Adamın biri Urfa'da kebapçıya gitmiş, siparişini verip kebabın gelmesini beklemeye başlamış.
Bir müddet sonra kebap gelmiş, adam kebabı masaya bırakıp uzaklaşmakta olan garsona seslenmiş:
- Biber rica etsem.
Müşterinin bu talebini duymayan garsona mal sahibi yöre şivesiyle;
- "Lo oğlum beyefendiye isot getir, isot!" deyince, isotun biber olduğunu bilmeyen müşteri:
- Afedersiniz, ben isot değil biber istemiştim der.
Mal sahibi şu tarihi izahatı yapar:
- Aynı b...ktur lo.
İkitelli dukalığını kurmuş güzide kertel/yemlik medyasının BTP'den hiç bahsetmemesini kanıksadık (her ne demekse).
Onların dünyasıyla tamamen tezat oluşturan BTP'den bir kelime bahsetmemeleri gayet normaldir.
Çünkü BTP, Kertel medyasıyla aynı dili konuşmuyor.
Aynı heyecanı yaşamıyor.
Aynı duyguları paylaşmıyor.
Birçoğu, yabancı güçlerin ürünü bu medyadan bundan farklı bir tavır de beklemiyorum.
Onlar bu ülke insanının sesi hiç olmadılar. Hep bir avuç mutlu azınlığın sesi, nefesi oldular.
Kendi anketinde yüzde 32 çıkan bir partiden hiç ama hiç bahsetmemeyi vazife edinmiş ulusal kertel/yemlik medyası öyle de, ya yerel basın?
Aynı müzmin hastalık onlarda da var.
Bu viral rahatsızlık hayli yaygın olsagerek.
Yerel medyada da, kendi anketinde birinci parti çıkan BTP'yi ve onun muhterem Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ı görmezden gelmeyi görev olarak üstlenmiş olanlarla, bunca güzel gelişmeyi mümkün olduğuca olduğundan farklı göstermeye çalışanlar yok değil.
Bazıları da BTP ile ilgili haberleri "zayi ilanı" ebadında vermeyi uygun görüyor.
"Vermedik mi?" demek için.
"Yunanlı Fedon'un baştan sona aşk dolu Rumca şarkısı kadar bir sürede versinler diye bir talebimiz yok zaten."
Kimin avukatlığını üstlendikleri erbabınca malum bazı tiplere söylenecek sözün aslında "ahmağa en uygun" cevap ölçüsünde olabilir ama...
Geçenlerde bu konuda yazdığım bir yazımdan rahatsız olan bir arkadaş, bir yandan beni kınarken, diğer yandan da yaptığı yanlışı tashih etmenin lüzumunu hissetmesi yine de takdire değerdi.
Ben o yazıda kimseye öküz falan demedim.
Dediğim şuydu; taraflardan biri "yargı" merciinde olan birine rüşvet olarak bir öküz vermiş, diğer taraf ise ancak balta verebilmiş.
Karar aşamasında balta ile öküz arasında gidip gelen yargıç karar vermede sıkıntılı anlar yaşıyor.
Baltayı veren ille de baltayı tut diyor, ama yargıç öküz tarafından kirletilmiş baltanın sapına bir türlü tutamıyor, olay bu.
Bundan yola çıkarak demiştim ki, 4. kuvvet olan medyanın/kimine göre birinci kuvvettir, haber yargılamasındaki ölçüsü "öküz" müdür, yoksa "balta" mı?
Ya da "yazacağım ama, öküz kirletti tuşları, yazamıyorum" mu demek istenen.
Aynen bu misal; Perşembe günü Trabzon'da yapılan BTP mitinginde emniyet telsizleri alanda 23000 insan var anonsunu yapıyor.
Parti mensupları da 6500 parti bayrağı dağıttık dediler. Her dört kişiden birinin elinde bayrak olduğunu düşünürsek emniyetle aynı rakam ortaya çıkar.
Böyle bir tabloyu 2500 kişi olarak vermek aynen o fıkrada olduğu gibi "öküz" ve "balta" denkleminden kaynaklanmış olamaz mı?
Ya da tuşların kirletilmesi olayı...
BTP mitinginden bir gün sonra Cuma günü MHP'nin mitingi vardı aynı yerde.
BTP'nin aksine, MHP, bölge mitingi yaptı.
