iğneyi gayet net görüyor
Yaşlı kadın tutturmuş ille de everin beni diye.
Seni cenaze yıkayıcısı evirip çevirsin artık demişlerse de olmadı.
İkna edememişler.
Peki demişler.
Şimdi şu karşıdaki ağaca bir iğne saplayacağız, onu görürsen seni evereceğiz. Yani evlendireceğiz.
Kabul etmiş. Saplamışlar iğneyi.
Bakmış, bakmış cevap vermiş:
-Kütüğü göremiyorum, ama iğneyi gayet net görüyorum.
Hükümetin yayın organlarından Kanal 24 televizyonunun sunucusu kızcağız program esnasında bayılıverdi.
Geçmiş olsun.
Olabilir.
Erkeklerin işlerini üstlendi kadınlar.
Yaratan erkeği ayrı kadını ayrı donattı oysa.
İkinci kitabıma şu ismi koymuştum; Her İşin Bir İzahı Her Hüznün Bir Mizahı War.
Bu olaydaki hüznün mizahı yorumcu.
Kızcağızın sunduğu programa konuşmacı olarak katılan sayın yorumcu kızın bayıldığı an, almış dünyayı ve Türkiye'yi, koymuş önüne, başlamış yorumlamaya.
Gözünden kilometrelerce uzakta kalan yerleri görüp tahlil eden yorumcu, ancak yere düşünce farkına varmış kızcağızı.
Bir insan olgunlaşmış armut gibi bir anda şakkadana diye düşmez ki mirim.
Baygınlık öncesi çehresi değişir, beni benzi solar.
Yüzü sararır,
Gözü kararır.
Dengesini kaybetmeye başlar yavaş yavaş.
En sonunda da yere kapaklanır.
Bütün bunlar olurken nasıl farkına varmaz karşısındaki?
Tabii, ne yapsın, önünde Suriye yanı başında
Rusya.
Bütün mesele buysa.
Aynen iktidar gibi, iktidarın yorulmaz savunucusu.
Önüyle değil de, dünyanın sonuyla meşgul.
Nasıl farkına varsındı?
Kızcağıza üzüldüğüm kadar ona da güldüm.
Allah'a izafe edilirse, "yoktan var etmek" demektir.
Allah yarattı, yoktan var etti demek.
Bu izahı yapmak zorundayım yoksa Metris'ten küfrümüz ilan edilir, maazallah.
Kriz kelimesi Çincede fırsat demekmiş.
Yalan(!)
Çincede kriz, fırsat ve tehlike/risk kelimelerinden oluşturulmuş bir kavram kelime imiş.
İki kelimelik.
Molla Google'ın yalancısıyım.
Peki, nedir kriz neresindedir fırsat?
Kriz şimdilik Suriye'dedir.
Fırsat neresinde diye soran olursa, şurasında.
Her gün Suriye ordusundan kaçıp demokrasinin beşiği ülkemize sığınan onlarca alt-üst rütbeli adamdan bahseder oldu medyamız.
En son bir general bu kaçışa eklenmiş, ilave olmuş.
Medyanın yalancısıyım.
El-Cezire,
El-Arabiya,
El-TRT.
Ve Türk eksiz CNN.
Fırsat ne peki?
Gelen bu generalleri içerideki paşaların yerine ordumuzda istihdam edelim.
Onlarca üst rütbeli asker var başta Silivri olmak üzere çeşitli hapishanelerde.
Kimi, Balyozdan,
Kimi ay ışığından,
Kimi çardak sarmaşığından,
Kimi balkonda oturup yenge hanımla çay içerken bir dolunaylı gecede, "ah be hanım ne güzel bir gece, darbe mi yapsak ne?" diye mırıldanmaktan… içerideler.
Haklarında yazılan binlerce sayfa iddianamenin her duruşmada on sayfası okunsa bitmez on senede.
Oysa Suriyeli komutanlar ne yakamoz bilir ne kavanoz.
Hem sonra onlar uğruna terk-ü diyar etmişler demokrasinin.
Alıp yerleştirelim şunları ordumuza rahat rahat bir elli sene darbe olur mu endişesi taşımadan yaşayalım.
Olmaz mı?
Kofi Annan'a sormak lazım.
Son bir not: kofi Karadeniz'in bazı yörelerinde sağır demek.
Koca direği görmüyor ama
toplu iğneyi gayet net görüyor
Yaşlı kadın tutturmuş ille de everin beni diye.
Seni cenaze yıkayıcısı evirip çevirsin artık demişlerse de olmadı.
İkna edememişler.
Peki demişler.
Şimdi şu karşıdaki ağaca bir iğne saplayacağız, onu görürsen seni evereceğiz. Yani evlendireceğiz.
Kabul etmiş. Saplamışlar iğneyi.
Bakmış, bakmış cevap vermiş:
-Kütüğü göremiyorum, ama iğneyi gayet net görüyorum.
Hükümetin yayın organlarından Kanal 24 televizyonunun sunucusu kızcağız program esnasında bayılıverdi.
Geçmiş olsun.
Olabilir.
Erkeklerin işlerini üstlendi kadınlar.
Yaratan erkeği ayrı kadını ayrı donattı oysa.
İkinci kitabıma şu ismi koymuştum; Her İşin Bir İzahı Her Hüznün Bir Mizahı War.
Bu olaydaki hüznün mizahı yorumcu.
Kızcağızın sunduğu programa konuşmacı olarak katılan sayın yorumcu kızın bayıldığı an, almış dünyayı ve Türkiye'yi, koymuş önüne, başlamış yorumlamaya.
Gözünden kilometrelerce uzakta kalan yerleri görüp tahlil eden yorumcu, ancak yere düşünce farkına varmış kızcağızı.
Bir insan olgunlaşmış armut gibi bir anda şakkadana diye düşmez ki mirim.
Baygınlık öncesi çehresi değişir, beni benzi solar.
Yüzü sararır,
Gözü kararır.
Dengesini kaybetmeye başlar yavaş yavaş.
En sonunda da yere kapaklanır.
Bütün bunlar olurken nasıl farkına varmaz karşısındaki?
Tabii, ne yapsın, önünde Suriye yanı başında
Rusya.
Bütün mesele buysa.
Aynen iktidar gibi, iktidarın yorulmaz savunucusu.
Önüyle değil de, dünyanın sonuyla meşgul.
Nasıl farkına varsındı?
Kızcağıza üzüldüğüm kadar ona da güldüm.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024