Günlerdir orman yangınları ile ilgili haberlere gözlerimi kapıyor, kulaklarımı tıkıyorum. Bu, birey olarak çaresizliğin utancı ile kendi kendine kapanmaktan başka bir anlam taşımıyor ve asla saygıyı hak etmiyor. Gündelik iş yoğunluğu ile boğulmamak için kahır batağından kaçmaya çalışıyor, utanç biriktiriyorum.Malum; yangın ormanla yaşıt. Bu felaket bizde çoğu zaman olabildiği gibi sadece kuduz bencillik kurbanı vatandaşların, ayrılıkçı kahpelerin veya düşman komşuların gaddarlığı ile ortaya çıkıyor değil. Bir yıldırım, koca bir bölgenin akciğerini yok edebiliyor. Ancak, doğanın kendi kendini tahrip özelliği, insanın yeryüzündeki 'Yaradan'a vekalet' göreviyle ilgili üst düzey bir sınav... (Burada 'Yaradan'a vekalet' deyimini Kur'an-ı Kerim'deki 'Rabbin meleklere ben yeryüzünde bir halife var edeceğim dedi' ibaresinin verdiği ilhamla kullanabiliyorum.) Ağır ve karmaşık bir sınav ama sorusu çok yalın: - Ey kendine zulmetmeyi seven insanoğlu; sayısız hemcinsini bir çırpıda öldürebilmek için keşif yapmaya ayırdığın para, zeka ve zamanın kaçta kaçını, yeryüzünün yaşanabilirliğini sürdürmede en önemli dayanaklardan birini oluşturan ormanlar için tahsis edebildin?Hiç denecek kadar az. Açıktır ki yok ediciliğimizi geliştirmek için müsrifiz, kurtarabilmek için pinti. Teknoloji kodamanları kendilerini ilah görecek kadar övünüp dururken, becerebildiğimiz en büyük buluş, uçakla su püskürtmek!İnsanı ve sayısız canlı türünü yok etmede sınırsız yeteneğe karşılık kurtarma ve yaşatmada Mamut devrindeki kadar zavallılık... Hayra kaplumbağa, şerre ise ışık hızı ile giden teknoloji ve bilim bineği 'şeytanın uygarlığı' değil de ne?Kurtarma ve yaşatma tutkusu rüyalarımıza girmediği için ormanların kül oluşu karşısında sefil birer seyirciyiz. Rüyaları süsleyen buluşlar, daha çok satış, daha çok para demek. Gerçi Çevre Ve Orman Bakanımız Osman Pepe, 'Gece rüyamda yangın söndürüyorum' diyerek her yetkilinin yaşayacağı çileden nasibini yansıtıyor ama yeryüzünün beklediği ve ihtiyaç duyduğu yetkin sorumluluk bilinci bu değil. 'Basra harap olduktan sonra' çıkan yangınlar üzerine kahır içinde yatağa uzanıp rüyada söndürücü kimliğine bürünmek, etkin çare üretmek için başlangıç noktası bile değil. Soğuk kış günlerinde yangın söndürme işine rüyalarımızı işgal edecek kadar yoğunlaşabilseydik ancak o zaman çevre bilincimizden ve orman sevgimizden söz edebilirdik.Hayatın bütün alanlarında insandan beklenen, ölüm gelmeden önce hazırlıklı olabilmektir. Bu da hayatı aşk edinmek, üstlenilen görevi namus bilmek, yaşama sevinci ile suçluluk duygusunun dengesini gözetmek demektir. Var edilmişliğin zorunlu teşekkür diyeti yaşama sevincidir. Büyük bir emaneti üstlenmişliğimizin zorunlu diyeti de, dünyada yol açtığımız veya önleyemediğimiz kötülüklerden doğan suçluluk duygusudur.Şüphesiz bunları, Sayın Pepe'yi eleştirmek için vurguluyor değilim. Sayın Bakan, herhangi bir konudaki görevimizi ve sevgimizi rüyalarımıza taşıyacak kadar ciddiye almanın, iş işten geçmeden önce olmasına dikkat çekmek için sadece vesile olmuştur. Hele 'keşke daha çok uçak olsaydı' deyişini ameliyat masasına yatırırsak, ülkede istisnasız herkesin ihmal, gaflet, dalalet ve ihanet günahında ortak olduğuna hükmetmek zorunda kalırız. Daha fazla yangın söndürme uçağı alacak veya kiralayacak imkanımız varken gerekenin yapılmaması, medya dahil hiçbir yerin ve hiçbir kimsenin, ormanlarımızı -iş işten geçmeden- rüyalarına girecek kadar sevip ciddiye almadığını belgelemektedir.Ömer Lütfi Mete/ Tercüman
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.