Hey siz, AB "kara sevdalıları"!
Size sesleniyorum:
Nasıl, midenize oturdu mu?
Önce AB'nin dönem Başkanı Danimarka'nın Dışişleri Başkanı Per Sting Möller'in güzide 'kertel' medyamızca "AB'den soğuk duş" diye verilen, bana göre de okkalı bir çüşşş değerinde şu sözleri:
"12 - 13 Aralık'ta Kopenhag'da yapılacak AB zirvesinde Türkiye'ye tarih verilmesi bu aşamada çok zordur. Türkiye'nin gerçekleştirdiği yasa değişikleri AB'de memnuniyet yarattı. Türklere çabalarının boşa gitmediğinin hissettirilmesi gerekiyor. Özellikle Kürtçe'nin serbest bırakılması ve idamın kaldırılmasına Türkiye - AB ilişkilerinde bugüne kadar kriz yarattı".
İşte bu cümle midenize oturdu mu?
Siz: "Bu ne ki, biz nelerini sindirdik" diyecektiniz ki ardından, AB'nin, -siz ona yayılmaktan sorumlu deseniz de olur-, genişlemeden sorumlu komiseri, komiserim sarı farem Günther Verheugen'in şu sözü geldi:
"Türkiye'ye müzakere tarihi vermeden önce, reform paketinin uygulamasını ve Türk halkının uygulamalara yaklaşımını görmek gerek".
Hadi bu kadar kısa cümleyi de yutmak mümkün deyecektiniz ki, ardından hazmı daha zor bir cümlesi geldi komiserimin:
"Türkiye'nin durumu diğer aday ülkelerden çok farklı. Reform paketinin kabul edilmesinden çok memnunuz ama uygulamayı mutlaka görmemiz lazım".
Bunun hiç yenir yutulur bir tarafı var mı Allah aşkına.
Ama bizimkilerin midesinin yanında bir zamanların Hekimbaşı çöplüğü "lalezar" gibi durur.
Adam demek istiyor ki, biz size güvenmiyoruz. Siz kanun çıkartsanız da, yarın ne yapacağınız belli olmaz. Yani siz ey Türkler dönek adamlarsınız.
Hele bir de BTP diye bir parti çıktı ortaya, 4 Kasım sabahı tek başına iktidar olunca; bu "uyum yasaları" bir daha kalkmamacasına ilelebet uyumaya terk edilecek.
Bir de şu cümle çok anlamlı: "Müzakere tarihi vermek".
Siz ne anladınız bilmem ama bana göre "müzakere tarihi vermek" demek;
"Muhatap kabul etmek",
"Gel görüşelim demek",
"Adam yerine koymak" demektir.
Rahmetli Abdülhamit'e, yıllarca "Kızıl Sultan" denilmesine sebep gösterilen şu 'Sevr Antlaşması'ndan çok daha ağır olan "AB uyum yasaları" ve özellikle de "Azınlık vakıflarına mülk edinme hakkı veren" madde oylanırken evet oyu verenlere yarın hangi ünvanı bu millet laik görür dersiniz?
Kaldı ki, Abdülhamit cennet mekan Sevr'i imzalamamıştı.
"Komiserim çıngıllım" böyle konuşur da; bizim AB kara sevdalıları susar mı?
Bizimkilerin ağzı armut toplamıyor ya!
En kara sevdalı AB'ci Mesut bey konuşmadı, ya da konuşamadı.
Her gün en yakın silah, pardon dava arkadaşlarından birinin ihanetine uğradığı için şokta.
Konuşmasına da gerek yok, zira O'nun görevi buraya kadardı.
Görevini başarıyla(!) tamamladı.
En sert konuşmayı Başbakan yaptı.
Gözü çıksın o korsenin, o sıkmasaydı, ya da bir kaburga kemiği daha zayi olur endişesi taşımasaydı daha da sert konuşacaktı ya!
"Türkiye'ye haksızlık yaptılar".
Çok ayıp, çooook.
Haçlı AB'linin tarihinde hiç haksızlık olur mu mirim?
Ama en anlamlı konuşmayı, ya da tepkiyi Recai bey yaptı:
"Bu kadar güzel işler yaptık, bunu mu yapacaklardı..."
Ne soylu bir çıkış bu böyle Recai.
"Komiserim dilberim" haklı.
Bu kanunları çıkartmanız yetmez.
Uygulayın.
Azınlıklara istedikleri kadar araziyi hele bir verin. Patrikhane'yi, İstanbul Sur içi kadar hele bir genişletin. Patrik beyi hele bir daha etkin konuma getirin.
Apo'yu asmamanız yetmez, bulunduğu İmralı'dan çıkartıp, ya "kurtuluşunu sağlayan" partilerden birine genel başkan yapın, ya da en azından o partilerden birinde vekil gösterin.
Bunlar da yetmez ülkede farklı dil konuşan her kesim için eğitimi başlatın.
Hele bunları görelim, sonra bir karar veririz.
Sahi, siz, hey! AB kara sevdalıları! Bu cümleler midenize oturdu mu?
