İnfak, imkândan ziyade imanla ilgili bir meseledir.
Geniş imkânlara sahip olduğu halde beş kuruşunu yetimle-yoksul ile paylaşmayanlara karşılık elindeki bir ekmeği dört kişi ile paylaşan insanlar vardır.
Özelde Ehl-i Beyt ahlakını genelde ise müttaki müminlerin güzel davranışlarını anlatan Kur'an ayetlerini ilk başta okumalıyız:
"Adaklarını yerine getirirler ve kötülüğü yaygın olan bir günden korkarlar. Sevdikleri gıdalardan yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz, size sırf Allah rızası için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık, ne de teşekkür bekliyoruz. Çünkü biz suratsız, çok katı bir günün azabından ötürü Rabbimizden korkarız" derler." (İnsan: 7-10).
Allah'ın bir fakir kulunu doyurarak, bir ihtiyacını gidererek, bir yarasına merhem olarak Allah'ın rızasını kazanacağına inanan insanlar ancak infakta bulunabilirler, karşılığını sadece Allah'tan bekleyerek ihtiyaç sahiplerine ikramda bulunabilirler.
İnfak ahlakını kuşanabilmek için önce cimrilikten sıyrılmak, cimriliğin bir Müslümanda asla bulunmaması gereken bir huy olduğunu ilan eden Kur'an ayetlerine kulak vermek lazım:
"Allah'ın kendilerine lütfu ile bol bol verdiği nimetlerde cimrilik edip harcamayanlar, sakın bu hali kendileri için hayırlı sanmasınlar. Hayır! Bu, onların hakkında şerdir. Cimrilik edip vermedikleri malları kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Kaldı ki göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah ne yaparsanız hepsinden haberdardır." (Âl-i İmran: 180).
"O cimrilik eden, üstelik etrafındaki insanlara cimriliği tavsiye eden ve Allah'ın lütf-u fazlından kendilerine verdiği nimetleri gizleyen nankörler yok mu, işte Biz onları zelil ve perişan edecek bir azap hazırladık." (Nisa: 37).
Görüldüğü gibi sadece bu iki Kur'an ayeti bile cimriliğin ne kadar kötü ve ne kadar tehlikeli sonuçlar doğuracak bir davranış olduğunu anlamamız için yeterli uyarılar içermektedirler.
İlahi uyarılara kulak vererek cimriliğin pençesinden kurtulan insan sahip olduğu imkânları ihtiyaç sahipleri ile paylaşmanın tükenmez hazzını yaşar ve bilir ki öte dünyada da kat kat karşılığını görecektir.
"Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak verip her başağında yüz tane bulunan bir tanenin haline benzer. Allah dilediğine kat kat fazlasını da verir. Allah'ın lütfu geniştir, ilmi her şeyi kaplar." (Bakara: 261).
"Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu, işte onların Rableri katında ecir ve mükâfatları vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur, onlar hiçbir zaman mahzun da olmazlar." (Bakara: 274).
Bu ayetin nüzul sebebi olarak Ebu İshak'tan şöyle nakledilmiştir:
"Hz. Ali'nin yalnız dört dirhemi vardı; bir dirhemini gece, bir dirhemini gündüz, bir dirhemini gizli bir dirhemini de açıktan infak etti. Bu haber Peygamberimize ulaştığında; "seni bu işe sevk eden ne idi?" diye sordu. Hz. Ali de; "Allah'ın mükâfat vadini kendi hakkımda gerçekleştirmek" dedi. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu."
İnsanlar, özellikle böyle infak ve yardım işlerinde genellikle ertelemek eğilimindedirler, bazıları bizzat kendileri yaptığı halde bazıları da "bu işleri çocuklara havale etmişim, onlar yapar" diyerek aslında yanlış yapar, çünkü insanın bizzat eliyle infak ettiği kendi malıdır, gerisi mirasçıların insafına kalmıştır.
"Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alışveriş, dostluk ve şefaatin olmayacağı gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıktan hayır yoluna harcayınız. Biliniz ki, hakikati inkâr edenler zâlimlerin ta kendileridir." (Bakara: 254).
"Herhangi birinize ölüm gelip de, "Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!" demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin!" (Münafikun: 10).
