Mustafa Kemal’in Annesi Zübeyde Hanım’a yazdığı mektup
Muhterem Valideciğim, İstanbul’dan ayrıldığımdan beri sizlere ancak birkaç telgraftan başka bir şey yazmadım. Bu sebeple büyük merak içinde kaldığınızı tahmin ediyorum
11.05.2025 00:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Ağustos 1335 (Ağustos 1919)
Muhterem Valideciğim,
İstanbul'dan ayrıldığımdan beri sizlere ancak birkaç telgraftan başka bir şey yazmadım. Bu sebeple büyük merak içinde kaldığınızı tahmin ediyorum.
Bilhassa hakkımda gerek ötekinden berikinden ve gerek gazetelerden işittiğiniz eksik haberler şüphesiz merakınızı artırmıştır.
Hâlbuki şimdi vereceğim izahatla içiniz rahatlayacağı veçhile endişelenecek hiçbir şey yoktur. Malumunuzdur ki, daha İstanbul'da iken yabancı kuvvetlerin devleti, milleti fevkalade sıkıştırmakta ve millete hizmet edebilecek ne kadar adamımız varsa cümlesini hapis ve tevkif ve bir kısmını Malta'ya sürüp eziyet etmekte pek ileri gidiyorlardı.
Bana nasılsa ilişememişlerdi. Fakat 3'üncü Ordu Müfettişi olarak Samsun'a ayak basar basmaz İngilizler benden şüphelendiler. Hükûmete benim gidiş sebebimi sordular. Nihayet İstanbul'a getirilmemi talep ve bunda ısrar ettiler. Hükûmet beni aldatarak İstanbul'a getirmek ve İngilizlere teslim etmek istedi.
Bunun derhâl farkına vardım. Ve bittabi, kendi ayağımla gidip esir olmak doğru değildi. Padişahımıza hakikat-ı hâli yazdım. Ve gelemeyeceğimi arz ettim. Zat-ı şahâne de evvela bunu uygun gördü. Fakat daha sonra İngilizlerin baskısı çoğaldı.
Nihayet o da İstanbul'a dönmemi irade etti. Bu suretle artık resmî makamımda kalmaya imkân göremediğim gibi, askerliğimi muhafaza ettikçe İngilizlerin ve hükûmetin hakkımdaki ısrarına karşı konulamayacaktı.
Bir tarafında bütün Anadolu halkı tekmil millet hakkımda büyük bir sevgi ve itimat gösterdi. ("Seni bırakmayız" dediler.) Hakikaten vatan ve milletimizi kurtarabilmek için yegâne çare askerliği bırakıp serbest olarak milletin başına geçmek ve milleti yekvücut bir hâle getirmekle ortaya çıkacak kudret ve millî hareketi iyi kullanmaktan başka çare düşünülmüş değildi.
Dolayısıyla ben de böyle yaptım. Elhamdülillah başarılı da oluyorum. Pek yakında maddi neticeyi bütün cihan görecektir. Ben bu şekilde hareket edince İngilizler derhâl yalvarmaya başladı. Ve beni kazanmaya çalıştı. Her şeyi inkâr ettiler. Ve bütün kabahati bizim hükûmete attılar.
Hakikaten hükûmet de benimle uğraşmak istedi. Fakat kuvveti buna elverişli gelmedi. Ve gelemez. Daha bir zaman bu şekilde Anadolu içinde çalışmakla her şey hallolacaktır. Yakında Meclis-i Mebusan toplanacak ve meşru bir hükûmet iktidar mevkiine geçecektir. Ben de ihtimal o zaman İstanbul'a geleceğim. Sıhhat ve afiyetimi, katiyen hiç merak ve endişe etmeyiniz.
Salih Bey Fuat Bey'den alacağını alabildi mi? Bunu bilgi almak bakımından soruyorum. Yoksa her ne olursa olsun elhamdülillah hiç önemi yoktur. Siz müsterih olunuz. Ve bir sıkıntınız olursa derhâl bana bildiriniz.
Bu mektubumu getirecek olan (...) size benim hakkımda istediğiniz kadar bilgi verecektir. Kendisi ile bana bazı elbiselerimi gönderiniz...
Hemşiremin sıhhati nasıldır? Eve herhangi bir taraftan saldırıda bulunuldu mu? Hâlâ orada mısınız? Çocuklar ne yapıyor, büyüdüler mi?
Salih Bey ile4 Madam Salih inşallah sıhhat ve afiyettedirler. Ben daima kendilerini yâd ediyorum. Madamın benim hakkımda bir rüyası vardı. Galiba o çıkacaktır. İnşallah yakında büyük sevinçle görüşeceğiz.
Ben birkaç güne kadar bir kongre için Sivas'a gideceğim. Tekrar Erzurum'a döneceğim. Tekrar ediyorum. Her işittiğinize önem vermeyiniz. Pekâlâ, bilirsiniz ki ben yaptığımı bilirim. Netice görmeseydim başlamazdım. Saygıyla ellerinizden, hemşiremin gözlerinden öperim.
