İsrail'in Filistin topraklarında sürdürdüğü vahşet ve soykırım devam ederken; insanlık tarihinin en onur kırıcı, en acı manzaralarına şahit olamaya devam ediyoruz. Bu tanıklığın insani boyutunu çok tartışmaya gerek yok. Ancak yüzyıllarca kendilerinin mazlum bir halk olarak tarihe kaydettirmeye çalışan Yahudiler, eline güç ve para geçtiği zaman vahşetin en acımasızını nasıl sergileneceğini de tarihe aynı kanlı harflerle tescil ettirdiler. Bundan sonraki nesiller Hitler'i değil daha çok Şaron'u nefretle anacaklar; sadece bir kasap değil aynı zamanda bir kan içici olarak. Filistin'in işgal edilen şehirlerinde zulmün bilançosunu tüm dünyaya açıklarken, yaptığı terörün devam edeceğini açıklaması Ortadoğu'nun daha yıllarca çalkalanacağını gösteriyor.
Tüm dünyanın aya kalktığı ya da kalkarmış gibi yaptığı bu vahşet zemininde gözler hep Amerikanın atacağı adımlarda. ABD yönetiminin isteksiz turları İsrail'in yaptığı vahşeti durdurmayacak. Zira İsrail bölgenin süper gücü olduğunu ispatlama çabasıyla birlikte varlığını bölge ülkelerine kabul ettirmek amacında.
İsrail'in Ortadoğu coğrafyasına girmesinden ve devlet olarak da 1948 yılından bu güne kadar elli yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen hukuksal sınırları yok.
Bununla birlikte İsrail ile barış anlaşması imzalayan tek Arap ülkesi Mısır. Bu anlaşmayla Sina yarım adasını kurtarmış olan Mısır bunun karşılığında İsrail ile olan sınırlarını tanımıştı. Böylece İsrail batı cephesinde belirlediği sınırı bir tarafı Sina'ya dayalı ve diğer doğu ucu açık bir hattır bu güne değin. Asıl önemli olanda bu hattın açık ucunun nerede son bulacağı. Bu sınırlarını doğu ucunun teokratik bir ülke olan İsrail'in kutsal kitapları muharref Tevrat'a dayandırdıkları vaadedilmiş topraklar olduğu söylenebilir pekala. Ancak İsrail'in bu amacını meşrulaştırmak ve açıkça işini kolaylaştırmak amacıyla 'büyük İsrail' haline dönüşmüş olan Amerika'nın çabaları ve yıllara yayılan desteği gözlerden kaçmıyor. Yıllardan beri İsrail'in Filistin topraklarına haksız yerleşim bölgeleri açmasını yasaklayan BM kararlarını tek veto eden ülke ABD. Aynı zamanda yıllık 15 milyar dolar dış yardım paketinin 3 milyar dolarını hiç karşılık beklemeden İsrail'e aktaran da aynı ABD. Sadece bu kadar değil elbette büyük dostun yardımları. Bu yardımlar İsrail'in güvenliği için bölgede yüzbinlerce insanın ölmesine neden olan savaşlar çıkarmaya ve Ortadoğu'nun coğrafik ve kültürel sınırlarını alt üst etmeye kadar varıyor.
İsrail'in doğusundaki sınırlarının hukuksal bir temele dayanmaması nedeniyle; İsrail varlığının ancak askeri gücü ve yayılmacılığı temelinde koruyabileceğine inanıyor. 'Büyük İsrail' hedefiyle de örtüşen bu politika İsrail'i bölgenin Drakulası yapmaya yetiyor.
Bu nedenlerle Ortadoğu'da yıllardan beri anlatılan barış masalı her zaman kanla devam etmiştir. Tüm bunlardan sonra Ortadoğu'nun sorunlarını İsrail-Filistin arasında bir çatışma düzleminde değerlendirmek doğru değildir. Zira amaçlanan önümüzdeki yüzyılda İsrail'in bölgenin süper gücü olmasıdır. Bu doğrultuda tüm yardımlar, sınırsız silahlanma ve nükleer yapılanma büyük hızla devam edecektir.
İsrail'in bölgesel bir süper güç olması için paramparça bir Ortadoğu'dan başka bir çare yoktur. Bu nedenle 11 Eylülden sonra ABD'nin başlattığı 'kuralsız savaş' taktiğinin Ortadoğu versiyonunu iyi izleyip, stratejik analizini iyi yapmak zorundayız.