Geniş imkânlara sahip olduğu halde beş kuruşunu yetimle-yoksul ile paylaşmayanlara karşılık elindeki bir ekmeği dört kişi ile paylaşan insanlar vardır.
Özelde Ehl-i Beyt ahlakını genelde ise müttaki müminlerin güzel davranışlarını anlatan Kur'an ayetlerini ilk başta okumalıyız:
"Adaklarını yerine getirirler ve kötülüğü yaygın olan bir günden korkarlar. Sevdikleri gıdalardan yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz, size sırf Allah rızası için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık, ne de teşekkür bekliyoruz. Çünkü biz suratsız, çok katı bir günün azabından ötürü Rabbimizden korkarız" derler." (İnsan: 7-10).
Allah'ın bir fakir kulunu doyurarak, bir ihtiyacını gidererek, bir yarasına merhem olarak Allah'ın rızasını kazanacağına inanan insanlar ancak infakta bulunabilirler, karşılığını sadece Allah'tan bekleyerek ihtiyaç sahiplerine ikramda bulunabilirler.
İnfak ahlakını kuşanabilmek için önce cimrilikten sıyrılmak, cimriliğin bir Müslümanda asla bulunmaması gereken bir huy olduğunu ilan eden Kur'an ayetlerine kulak vermek lazım:
"Allah'ın kendilerine lütfu ile bol bol verdiği nimetlerde cimrilik edip harcamayanlar, sakın bu hali kendileri için hayırlı sanmasınlar. Hayır! Bu, onların hakkında şerdir. Cimrilik edip vermedikleri malları kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Kaldı ki göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah ne yaparsanız hepsinden haberdardır." (Âl-i İmran: 180).
"O cimrilik eden, üstelik etrafındaki insanlara cimriliği tavsiye eden ve Allah'ın lütf-u fazlından kendilerine verdiği nimetleri gizleyen nankörler yok mu, işte Biz onları zelil ve perişan edecek bir azap hazırladık." (Nisa: 37).
Görüldüğü gibi sadece bu iki Kur'an ayeti bile cimriliğin ne kadar kötü ve ne kadar tehlikeli sonuçlar doğuracak bir davranış olduğunu anlamamız için yeterli uyarılar içermektedirler.
İlahi uyarılara kulak vererek cimriliğin pençesinden kurtulan insan sahip olduğu imkânları ihtiyaç sahipleri ile paylaşmanın tükenmez hazzını yaşar ve bilir ki öte dünyada da kat kat karşılığını görecektir.
"Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak verip her başağında yüz tane bulunan bir tanenin haline benzer. Allah dilediğine kat kat fazlasını da verir. Allah'ın lütfu geniştir, ilmi her şeyi kaplar." (Bakara: 261).
"Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu, işte onların Rableri katında ecir ve mükâfatları vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur, onlar hiçbir zaman mahzun da olmazlar." (Bakara: 274).
Bu ayetin nüzul sebebi olarak Ebu İshak'tan şöyle nakledilmiştir:
"Hz. Ali'nin yalnız dört dirhemi vardı; bir dirhemini gece, bir dirhemini gündüz, bir dirhemini gizli bir dirhemini de açıktan infak etti. Bu haber Peygamberimize ulaştığında; "seni bu işe sevk eden ne idi?" diye sordu. Hz. Ali de; "Allah'ın mükâfat vadini kendi hakkımda gerçekleştirmek" dedi. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu."
İnsanlar, özellikle böyle infak ve yardım işlerinde genellikle ertelemek eğilimindedirler, bazıları bizzat kendileri yaptığı halde bazıları da "bu işleri çocuklara havale etmişim, onlar yapar" diyerek aslında yanlış yapar, çünkü insanın bizzat eliyle infak ettiği kendi malıdır, gerisi mirasçıların insafına kalmıştır.
"Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alışveriş, dostluk ve şefaatin olmayacağı gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıktan hayır yoluna harcayınız. Biliniz ki, hakikati inkâr edenler zâlimlerin ta kendileridir." (Bakara: 254).
"Herhangi birinize ölüm gelip de, "Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!" demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin!" (Münafikun: 10).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024