Türk milleti 1923 yılında uzun yıllardır bir kenara atıp unuttuğu Batı'ya meydan okumasını Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde tekrar hatırladı ve Batı'nın işgaline ve mandasına güçlü bir "hayır" deme cesaretini gösterdi.Atatürk'ün ölümünden sonra aynı basireti ve cesareti göstermeyen liderler ve aydın geçinen zavallılar yüzünden, Türk milletini geçmişte elini öptürdüğü Batı'ya uşak olmaya, manda olmaya götürecek adımlar peş peşe atıldı. Atatürk'ün "muasır medeniyet" anlayışını çarpık bir şekilde "batılılaşmak" olarak anlayan mantık fukarası aydınlar ve siyasiler, Türk milletinin onlarca yılını bir hiç uğruna harcamışlardır. Cumhuriyet döneminde Amerikan ve İngiliz mandacılığını hararetle savunan ama Atatürk'ün milli duruşuna mağlup olanların Atatürk'ün ölümünü fırsat bilerek kuyruk acısıyla ortaya attıkları bir fikirdir batılılaşma. Atatürk'e iftira edilen batılılaşma anlayışının Türkiye'yi getirdiği son noktaya baktığımızda manzaranın bütün vahametiyle karşımızda olduğunu görürüz. Batılılaşma anlayışı sahipleri, akıllara hayret verecek bir şekilde iyi olsun kötü olsun Batı'ya ait olan her şeyin hayranı olmuşlardır. Batı'ya ait olan her şeye duyulan bu hayranlık duygusu, zamanla sahiplerinde büyük bir aşağılık kompleksine dönüşmüş ve siyasilerden başlayarak aydınlara kadar toplumun hemen hemen her kesimine sirayet etmiştir.Bu aşağılık kompleksinden dolayıdır ki, "AB olmadan biz ayakta kalamayız" ve "ABD'siz yapamayız" benzeri lafları, güya topluma rehberlik edecek olan liderlerden ve aydınlardan duymak artık normal karşılanmaya başlamıştır. Batı'nın pörsümüş ve çürümüş her şeyini elde etme idealiyle yaşayan siyasisinden aydınına, bilim adamından kanaat önderlerine kadar hiç kimse Batı'dan ithal edilmeye çalışılan anlayışlara bir alternatif üretememiş ve alternatif bir arayışa girenleri de çeşitli entrikalarla sindirmişlerdir.Herkesin Batı hayranı olduğu, Batı'nın yanlışını bile eleştirmenin abes karşılandığı bir hâkim anlayış ortada iken, Batı'ya ve Batı'nın herhangi bir şeyine alternatif ortaya koyabilmek, hem büyük bir cesaret ve dirayet hem de büyük bir zekâ ve birikim gerektirmektedir. Bundan dolayıdır ki, yüzyıllardır Türk milletinin içinden bu cesareti gösterebilen bir tek Atatürk çıkmıştır. Geçmiştekinden çok daha vahim bir konjonktür arz eden günümüz dünyasında, Atatürk'ten sonra Batı'ya karşı ilk başkaldırış ve meydan okuma Türkiye'de gerçekleşmektedir. Bu meydan okuma Batı'nın kültürüne, gücüne ve ekonomisine kadar her alanda ortaya konulmaktadır. Yenidünya düzeni ve küreselleşme adı altında hegemonyasını daha da derinleştirme çabasında olan Batı'ya günümüz Türkiye'sinde meydan okuma cesaretini ve dirayetini gösteren bu cesur Türk, Prof. Dr. Haydar Baş'tan başkası değildir.II. Kuvayı Milliye hareketinin de önderi ve "Kâinat devleti" fikrinin de sahibi olan Baş, kapsamlı bir tezle tüm dünyanın ve özellikle de Türkiye'nin önünde büyük bir fırsat olarak durmaktadır. Prof Dr. Haydar Baş'ın projelerini bu makalede bütün yönleriyle ortaya koymak takdir edersiniz ki, mümkünattan değildir. (Merak edenler ayrıntılı bilgiye www.btp.org.tr adresinden ulaşabilirler).Bundan dolayı kısa da olsa Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan milli ekonomi modeli tezinden bahsetmek istiyorum.Ekonomi konusunda Sayın Baş'ın ortaya koyduğu "milli ekonomi modeli" olarak adlandırılan bu yeni anlayış, Batı'da ortaya atılmış olan iktisat modellerine bir meydan okuma olmanın yanı sıra Türkiye ve dünyanın içinden bir türlü çıkamadığı iktisadi krizlere de çözüm getirmektedir. Prof. Dr. Haydar Baş, iktisat biliminin ekonomiye getirdiği "sınırsız olan ihtiyaçların sınırlı olan kaynaklarla karşılanması" tanımını tezinde alt üst etmiş ve ekonomiyi "sınırlı olan ihtiyaçların sınırsız olan kaynaklarla karşılanması" olarak yeniden tanımlamıştır. Ekonominin tanımını kökünden değiştiren bir tez ortaya atabilmek ve sonra da bu tezin arkasında durabilmek gerçekten cesaret isteyen ve önünde şapka çıkarılması gereken bir eylemdir. Bu özelliğiyle milli ekonomi modeli, "sınırsız olan ihtiyaçların sınırlı olan kaynaklarla karşılanması" tanımının sahibi Batı'ya meydan okuma değil de nedir? Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan "milli ekonomi modeli" tezi, yerli ve yabancı onlarca bilim adamının da katılmasıyla bir süre sonra bir iktisat kongresinde ele alınacak ve tüm yönleriyle irdelenecek. İktisat bilimine yeni bir bakış açısı getiren söz konusu tez, önce Türkiye olmak üzere bütün dünyanın hizmetine çok daha güçlü bir şekilde sunulacaktır. Türk milleti, tıpkı Batı'ya son meydan okuyuşumuzda olduğu gibi birlik ve beraberlik içerisinde, tek başına bile Batı'nın gücüne ve hegemonyasına meydan okuma cesaretini gösteren İkinci Kuvayı Milliye'nin önderi Prof. Dr. Haydar Baş'ın çevresinde toparlanmalı ve bu milleti Batı'nın uşağı ve mandası yapmak isteyenler gereken cevabı vermelidir.Türk milleti engin ferasetiyle geçmişte ortaya koyduğu milli duruşu tekrar sergilediğinde, güneş bu vatanın üstüne o sabah bir başka doğacaktır?
Orhan Dede / diğer yazıları
- Oyları hunharca bölün… / 23.03.2024
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023