Müslüman (olan) aynı yalana iki kere kanmaz

Bu dinin bilgi edinme ölçüsü bellidir.
Hucurat suresinde Allah bu ölçüyü gayet açık beyan buyurmuştur.
“Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeden bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” (Hucurat, 49/6).
Ayet açık ve net gayet.
Hitap Müslümanlaradır.
İman edenleredir.
“Size bir fasık bir bilgiyle gelirse…”
Kimdir fasık?
Kur’an’da iman etmeyen için de kullanılan fasık kelimesi, aynı zamanda Allah’a ve Resûlüne itaat etme konusunda zaaf içinde olan Müslüman için de kullanılır.
“Kısaca ahlakî zaaf içinde olan Müslüman” desek fazla yanılmış olmayız.
Zira rivayetlere göre yukarıdaki ayetin inişine sebep olayın baş aktörü bir Müslüman’dır.
Ayetin iniş sebebi özel olsa da hükmü ve bağlayıcılığı umumidir, bütün Müslümanlar için sarılmaz ve eskimez, pörsümez bir ölçüdür.
Bu ilahî ölçünün gelişine sebep olay şöyle anlatılır eserlerde.
Rahmet ve Şefaat Nebî’si Hazret-i Resûlullah (aleyhissalatü vesselam) Velid bin Ukbe'yi Beni Mustalik kabilesine zekât memuru olarak gönderir. Kabilenin ileri gelenleri Resûlullah’ın elçisine saygılarını sunmak için onu kalabalık bir halde karşılamak isterler. Kalabalığı gören Velid, eskiye dayanan bir düşmanlıktan dolayı kabilenin kendisine bir kötülük yapacağını zannederek gerisin geriye dönüp kaçarak Resûlullah gelir ve “Ey Allah’ın Resûlü! Benî Mustalık zekat vermek şöyle dursun az kalsın beni öldüreceklerdi, kaçıp canımı zor kurtardım” der.
Allah’ın birçok ayette hep namazla bir zikrettiği bir emrini reddetmek, dahası O’nun Resûlünün elçisini öldürmeye teşebbüs Resûlullah’ın affedebileceği bir hata değildi.
Kabile ile savaşmak için bir müfreze gönderme hesapları yapılırken olay netleşti.
Ve yukarıdaki ayet nazil oldu.
“Ey iman edenler ahlakî bir zaaf içinde olanın size getirdiği haberi araştırmadan harekete geçerseniz, bir şey yapmaya kalkışırsanız cahillik edip birilerine kötülük yapmış olursunuz.
Soru bir.
Müslüman’ın bilgi kaynağı bugün fâsık mı kâfir mi?
El-cevap: Müslümanlar –çok azı müstesna- kâfirin hazırlayıp servis ettiği haberi, bilgiyi fâsık aracılığıyla işitiyor, öğreniyor, daha da vahim olanı ise savunuyor.
Yani, “kâfir fâsık”, kendi menfaati doğrultusunda yalan bir senaryo tasarlıyor, onu bilgi ve haber hapı haline getiriyor, sonra da o hapı, çeşitli ahlakî zaafları bünyesinde taşıyan “fâsık Müslüman” eliyle Müslümanlara yutturuyor.
Gelin müşahhaslaştıralım.
Meşhur 11 Eylül yalanı sonrası, Irak’ta Saddam’ın elinde dünyayı tehdit edecek miktarda kimyasal silah olduğu yalanı “kâfir-fâsık” tarafından uydurulup dünyaya servis edildi.
Kimi kıl harmanı,
Kimi badem bıyıklı,
Kimi de edep, iffet ve hayâ fukaralığını 75 santimetre bezle örtmeye çalışan örtük sürtük haber spikeri ve yorumcu “Müslüman fâsık” kişiler de bu yalan hapını Müslümanlara yutturdu.
Maksat hâsıl olup Irak petrolleri taksim edilince “kâfir-fâsık” itiraf etti yalanını, “Müslüman fâsığın” suratına tükürerek; “Irak’ta kimyasal silah yoktu, biz yalan söyledik.”  
Peki “Müslüman fâsık” ne yaptı?
Haçlının bu tükürüğünü yaladı-yuttu.
Ya bugün?
Senaryo aynı.
“Kâfir-fâsığın” yalanı hazır; “Esad’ın elinde kimyasal silah var, dahası bunu kullanıyor.”
“Müslüman fâsık” ise, eli klavyede, dili mikrofonda, gönlü haçlı dünyasında bekliyor.
Üfle diyecekler üfleyecek.
Müslümanlar ise, Yüce Allah’ın, “Aman ha inanmayın” mutlak emrine rağmen bu yalanı hüplemek için bekliyor.
Biri üfleyecek,
Diğeri hüpleyecek.
Ne zamana kadar?
İsrafil’in üflemesine kadar.
Niye?
Sakat anlayış hep aynı, hiç değişmiyor:
Affınıza sığınarak.
Benim adamımsa yediği “b…k” da olsa pekmezdir, senin adamınsa yediği pekmez de olsa “b…ktur”.
Ama bizim inancımızda böylesi sakat bir ölçü yoktur.

Hipotenüsü Müslüman(!) şer üçgeni
Esad’ı devirebilmek için bütün gayr-i rahmanî unsurlarla bir ve beraber hareket eden Başbakan son çare olarak bedduaya sarıldı.
Peki başbakan’ın bu duasına kim ne diyor?
Habbeliler, kubbeliler ve cübbeliler: Âmin.
Kardinaller, papazlar: Amen.
Hahamlar: Amen.
Sizce bunda bir tuhaflık yok mu?

Çok özlüyorum(!)
Daha düne kadar ekran ekran dolaşıp; “Esad’ı İsrail destekliyor” müthiş(!) tespitlerini yapan ve meccanen yayan Hocaefendi mahdumu malumat fıskiyesi akademisyenler bu ara pek görünmüyorlar.
“Hizmet” bataklığının sinekleri fazla bekletmeyin, çıkın vızıldayın.
Sizin için konacak uygun yer sorunu olmaz yalaka medya çöplüğünde.
Fazla özletmeyin çıkın
konuşun.