jEkonomik gelişmelere rağmen, ekonomik sorunların çözülememesi, ekonomistleri ve siyasi bilimcileri, yeni ekonomik sistem arayışına sevk etmektedir. Kurtuluş olarak takdim edilen sistemler, uygulanıyor, sonuç alınamayınca, tarihin çöp sepetine atılıyor. Mesela Komünizm gibi. Evet, komünizm yıkıldı, yok oldu, ama onun kapitalizme karşı ortaya koyduğu eleştiriler, hâlâ geçerliliğini koruyor. Demek ki, komünizmin, kapitalizme getirdiği eleştiriler doğru, fakat çözümleri yanlıştı. Komünizmin, yıkılmasını fırsat bilen kapitalistler, kapitalizmi dünyanın tek evrensel gerçeği olarak lanse etmeyi başardılar. Halbuki kapitalizm, küresel bir zulüm aracına dönüştü.
Son yıllarda, kapitalizmin vazgeçilmez kurumları olan Dünya Bankası ve IMF'nin toplantılarının yapıldığı yerlerde, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ezilen, sömürülen insanlar gösteriler yapıyorlar. Kapitalizmi ve küreselleşmeyi protesto ediyorlar. Başka bir deyişle, küresel sömürüye karşı, küresel bir başkaldırı kendini göstermeye başladı. Aslında böyle bir başkaldırı bekleniyordu. Nitekim Papa 2. Jean Paul bile, 1991 yılında "Yüzüncü Yıl" başlığını taşıyan bir genelge ile bunu duyurmuş ve devletlerin tedbir almasını istemişti. Papa 2. Jean Paul, söz konusu genelgede şöyle diyordu: "Komünizmin yıkılmasından sonra üç binli yıllara girmeye hazırlanan insanlık alemi, kapitalizmi ekonomi alanında yegane model olarak kabul etmeye razı olamaz. Kapitalizm mutlaka tashih edilmeli. Komünizmin çöküşü sorunları çözmemiştir. Kapitalizm benzeri radikal bir ideolojinin yayılma tehlikesi mevcuttur".
ABD'nin ünlü Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger de aynı görüşü paylaşanlardan. O da şöyle diyor: "Kapitalizm, ekonomik büyüme ve hayat standardı bakımından hâlâ en etkili araç. Ama 19. yüzyılın pervasız "bırakınız yapsınlar kapitalizmi" nasıl Marksizmi doğurduysa, 1990'ların rastgele küreselliği de, dünya çapında bir saldırıya yol açabilir". Kiminin "başkaldırı", kiminin "saldırı" olarak nitelendirdiği küreselleşmeye karşı eylemlerden, alternatif bir sistem ortaya çıkar mı? The Guardian gazetesinin köşe yazarı George Monbiot, alternatif olabilecek küresel bir düzen modelinin ortaya çıkabileceğini savunuyor. Hatta kendisi, bu konuda bir de çalışma yapmış. "Yeni bir küresel düzen için manifesto" dediği çalışmasındaki tekliflerinin bazıları şunlar:
"Bir dünya Parlamentosu kurulması ve dünyadaki tüm insanların taleplerini yansıtması.
Dünya Bankası ve IMF'nin yerine İkinci Dünya Savaşı sonrasında Keynes'in teklif ettiği türde bir örgüt oluşturulması ve bu örgüt'ün borçlu ülkelerle alacaklılar arasında denge kurması.
- Zengin ülkelerin fiili denetimi altındaki Dünya Ticaret Örgütü yerine yoksul ve gelişme yolundaki ülkelerin kendi sanayilerini korumalarına da imkan tanıyan yeni bir küresel ticaret örgütü kurulması".
Monbiot, borçlu ülkelerin çaresiz olmadığını, toplam borçları 2,5 trilyon doları bulan bu ülkelerin kollektif bir eylem başlatarak borçlarını ödememe kararı almaları halinde alacaklı ülke ve kuruluşlara kendi şartlarını empoze edebileceklerini iddia ediyor. Monbiot'un söylediklerine, "herşey zıddıyla kaimdir", "her tez, antitezini doğurur" gerçeğinden bakarsak, hak vermemek mümkün değil. Elbette kapitalizmin, yeni adıyla küreselleşmenin karşıtları olacaktır ve onlar da bazı alternatifler sunacaktır. Ama mühim olan bu alternatiflerin doğru ve evrensel gerçeklere dayanmasıdır. Eğer bu alternatifler de Komünizm gibi, insanın ve hayatın gerçekleriyle çelişirse, kısa zamanda yokluğa mahkum olurlar.