Salih'in gözlerinden öperim. Bana İstanbul havadisi vermeni beklerim." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri 1. Ciltten)
Muhterem Valideciğim,
İstanbul'dan ayrıldığımdan beri sizlere ancak birkaç telgraftan başka bir şey yazmadım. Bu sebeple büyük merak içinde kaldığınızı tahmin ediyorum.
Bilhassa hakkımda gerek ötekinden berikinden ve gerek gazetelerden işittiğiniz eksik haberler şüphesiz merakınızı artırmıştır.
Hâlbuki şimdi vereceğim izahatla içiniz rahatlayacağı veçhile endişelenecek hiçbir şey yoktur. Malumunuzdur ki, daha İstanbul'da iken yabancı kuvvetlerin devleti, milleti fevkalade sıkıştırmakta ve millete hizmet edebilecek ne kadar adamımız varsa cümlesini hapis ve tevkif ve bir kısmını Malta'ya sürüp eziyet etmekte pek ileri gidiyorlardı.
Bana nasılsa ilişememişlerdi. Fakat 3'üncü Ordu Müfettişi olarak Samsun'a ayak basar basmaz İngilizler benden şüphelendiler. Hükûmete benim gidiş sebebimi sordular. Nihayet İstanbul'a getirilmemi talep ve bunda ısrar ettiler. Hükûmet beni aldatarak İstanbul'a getirmek ve İngilizlere teslim etmek istedi.
Bunun derhâl farkına vardım. Ve bittabi, kendi ayağımla gidip esir olmak doğru değildi. Padişahımıza hakikat-ı hâli yazdım. Ve gelemeyeceğimi arz ettim. Zat-ı şahâne de evvela bunu uygun gördü. Fakat daha sonra İngilizlerin baskısı çoğaldı.
Nihayet o da İstanbul'a dönmemi irade etti. Bu suretle artık resmî makamımda kalmaya imkân göremediğim gibi, askerliğimi muhafaza ettikçe İngilizlerin ve hükûmetin hakkımdaki ısrarına karşı konulamayacaktı.
Bir tarafında bütün Anadolu halkı tekmil millet hakkımda büyük bir sevgi ve itimat gösterdi. ("Seni bırakmayız" dediler.) Hakikaten vatan ve milletimizi kurtarabilmek için yegâne çare askerliği bırakıp serbest olarak milletin başına geçmek ve milleti yekvücut bir hâle getirmekle ortaya çıkacak kudret ve millî hareketi iyi kullanmaktan başka çare düşünülmüş değildi.
Dolayısıyla ben de böyle yaptım. Elhamdülillah başarılı da oluyorum. Pek yakında maddi neticeyi bütün cihan görecektir. Ben bu şekilde hareket edince İngilizler derhâl yalvarmaya başladı. Ve beni kazanmaya çalıştı. Her şeyi inkâr ettiler. Ve bütün kabahati bizim hükûmete attılar.
Hakikaten hükûmet de benimle uğraşmak istedi. Fakat kuvveti buna elverişli gelmedi. Ve gelemez. Daha bir zaman bu şekilde Anadolu içinde çalışmakla her şey hallolacaktır. Yakında Meclis-i Mebusan toplanacak ve meşru bir hükûmet iktidar mevkiine geçecektir. Ben de ihtimal o zaman İstanbul'a geleceğim. Sıhhat ve afiyetimi, katiyen hiç merak ve endişe etmeyiniz.
Salih Bey Fuat Bey'den alacağını alabildi mi? Bunu bilgi almak bakımından soruyorum. Yoksa her ne olursa olsun elhamdülillah hiç önemi yoktur. Siz müsterih olunuz. Ve bir sıkıntınız olursa derhâl bana bildiriniz.
Bu mektubumu getirecek olan (...) size benim hakkımda istediğiniz kadar bilgi verecektir. Kendisi ile bana bazı elbiselerimi gönderiniz...
Hemşiremin sıhhati nasıldır? Eve herhangi bir taraftan saldırıda bulunuldu mu? Hâlâ orada mısınız? Çocuklar ne yapıyor, büyüdüler mi?
Salih Bey ile4 Madam Salih inşallah sıhhat ve afiyettedirler. Ben daima kendilerini yâd ediyorum. Madamın benim hakkımda bir rüyası vardı. Galiba o çıkacaktır. İnşallah yakında büyük sevinçle görüşeceğiz.
Ben birkaç güne kadar bir kongre için Sivas'a gideceğim. Tekrar Erzurum'a döneceğim. Tekrar ediyorum. Her işittiğinize önem vermeyiniz. Pekâlâ, bilirsiniz ki ben yaptığımı bilirim. Netice görmeseydim başlamazdım. Saygıyla ellerinizden, hemşiremin gözlerinden öperim.
Salih'in gözlerinden öperim. Bana İstanbul havadisi vermeni beklerim." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri 1. Ciltten)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.