Size sesleniyorum:
Nasıl, midenize oturdu mu?
Önce AB'nin dönem Başkanı Danimarka'nın Dışişleri Başkanı Per Sting Möller'in güzide 'kertel' medyamızca "AB'den soğuk duş" diye verilen, bana göre de okkalı bir çüşşş değerinde şu sözleri:
"12 - 13 Aralık'ta Kopenhag'da yapılacak AB zirvesinde Türkiye'ye tarih verilmesi bu aşamada çok zordur. Türkiye'nin gerçekleştirdiği yasa değişikleri AB'de memnuniyet yarattı. Türklere çabalarının boşa gitmediğinin hissettirilmesi gerekiyor. Özellikle Kürtçe'nin serbest bırakılması ve idamın kaldırılmasına Türkiye - AB ilişkilerinde bugüne kadar kriz yarattı".
İşte bu cümle midenize oturdu mu?
Siz: "Bu ne ki, biz nelerini sindirdik" diyecektiniz ki ardından, AB'nin, -siz ona yayılmaktan sorumlu deseniz de olur-, genişlemeden sorumlu komiseri, komiserim sarı farem Günther Verheugen'in şu sözü geldi:
"Türkiye'ye müzakere tarihi vermeden önce, reform paketinin uygulamasını ve Türk halkının uygulamalara yaklaşımını görmek gerek".
Hadi bu kadar kısa cümleyi de yutmak mümkün deyecektiniz ki, ardından hazmı daha zor bir cümlesi geldi komiserimin:
"Türkiye'nin durumu diğer aday ülkelerden çok farklı. Reform paketinin kabul edilmesinden çok memnunuz ama uygulamayı mutlaka görmemiz lazım".
Bunun hiç yenir yutulur bir tarafı var mı Allah aşkına.
Ama bizimkilerin midesinin yanında bir zamanların Hekimbaşı çöplüğü "lalezar" gibi durur.
Adam demek istiyor ki, biz size güvenmiyoruz. Siz kanun çıkartsanız da, yarın ne yapacağınız belli olmaz. Yani siz ey Türkler dönek adamlarsınız.
Hele bir de BTP diye bir parti çıktı ortaya, 4 Kasım sabahı tek başına iktidar olunca; bu "uyum yasaları" bir daha kalkmamacasına ilelebet uyumaya terk edilecek.
Bir de şu cümle çok anlamlı: "Müzakere tarihi vermek".
Siz ne anladınız bilmem ama bana göre "müzakere tarihi vermek" demek;
"Muhatap kabul etmek",
"Gel görüşelim demek",
"Adam yerine koymak" demektir.
Rahmetli Abdülhamit'e, yıllarca "Kızıl Sultan" denilmesine sebep gösterilen şu 'Sevr Antlaşması'ndan çok daha ağır olan "AB uyum yasaları" ve özellikle de "Azınlık vakıflarına mülk edinme hakkı veren" madde oylanırken evet oyu verenlere yarın hangi ünvanı bu millet laik görür dersiniz?
Kaldı ki, Abdülhamit cennet mekan Sevr'i imzalamamıştı.
"Komiserim çıngıllım" böyle konuşur da; bizim AB kara sevdalıları susar mı?
Bizimkilerin ağzı armut toplamıyor ya!
En kara sevdalı AB'ci Mesut bey konuşmadı, ya da konuşamadı.
Her gün en yakın silah, pardon dava arkadaşlarından birinin ihanetine uğradığı için şokta.
Konuşmasına da gerek yok, zira O'nun görevi buraya kadardı.
Görevini başarıyla(!) tamamladı.
En sert konuşmayı Başbakan yaptı.
Gözü çıksın o korsenin, o sıkmasaydı, ya da bir kaburga kemiği daha zayi olur endişesi taşımasaydı daha da sert konuşacaktı ya!
"Türkiye'ye haksızlık yaptılar".
Çok ayıp, çooook.
Haçlı AB'linin tarihinde hiç haksızlık olur mu mirim?
Ama en anlamlı konuşmayı, ya da tepkiyi Recai bey yaptı:
"Bu kadar güzel işler yaptık, bunu mu yapacaklardı..."
Ne soylu bir çıkış bu böyle Recai.
"Komiserim dilberim" haklı.
Bu kanunları çıkartmanız yetmez.
Uygulayın.
Azınlıklara istedikleri kadar araziyi hele bir verin. Patrikhane'yi, İstanbul Sur içi kadar hele bir genişletin. Patrik beyi hele bir daha etkin konuma getirin.
Apo'yu asmamanız yetmez, bulunduğu İmralı'dan çıkartıp, ya "kurtuluşunu sağlayan" partilerden birine genel başkan yapın, ya da en azından o partilerden birinde vekil gösterin.
Bunlar da yetmez ülkede farklı dil konuşan her kesim için eğitimi başlatın.
Hele bunları görelim, sonra bir karar veririz.
Sahi, siz, hey! AB kara sevdalıları! Bu cümleler midenize oturdu mu?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024