Burada şu soruyu sormak gerekiyor. Türkiye, bu küresel arayışların neresinde? Maalesef, Türkiye de, bir hengame içerisinde yuvarlanıyor. O da diğer ülkeler gibi, küresel arayışlardan medet umuyor. Halbuki Türkiye, bu küresel arayışlara çözüm getirecek tek ülkedir. Bundan dolayıdır ki, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu hengameye aldırmadan, hem Türkiye, hem de bütün dünya için kurtuluş reçetesi olabilecek görüşlerini sunmaya devam ediyor. Bakalım, duyabilecek miyiz?
Son yıllarda, kapitalizmin vazgeçilmez kurumları olan Dünya Bankası ve IMF'nin toplantılarının yapıldığı yerlerde, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ezilen, sömürülen insanlar gösteriler yapıyorlar. Kapitalizmi ve küreselleşmeyi protesto ediyorlar. Başka bir deyişle, küresel sömürüye karşı, küresel bir başkaldırı kendini göstermeye başladı. Aslında böyle bir başkaldırı bekleniyordu. Nitekim Papa 2. Jean Paul bile, 1991 yılında "Yüzüncü Yıl" başlığını taşıyan bir genelge ile bunu duyurmuş ve devletlerin tedbir almasını istemişti. Papa 2. Jean Paul, söz konusu genelgede şöyle diyordu: "Komünizmin yıkılmasından sonra üç binli yıllara girmeye hazırlanan insanlık alemi, kapitalizmi ekonomi alanında yegane model olarak kabul etmeye razı olamaz. Kapitalizm mutlaka tashih edilmeli. Komünizmin çöküşü sorunları çözmemiştir. Kapitalizm benzeri radikal bir ideolojinin yayılma tehlikesi mevcuttur".
ABD'nin ünlü Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger de aynı görüşü paylaşanlardan. O da şöyle diyor: "Kapitalizm, ekonomik büyüme ve hayat standardı bakımından hâlâ en etkili araç. Ama 19. yüzyılın pervasız "bırakınız yapsınlar kapitalizmi" nasıl Marksizmi doğurduysa, 1990'ların rastgele küreselliği de, dünya çapında bir saldırıya yol açabilir". Kiminin "başkaldırı", kiminin "saldırı" olarak nitelendirdiği küreselleşmeye karşı eylemlerden, alternatif bir sistem ortaya çıkar mı? The Guardian gazetesinin köşe yazarı George Monbiot, alternatif olabilecek küresel bir düzen modelinin ortaya çıkabileceğini savunuyor. Hatta kendisi, bu konuda bir de çalışma yapmış. "Yeni bir küresel düzen için manifesto" dediği çalışmasındaki tekliflerinin bazıları şunlar:
"Bir dünya Parlamentosu kurulması ve dünyadaki tüm insanların taleplerini yansıtması.
Dünya Bankası ve IMF'nin yerine İkinci Dünya Savaşı sonrasında Keynes'in teklif ettiği türde bir örgüt oluşturulması ve bu örgüt'ün borçlu ülkelerle alacaklılar arasında denge kurması.
- Zengin ülkelerin fiili denetimi altındaki Dünya Ticaret Örgütü yerine yoksul ve gelişme yolundaki ülkelerin kendi sanayilerini korumalarına da imkan tanıyan yeni bir küresel ticaret örgütü kurulması".
Monbiot, borçlu ülkelerin çaresiz olmadığını, toplam borçları 2,5 trilyon doları bulan bu ülkelerin kollektif bir eylem başlatarak borçlarını ödememe kararı almaları halinde alacaklı ülke ve kuruluşlara kendi şartlarını empoze edebileceklerini iddia ediyor. Monbiot'un söylediklerine, "herşey zıddıyla kaimdir", "her tez, antitezini doğurur" gerçeğinden bakarsak, hak vermemek mümkün değil. Elbette kapitalizmin, yeni adıyla küreselleşmenin karşıtları olacaktır ve onlar da bazı alternatifler sunacaktır. Ama mühim olan bu alternatiflerin doğru ve evrensel gerçeklere dayanmasıdır. Eğer bu alternatifler de Komünizm gibi, insanın ve hayatın gerçekleriyle çelişirse, kısa zamanda yokluğa mahkum olurlar.
Burada şu soruyu sormak gerekiyor. Türkiye, bu küresel arayışların neresinde? Maalesef, Türkiye de, bir hengame içerisinde yuvarlanıyor. O da diğer ülkeler gibi, küresel arayışlardan medet umuyor. Halbuki Türkiye, bu küresel arayışlara çözüm getirecek tek ülkedir. Bundan dolayıdır ki, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu hengameye aldırmadan, hem Türkiye, hem de bütün dünya için kurtuluş reçetesi olabilecek görüşlerini sunmaya devam ediyor. Bakalım, duyabilecek miyiz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018



















































































