Eğitimin tanımı içeriği nasıl olması gerektiği üzerine yazılar yazmaya devam edelim derkenSayın Bakan Ömer Dinçer Bey ülkemizdeki kronik sorunlarımızın başında gelen eğitim öğretim gerçeğimizin nabzını tutan öğretmenlerimizle ilgili herkesi kopartacak bir yorum yaptı; "Bu kadar öğretmene ihtiyacımız yok, en fazla altmış bin öğretmen daha alırız, iki yüz kırk bin öğretmene iş verip de milletin hakkını onlara yediremeyiz geriye kalan atanmayı bekleyen iki yüz bin öğretmen de başka işler bulsun"Şimdi bir defa bizim okullarımızdaki öğretmen açığı reel anlamda asla altmış bin değildir. Yüz binin üzerindedir ve siz eğer buna çoğunun mesleği öğretmenlik olmayan ücretli çalışan öğretmenleri çıkarırsanız ihtiyaç olan bu sayı rahatlıkla iki yüz bini aşar. Çünkü bu gençlerin çoğu, üniversite mezunu iş bulamamış mecburiyetten çalışan maaş olarak altı yüz lira ve dokuz ay SSK'sı ödenen yani devlet eliyle sömürülen başka bir kesimdirSiz bunun üzerine bir de eksik derslik yani yeni okul yaptığımız zaman oluşacak öğretmen ihtiyacını düşünün. Öyle ya madem milletin hakkını kimseye yedirmeyeceğiz o zaman bu milletin evlatlarını niye elli, altmış kişilik sınıflarda eğitime zorluyorsunuz? Niye birleştirilmiş sınıflarda eğitim öğretim veriyorsunuz? Bütün bunlara ilave bir de tam gün eğitime geçin o zaman, bakalım ülkemizin öğretmen fazlası var mı, yok mu? Mesele arı duru bundan ibarettir.Seçimlerden önce öğretmen ihtiyacı var mutlaka atama yapacağız, sonra alamayızİhtiyaç yok, gidin kendinize münasip bir iş bulun tam günü kurtarma siyaseti, ümit ve hayal tacirliği.İkinci olarak eğitim fakültelerini bitirmiş yani meslek olarak öğretmenliğe gönül vermiş bu uğurda neredeyse en az on yedi yıl emek vermiş öğretmen adaylarına git başka iş yap denilmesidir. Daha önce de Sayın Başbakanımız "her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok" diye konuşmuştu. Aslında bu beyanların sürpriz etkisinin çok da olmaması gerekir. Bu yetişmiş insan israfı aynı zamanda bireyin özlük haklarına, geleceğine ve hakkaniyet anlayışına ters değil midir? O zaman ne diye her ile bir üniversite açma yarışına girdiniz? Yönetmek, planlama yapmak, memleketi kalkındırmak, okumak isteyene istediği alanda eğitim, iş ve aş vermek her sahada çözüm ve çare merci olmak değil midir?Yoksa bu kadar üniversiteyi YÖK'te etkin olmak veya yandaşlarınıza kadro vermek işin mi açtınız?Sebebi her ne olursa olsun siyasi rant sağlamak veya halkı anlık yanınıza almak için milletimizin öz ve öz evladıyla milletle oynanmamalıdır.Devletin en önemli vasıflarından biri de canını dişine takıp üniversiteyi bin bir zorlukla bitiren gence mezuniyet sahibi olduğu alanda iş bulmak sahip çıkmak vatanında mutlu etmektir. Elbette devlet olmanın ilk kuralı budur. Muhterem hocamız Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in dediği gibi; "Madem is vermeyeceksin, iş garantisi sunmuyorsun ne diye sınavla üniversiteye öğrenci alıyorsun?Öyle bir eğitimimiz var ki neresine dokunsak elimizde kalıyor."Deveye demişler niye boynun eğri? O da demiş ki nerem doğru" misalini hatırlatıyor.Gündemdeki meselemiz milli acımız haline gelen Van depremi ve oradaki öğrencilerin ve okulların durumuyken bir anda ajandamız değişti veya değiştirildi. Önümüzdeki hafta Van'da eğitim ve öğretim başlıyor fakat okulların çoğu hasarlı ve bu binaların güçlendirme çalışmaları çok azında yapıldığı yapılanların da ne kadar sağlam olduğu belirsizdir. İnsani ihtiyaçların dahi sağlıklı bir şekilde karşılanmadığı bir ortamda eğitim öğretime başlamak büyük bir risktir. Hele hele Van ile ilgili kamuoyuna yapılan açıklamaların hep tersinin çıkması hükümetin güvenilirliğini yitirmiştir. Sonuç olarak, eğer gerçekten çözümsüzlüğü, fakirliği, her alanda istismarı, milli ve manevi değerlerin yozlaştırılmaya çalışıldığının "FARKINDAYSAK" umut var demektir. Değilsek hala olmayan bir hikmet arıyorsak hiç şikâyet edip sızlanmayın "istikrar sürsün, durmak yok bitirilmeye devam hedef 2023 ufalanmış, dağılmış bir Türkiye?"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023