Tüm dünyanın aya kalktığı ya da kalkarmış gibi yaptığı bu vahşet zemininde gözler hep Amerikanın atacağı adımlarda. ABD yönetiminin isteksiz turları İsrail'in yaptığı vahşeti durdurmayacak. Zira İsrail bölgenin süper gücü olduğunu ispatlama çabasıyla birlikte varlığını bölge ülkelerine kabul ettirmek amacında.
İsrail'in Ortadoğu coğrafyasına girmesinden ve devlet olarak da 1948 yılından bu güne kadar elli yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen hukuksal sınırları yok.
Bununla birlikte İsrail ile barış anlaşması imzalayan tek Arap ülkesi Mısır. Bu anlaşmayla Sina yarım adasını kurtarmış olan Mısır bunun karşılığında İsrail ile olan sınırlarını tanımıştı. Böylece İsrail batı cephesinde belirlediği sınırı bir tarafı Sina'ya dayalı ve diğer doğu ucu açık bir hattır bu güne değin. Asıl önemli olanda bu hattın açık ucunun nerede son bulacağı. Bu sınırlarını doğu ucunun teokratik bir ülke olan İsrail'in kutsal kitapları muharref Tevrat'a dayandırdıkları vaadedilmiş topraklar olduğu söylenebilir pekala. Ancak İsrail'in bu amacını meşrulaştırmak ve açıkça işini kolaylaştırmak amacıyla 'büyük İsrail' haline dönüşmüş olan Amerika'nın çabaları ve yıllara yayılan desteği gözlerden kaçmıyor. Yıllardan beri İsrail'in Filistin topraklarına haksız yerleşim bölgeleri açmasını yasaklayan BM kararlarını tek veto eden ülke ABD. Aynı zamanda yıllık 15 milyar dolar dış yardım paketinin 3 milyar dolarını hiç karşılık beklemeden İsrail'e aktaran da aynı ABD. Sadece bu kadar değil elbette büyük dostun yardımları. Bu yardımlar İsrail'in güvenliği için bölgede yüzbinlerce insanın ölmesine neden olan savaşlar çıkarmaya ve Ortadoğu'nun coğrafik ve kültürel sınırlarını alt üst etmeye kadar varıyor.
İsrail'in doğusundaki sınırlarının hukuksal bir temele dayanmaması nedeniyle; İsrail varlığının ancak askeri gücü ve yayılmacılığı temelinde koruyabileceğine inanıyor. 'Büyük İsrail' hedefiyle de örtüşen bu politika İsrail'i bölgenin Drakulası yapmaya yetiyor.
Bu nedenlerle Ortadoğu'da yıllardan beri anlatılan barış masalı her zaman kanla devam etmiştir. Tüm bunlardan sonra Ortadoğu'nun sorunlarını İsrail-Filistin arasında bir çatışma düzleminde değerlendirmek doğru değildir. Zira amaçlanan önümüzdeki yüzyılda İsrail'in bölgenin süper gücü olmasıdır. Bu doğrultuda tüm yardımlar, sınırsız silahlanma ve nükleer yapılanma büyük hızla devam edecektir.
İsrail'in bölgesel bir süper güç olması için paramparça bir Ortadoğu'dan başka bir çare yoktur. Bu nedenle 11 Eylülden sonra ABD'nin başlattığı 'kuralsız savaş' taktiğinin Ortadoğu versiyonunu iyi izleyip, stratejik analizini iyi yapmak zorundayız.
Mustafa Çiçek / diğer yazıları
- Birlik çağrısı / 27.10.2014
- Yol ayrımı / 15.08.2014
- Ey cumhur, kimi seçmek istersin?.. / 26.07.2014
- Yazmadan önce okumayı öğrenmek / 24.07.2014
- Ya Büyük İsrail, Ya Büyük Türkiye!.. / 22.07.2014
- Özgürleşme ve İslam Dünyası / 18.07.2014
- Cumhurbaşkanı ne iş yapar? / 16.07.2014
- Ramazanın çağrıştırdıkları... / 08.07.2014
- Geleceğin inşası / 19.06.2014
- Soma faciası ve madenlerde yaşam odası zorunluluğu... / 23.05.2014
- Yol ayrımı / 15.08.2014
- Ey cumhur, kimi seçmek istersin?.. / 26.07.2014
- Yazmadan önce okumayı öğrenmek / 24.07.2014
- Ya Büyük İsrail, Ya Büyük Türkiye!.. / 22.07.2014
- Özgürleşme ve İslam Dünyası / 18.07.2014
- Cumhurbaşkanı ne iş yapar? / 16.07.2014
- Ramazanın çağrıştırdıkları... / 08.07.2014
- Geleceğin inşası / 19.06.2014
- Soma faciası ve madenlerde yaşam odası zorunluluğu... / 23.05.2014