Arabamla geçerken bizzat gördüğüm onlarca 28 (Giresin) ve 53 (Rize) plakalı parti amblemli minibüs vardı yol boyunca, ve diğer vilayetlerden gelen araçlar.
Alanda üzerlerinde Giresun ve ilçelerinin yanında Rize ve ilçelerinin tamamının ismi yazılı "parti teşkilatı" pankartları vardi. "Çayeli MHP ilçe teşkilatı, Eynesil MHP ilçe teşkilatı" gibi.
Yerelciler bu kadar ayrıntıyla uğraşamadığı için ben yazayım dedim.
Kayınvalideyle rekabete kalkışan yeni gelinin, "bak ben yaptım mı böyle yaparım" deme uğruna her şeyi yüzüne gözüne bulaştırması misali, yerel basının kertel/yemlik medyasına hava atma uğruna attığı başlıklar, yazdığı makaleler, yaptığı yorumlar tam bir komedi.
Ne demiş atalarımız: "Gelin de oynar ama kaynana kadar cilveli yapamaz".
Bir fıkra daha iyi gider...
Fakirlik yılları.
IMF yardım etmiyor, "ülke kalkınacaksa ille de AB" diyen Mesut Yılmaz da yok o yıllar.
Beytü'l mal/hazineden millete yardımlar yapılıyor.
Yardım çuvalları üzerine ay isimleri yazılıp vakti gelince dağıtılıyor.
Adam kapmış üzerinde "camaziül evvel" yazılı çuvalı.
İçindeki bitince de, çuvalı elbise yaptırmış.
Aksilik bu ya, "cemaziül evvel" yazısı üste gelmiş.
Adam sırtında o yazı aylarca gezinmiş durmuş.
Yıllar geçmiş adam mal mülk sahibi olmuş, başlamış millete caka satmaya, bi tuhaf manşetler atmaya, garaip dolu yorumlar yapmaya...
Bildiği gibi çalıp oynamaya...
Eski halini bilenlerden biri dayanamamış:
- Ne hava atarsın be kuzum? demiş ve eklemiş;
- Biz senin "Cemaziül evvel"ini de biliriz.
Koççum benim be, biz senin ne kadar büyük dava adamı olduğunu, ne büyük idealler taşıdığını da biliriz.
Yorma kendini oğlum, conta yakarsın.
Bir müddet sonra kebap gelmiş, adam kebabı masaya bırakıp uzaklaşmakta olan garsona seslenmiş:
- Biber rica etsem.
Müşterinin bu talebini duymayan garsona mal sahibi yöre şivesiyle;
- "Lo oğlum beyefendiye isot getir, isot!" deyince, isotun biber olduğunu bilmeyen müşteri:
- Afedersiniz, ben isot değil biber istemiştim der.
Mal sahibi şu tarihi izahatı yapar:
- Aynı b...ktur lo.
İkitelli dukalığını kurmuş güzide kertel/yemlik medyasının BTP'den hiç bahsetmemesini kanıksadık (her ne demekse).
Onların dünyasıyla tamamen tezat oluşturan BTP'den bir kelime bahsetmemeleri gayet normaldir.
Çünkü BTP, Kertel medyasıyla aynı dili konuşmuyor.
Aynı heyecanı yaşamıyor.
Aynı duyguları paylaşmıyor.
Birçoğu, yabancı güçlerin ürünü bu medyadan bundan farklı bir tavır de beklemiyorum.
Onlar bu ülke insanının sesi hiç olmadılar. Hep bir avuç mutlu azınlığın sesi, nefesi oldular.
Kendi anketinde yüzde 32 çıkan bir partiden hiç ama hiç bahsetmemeyi vazife edinmiş ulusal kertel/yemlik medyası öyle de, ya yerel basın?
Aynı müzmin hastalık onlarda da var.
Bu viral rahatsızlık hayli yaygın olsagerek.
Yerel medyada da, kendi anketinde birinci parti çıkan BTP'yi ve onun muhterem Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ı görmezden gelmeyi görev olarak üstlenmiş olanlarla, bunca güzel gelişmeyi mümkün olduğuca olduğundan farklı göstermeye çalışanlar yok değil.
Bazıları da BTP ile ilgili haberleri "zayi ilanı" ebadında vermeyi uygun görüyor.
"Vermedik mi?" demek için.
"Yunanlı Fedon'un baştan sona aşk dolu Rumca şarkısı kadar bir sürede versinler diye bir talebimiz yok zaten."
