




İmam Gazali Hazretleri, Mukaşefetü'l-Kulub adlı eserinde Resûlullah'ın şefaatini şöyle anlatıyor:
"Resûlullah (s.a.v) sahabilerle yemek yediği bir zamanda et yemeği getirilmiş, Resûlullah'a da kol kısmı ikram edilmişti. Resûlullah etin bu kısmını pek severdi. Etten bir parça aldıktan sonra şöyle buyurdu:
"Ben kıyamet günü bütün peygamberlerin efendisiyim. Bunun sebebini biliyor musunuz? Bu şöyle olur. Allah Teâlâ kıyamet günü gelmiş geçmiş bütün mahlukatı düz bir meydanda toplar. Melekler herkese seslerini duyuracak bir şekilde nida ederler ve bakan her göz onları görür. Güneş iyice yaklaştırılır.
İnsanlar başlarına gelen şiddet ve musibetlerden ötürü, tahammül edemeyecekleri bir keder ve üzüntü içine düşerler. Sonra birbirlerine, 'Şu halimizi görmez misiniz? Rabbimizden bizim için şefaatçi olacak birini arayalım' derler.
Ardından yine birbirlerine, 'Âdem'e (a.s) gidelim' derler ve Âdem'in (a.s) yanına varırlar.
Ona, 'Ey beşeriyetin babası Âdem (a.s)! Allah (c.c) seni kudret eliyle yarattı, rahmetinden sana ruh üfledi ve meleklere sana secde etmelerini emretti. Rabbinin katında bizler için şefaatte bulun! Şu halimizi ve çektiklerimizi görmez misin?' diye ricada bulunurlar.
Âdem (a.s), 'Rabbim bugün öyle kızgındır ki, bugüne kadar ne böyle kızdı ve ne de bundan sonra böyle kızacak. Rabbim beni o yasak ağaçtaki meyveden yememem hususunda uyarmış ve bana yasaklamıştı, ancak ben bu emri dinlemedim ve ondan yedim. Şimdi ben sadece kendimi düşünüyorum. Bir başka peygambere, Nuh'a gidin' der. Herkes Nuh'un (a.s) yanına varır.
Ona, 'Ey Nuh (a.s)! Sen yeryüzünde, topluluk halindeki insanlara gönderilen elçilerin ilkisin. Sen Allah'ın şükreden kul olarak vasıflandırdığı birisin, Rabbinin katında bizler için şefaatçi ol, şu halimize baksana' derler.
Nuh (a.s), 'Rabbim bugüne kadar gazaplanmadığı ve bundan sonra da hiç böyle gazaplanmayacağı bir şekilde öfkelidir. Benim Rabbim katında reddedilmeyecek bir duam vardı, onu da kavmim için kullandım. Şu anda kendi nefsimle meşgulüm. Bir başkasına, İbrahim Halîlullah'a gidin' der. Herkes Hz. İbrahim'in yanına gider.
Ona, 'Sen, Allah'ın elçisi, O'nun yeryüzündeki dostusun (halîlisin). Rabbinden bizler için şefaat dileğinde bulun. Yoksa şu halimizi görmüyor musun?' derler.
İbrahim (a.s), 'Rabbim bugüne kadar gazaplanmadığı ve bundan sonra da hiç böyle gazaplanmayacağı bir şekilde öfkelidir.
Ben üç yerde (bazı nedenlerle) yalan konuşmuştum (o sebeple sizlere şefaatçi olamam)' der. Ardından onları anlatır ve 'Bir başkasına Musa'ya (a.s) gidin, o size yardımcı olsun' der." (bu bahis devam edecek…)
OKAN EGESEL
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.