Kimin avukatlığını üstlendikleri erbabınca malum bazı tiplere söylenecek sözün aslında "ahmağa en uygun" cevap ölçüsünde olabilir ama...
Geçenlerde bu konuda yazdığım bir yazımdan rahatsız olan bir arkadaş, bir yandan beni kınarken, diğer yandan da yaptığı yanlışı tashih etmenin lüzumunu hissetmesi yine de takdire değerdi.
Ben o yazıda kimseye öküz falan demedim.
Dediğim şuydu; taraflardan biri "yargı" merciinde olan birine rüşvet olarak bir öküz vermiş, diğer taraf ise ancak balta verebilmiş.
Karar aşamasında balta ile öküz arasında gidip gelen yargıç karar vermede sıkıntılı anlar yaşıyor.
Baltayı veren ille de baltayı tut diyor, ama yargıç öküz tarafından kirletilmiş baltanın sapına bir türlü tutamıyor, olay bu.
Bundan yola çıkarak demiştim ki, 4. kuvvet olan medyanın/kimine göre birinci kuvvettir, haber yargılamasındaki ölçüsü "öküz" müdür, yoksa "balta" mı?
Ya da "yazacağım ama, öküz kirletti tuşları, yazamıyorum" mu demek istenen.
Aynen bu misal; Perşembe günü Trabzon'da yapılan BTP mitinginde emniyet telsizleri alanda 23000 insan var anonsunu yapıyor.
Parti mensupları da 6500 parti bayrağı dağıttık dediler. Her dört kişiden birinin elinde bayrak olduğunu düşünürsek emniyetle aynı rakam ortaya çıkar.
Böyle bir tabloyu 2500 kişi olarak vermek aynen o fıkrada olduğu gibi "öküz" ve "balta" denkleminden kaynaklanmış olamaz mı?
Ya da tuşların kirletilmesi olayı...
BTP mitinginden bir gün sonra Cuma günü MHP'nin mitingi vardı aynı yerde.
BTP'nin aksine, MHP, bölge mitingi yaptı.
Arabamla geçerken bizzat gördüğüm onlarca 28 (Giresin) ve 53 (Rize) plakalı parti amblemli minibüs vardı yol boyunca, ve diğer vilayetlerden gelen araçlar.
Alanda üzerlerinde Giresun ve ilçelerinin yanında Rize ve ilçelerinin tamamının ismi yazılı "parti teşkilatı" pankartları vardi. "Çayeli MHP ilçe teşkilatı, Eynesil MHP ilçe teşkilatı" gibi.
Yerelciler bu kadar ayrıntıyla uğraşamadığı için ben yazayım dedim.
Kayınvalideyle rekabete kalkışan yeni gelinin, "bak ben yaptım mı böyle yaparım" deme uğruna her şeyi yüzüne gözüne bulaştırması misali, yerel basının kertel/yemlik medyasına hava atma uğruna attığı başlıklar, yazdığı makaleler, yaptığı yorumlar tam bir komedi.
Ne demiş atalarımız: "Gelin de oynar ama kaynana kadar cilveli yapamaz".
Bir fıkra daha iyi gider...
Fakirlik yılları.
IMF yardım etmiyor, "ülke kalkınacaksa ille de AB" diyen Mesut Yılmaz da yok o yıllar.
Beytü'l mal/hazineden millete yardımlar yapılıyor.
Yardım çuvalları üzerine ay isimleri yazılıp vakti gelince dağıtılıyor.
Adam kapmış üzerinde "camaziül evvel" yazılı çuvalı.
İçindeki bitince de, çuvalı elbise yaptırmış.
Aksilik bu ya, "cemaziül evvel" yazısı üste gelmiş.
Adam sırtında o yazı aylarca gezinmiş durmuş.
Yıllar geçmiş adam mal mülk sahibi olmuş, başlamış millete caka satmaya, bi tuhaf manşetler atmaya, garaip dolu yorumlar yapmaya...
Bildiği gibi çalıp oynamaya...
Eski halini bilenlerden biri dayanamamış:
- Ne hava atarsın be kuzum? demiş ve eklemiş;
- Biz senin "Cemaziül evvel"ini de biliriz.
Koççum benim be, biz senin ne kadar büyük dava adamı olduğunu, ne büyük idealler taşıdığını da biliriz.
Yorma kendini oğlum, conta yakarsın.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024